Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 19. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Yeniden çalışmaya başlamıştım, Özge ile her gün birlikte işe gidip
geliyorduk. Özge tatildeki gibi yeniden beraber olmamızı istiyordu. Tatilden
dolayı işler birikmişti, o nedenle kendisiyle ilgilenemiyordum.
Bir akşam eve geldiğimde Refiye’yi karımla otururken gördüm.
Karım kendisini eve davet etmişti. Refiye beni görünce çekingen
davranmaya başlamıştı. “Lütfen rahatsız olmayın!” dedim kendisine.
Uzun zaman Almanya’da yaşamış bir kadındı, o nedenle
bizim buraların kadınlarına pek benzemiyordu.
Kırmızı kareli, uzun bir etek giymişti, üzerinde de siyah
bir bluzu vardı. Bluz memelerini sarmıştı,
başında da kırmızı bir türbanı vardı.
Kırmızı bir ruj sürmüştü dudaklarına. Üzerinden
hoş bir parfüm kokusu geliyordu. Birlikte yemek yedik. Yemek
esnasında ara ara kendisine bakıyordum. Yemekten sonra Refiye, “Geç
oldu, ben kalkayım!” dediğinde, karım, “Ay vallahi olmaz, bu
gece misafirimsin, hayatta bırakmam!” deyip duruyordu. Ama Refiye
kalkmakta ısrarlıydı. Karım, “Refiye ablayı evine
bırakırmısın?” dediğinde, “Taksiyle gönderecek halimiz yok ya!” dedim.
Evi, şehrin biraz dışında kalan lüks bir semtteydi.
Almanya’da yüklerini tuttukları belliydi. Yolda, “Ay vallahi buraya da bir
türlü alışamadım! Almanya gibi yerden kalk buralara gel!”
diyordu. Refiye burnu havada bir tip çıkmıştı. “Sigara
içebilir miyim?” dediğinde, “Tabii ki!” dedim ve kendi sigaramdan
uzattım. Ama, “Ay o ağır gelir bana, ben kendi sigaramdan devam
edeyim!” dedi ve ince bir sigara çıkardı. Bilerek çakmak
aramıyordu, yakmamı bekliyordu. Çakmağımı uzatıp sigarasını
yaktım. “Mersi.” dedi. Sigarasından bir fırt çekip, “Karınız
çok hanım bir kadındır, şanslısınız!” dedi.
“Evet, öyledir, gerçek bir eştir!” Siz neler yapıyorsunuz,
çalışıyor musunuz?” dediğimde, sanki yarasına
basmışım gibi, anlatmaya başladı.
“Ay, Almanya’dayken çalışıyordum, ama buraya dönünce evde oturup duruyorum. Çocuklar
da okula gidiyor. Bütün gün evde canım sıkılıyor!” dedi.
“Eğer öyle bir şikayetiniz varsa bize gelin, karım sizi çok
seviyor, birlikte oturursunuz!” dedim. “Teşekkür ederim!” diyerek
cevapladı. Sonra, “Aslında bir iş bulsam kafama göre,
parası önemli değil, çok şükür ihtiyacım yok, ama en
azından zamanımı değerlendirmiş olurum!” dedi. “Ben
bir araştırayım, bakalım size göre bir şeyler
bulabilir miyiz. Bana telefonunuzu verin, bir şey çıkarsa sizi
ararım.” dediğimde, “Siz söyleyin, ben size çağrı
atayım!” dedi. Numaramı söyleyince, o da elinde telefonla beni
aradı, numarasını almış oldum.
İneceği yere de gelmiştik. Arabadan inerken gülümseyen gözlerle,
“Çok teşekkür ederim!” dedi. O binadan içeri girene kadar
kapının önünde bekledim. Yüksek topuklularla kıvırta
kıvırta gidiyordu. Burası yeni yapılan lüks bir apartmandı.
Eve döndüğüm zaman karım yatağa girmişti. Yanına
sokuldum, “Bu Refiye nasıl bir kadın?” diye sordum. “Niye sordun?”
deyince, “Hiç!” dedim. Karım biraz dedikoduyu seven bir kadındı,
hemen anlatmaya başladı. “Birkaç sene önce kocası Almanya’da
iş kazasında ölünce, devlet bunlara yüksek bir tazminat ödemiş.
Akrabaları orada kalmalarına müsaade etmemiş, o da
çocuklarını alıp mecburen buraya gelmiş. Elinde para var,
güzel de bir kadın olunca talipleri çıkmış hemen. Hatta
kayınbiraderi, yani Muhsine’nin kocası, ‘Ben seni kuma olarak
alayım.’ demiş, ama Refiye dişli çıkmış, ona
varmamış. O yüzden Muhsine ve kocası ile araları pekiyi
değildir. İyi bir kadındır, ama biraz burnu havadadır!” dedi.
Karıma sarılarak uyudum. Ertesi gün işyerinde iken Özge’nin
telefonu çaldı. Özge konuştuktan sonra yanıma gelip, “Benim
çıkmam gerekiyor, çok acil!” dedi. Bir şey sormama fırsat
vermeden çantasını alıp çıktı. Akşama
doğruydu, o böyle bir şey demeden çıkınca benim de
canım sıkılmıştı. Aklıma Zarife geldi. Onu
özlediğimi anladım. Aradım ve “Geçen günkü eve gel, çok özledim
seni!” dediğimde, “Tamam, birazdan çıkıyorum!” dedi.
Sedat’ı arayıp, “Akşama eve geç gel, hatta sana bir telefon
vereyim, kadına benim adımı vermen yeterli!” dedim. Ona
tanıdığım bir hayat kadınının telefonunu
verdim. Sedat’ı bu şekilde kadınlara gönderiyordum, evini
kullanmamın karşılığını bu şekilde ödüyordum.
Merdivenlerden çıkarken Emine’nin kapısını çalsam mı,
çalmasam mı diye düşündüm bir süre. Kapının önünde geçen
seferki terlikleri duruyordu. En sonunda zile bastım. Kapının
deliğinden bir gözün bana baktığını anladım.
Biraz sonra kapı açıldı. Emine karşımdaydı.
Üzerinde uzun, bol bir etek, sarı renkli uzun kollu bir gömlek vardı,
başını büyük bir türbanla bağlamıştı.
“Merhaba, geçen sefer bir daha gelirsem size uğramamı
istemiştiniz...” dediğimde, “Ha, tamam, hatırladım, Sedat
beye verilecek bir emanet var bizde!” dedi. Sonra da, “Sizi geçen gün
düğünde gördüm, kocamla konuşuyordunuz.” dedi. “Aa, evet kendisiyle
tanıştım!” dedim. “Siz isterseniz yukarı çıkın,
ben getireyim, sizi burada bekletmeyeyim!” deyince, “Tamam!” diyerek yukarıya çıktım.
İçimden bir ses bu akşam kadınla aramda bir şeyler olabilir
diyordu. Zarife’yi aradım ve işimin çıktığını, gelmemesini söyledim. Zarife de, “Zaten daha çıkamadım. Hem kocam geldi, bu akşam size misafirliğe geliyoruz!” dedi. Zarife kocası geldiği halde benimle sikişmenin planını yapabiliyordu.
Birkaç dakika sonra kapı çalındı. Açınca Emine
karşımda elinde bir matkap ile duruyordu. Bana makineyi uzatarak, “Bunu
geçenlerde ondan aldık, ama kocam da unuttu, Sedat bey de. Bu da bizde
kaldı!” dedi. Makineyi alırken elim eline değdi. O anda bana dikkatle bakıyordu. “Misafiriniz
mi gelecek yine?” deyince, “Evet!” dedim. “O kadın mı?” dedi bu kez. Yine,
“Evet!” dedim. “Peki, ben sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim...” diyerek
aşağı inecekken, “Bir saniye!” dedim. “Buyurun?” diyerek biraz
daha yaklaştı. “Geçen gece sizi öyle ev hali ile gördüm, kusura
bakmayın.” dediğimde, “Ne demek, insanlık hali, olabilir.” dedi.
Bu sözü bana cesaret vermişti. Kadın bana kendini göstermek
istemişti. Zarife ile de sikişmeme şahit olmuştu.
Aslında kadın kendini teşhir etmişti, ama ben ona yem atıyordum. Yemi yutmuştu.
Onu kolundan tutup içeri çektim ve kapıyı kapadım. “Ay, ne yapıyorsunuz?”
diyebildi ancak. Hemen üzerine çullandım, sarıldım, elimi
kalçalarına attım, eteğinin üzerinden kalçalarını
avuçluyordum. Yumuşacık göt yanaklarını hissetmek
yarağımı kaldırmıştı. “Ay bırakın
beni, ne yapıyorsunuz!” diyordu. Ama bunu söylerken bağırmıyor,
adeta fısıldıyordu. Onu hemen elinden tutup yatak odasına götürdüm.
Perdeler çekiliydi. “Kocam gelir birazdan, bırak beni!” diyordu,
ama onu dinleyecek halde değildim. Emine sadece konuşuyor, ama
karşı gelmek için başka birşey yapmıyordu.
Belinden tutup yatağa domalttım, arkasına geçtim. Emine
artık olacakları kabullenmişti, “Kocam gelir yarım saate!”
diyordu. Çok heyecanlıydım, elim ayağıma
dolaşıyordu. Pantolonumu indirip külotumu sıyırdım.
Eteğini beline sıyırınca altına kırmızı
dantelli bir külot giydiğini gördüm. Kalçaları bembeyaz, güneşe
hasret kalmışlardı. Külotunu sıyırdım
aşağı, bembeyaz göt yanakları göründü. Ellerimle iyice
ayırınca sulu ve tüylü bir şeftali gibi duran amı ortaya
çıktı. Yarağımı kökünden tutarak amına girmeye
başladım. Emine derin bir, “Oğğhhh!” çekti. Sesi bütün evde
yankılanmıştı sanki. Daha sonra amında hızlı
hızlı gidip gelmeye başladım. Emine, “Oğğhhh,
devam et, oğğhhh, sik beni, sik beni!” diyerek götünü
yarağıma bastırıyordu. Kalçalarını
sıkıca tutuyordum. Kasık darbelerimle göt yanakları deli gibi sallanıyor, boş evin içi şiddetli ‘Şlap, şlap, şlap!’ sesleriyle çınlıyordu.
Emine inlemeyi bırakmş adeta çığlık atıyordu. O
sırada başındaki türbanı çıkardı ve
ağzına soktu. Şimdi istediği gibi
bağırabiliyordu, anlaşılmayan boğuk sesler
çıkartıyor, inliyordu. Sarı saçları açığa
çıkmıştı böylece. Bir elimi saçlarına attım ve
var gücümle kendime çektim, diğer elim kalçasındaydı yine. Emine’nin
başı geriye geliyordu, ağzındaki türbanı şiddetle
ısırıyordu, ben de inanılmaz zevk alıyordum. Geçen
gece Emine’yi düşünerek karımı sikmiştim, ama şimdi
gerçekten Emine’yi sikiyordum. Birkaç dakika bu şekilde geçmişti.
Emine’nin amına yarağım köküne kadar girip çıkıyordu. Emine, “Hığhh, oğhh!” diye diye boşalmıştı. Saçlarını tutmayı bıraktım.
Benim de tüm vücudum sarsılmaya başlamıştı. Emine
türbanı ağzından çıkarıp, “İçime boşalma,
içime boşalma!” deyince amından çıktım, beline
sıyırdığım eteğini yarağıma dolamamla
beraber deli gibi boşaldım. Bir süre eteğiyle yarağımı
iyice temizledim, yarağımı sıvazlayarak bütün döllerimi eteğine boşalttım.
Emine doğrulduğunda türbanıyla yeniden başını
bağladı. Türbanındaki diş izleri belli oluyordu. “Eteğini
batırdım!” dediğimde, “Önemli değil, atarım şimdi
makineye!” dedi. Sonra da acelesi var gibi, “Saat kaç?” dedi. “Altı buçuk!”
dediğimde, “Hii, birazdan kocam gelir!” dedi ve aceleyle üzerini
toparladı. Dizlerine inen külotunu giyip eteğini düzeltti. Bu
sırada döllerim bir miktar eline de bulaştı. Bana bir telefon
numarası söyledi, “Bu benim numaram, bana çağrı bırak, ben
seni ararım!” dedi ve hızlıca evden çıktı. Sonunda
Emine’yi sikmiştim. Dediği numarayı unutmayayım diyerek
tekrar edip duruyordum. Telefonumla kendisini çaldırdım. Listeme Emine de eklenmişti böylece.
Toparlanıp çıktım. Eve geldiğim zaman Zarife ve
kocası bize gelmişlerdi. Zarife’nin kocası beni görünce, “Ooo bacanak,
nerelerde kaldın? Hoş geldin!” dedi. Biraz
yılışık bir adamdı, o nedenle kendisine uzak dururdum
eskiden de. Zarife sanki görmeyeli güzelleşmiş, biraz zayıflamıştı. Düğüne
gider gibi giyinmişti. Pembe boğazlı bir bluz, çiçekli uzun bir
etek, yazlık beyaz bir ceket giymişti. Başını da
çiçekli bir türbanla sıkıca bağlamıştı. Bluzunun
altındaki koca memeleri ve hafif göbeği belli oluyordu. Bana, “Enişte!”
diye hitap ediyordu. Karıma, “Özge nerede?” dediğimde, “İçerde.
Semanur bizde, nişanlısından mı ne ayrılmış,
ağlayıp duruyor kızcağız!” dedi.
Özge’nin acilen çıkmasının nedeni anlaşılmıştı. Hep birlikte sofraya oturduk.
Özge ve Semanur da bize katıldı. Semanur’un gözleri ağlamaktan
şişmişti. Karım ve Zarife sürekli, “Kızım
barışırsınız, bu kadar ağlama!” deyip duruyordu. İki
parça lokma anca yiyebildi kızcağız. Yemekten sonra Özge ile yine odaya gittiler.
Geç bir saatte Zarife ve kocasını evlerine bıraktım.
Semanur bizde kalacaktı. Karım Semanur’un annesiyle konuşup
söyledi bunu. Ailesinin henüz ayrıldıklarından haberi yoktu,
öğrenirlerse Semanur için iyi olmazdı bu durum. Yol boyu Zarife’ye
dikiz aynasından bakıp durdum, o da bana bakıyordu sürekli. Yüzündeki
tüyleri aldırmıştı, kırmızı bir ruj
sürmüştü. Onları evlerine bıraktım. Zarife, “Enişte
gel bir kahvemi iç!” deyince, kocası da aynı şekilde
ısrarcı oldu. “Peki, tamam!” dedim. Onlar eve girerken ben de arabayı park ettim.
Kapıyı çalınca Zarife açtı, boynuma sarıldı ve
fısıldayarak, “Seni çok özledim!” dedi. “Ne yapıyorsun, kocan
evde!” dediğimde, “Tuvalete girdi, beş dakikaya çıkmaz. Kaynanam
da yatıyor!” dedi. Sonra beni elimden tutup mutfağa götürdü, sandalyeye oturdum. Cezveye su
koymuştu bile, kocasının tuvalette osuruk sesleri geliyordu. Zarife
üzerindeki eteğini tutup yukarı sıyırdığında,
bembeyaz, parlak, tüysüz kalçaları açığa çıktı. “Ne
yapıyorsun?” dememe aldırış etmeden önümde domaldı ve
eteğini iyice yukarı sıyırdı. Altına siyah,
dantelli bir külot giymişti. O anda kendime hakim olamadım ve bir süre götünü, kalçalarını avuçladım. Zarife, “Özledim seni, ne zaman sikeceksin tekrar? Bak senin için temizlendim, parlak oldum!” dedi. O
sırada tuvaletten sifonun sesi gelmişti. Zarife kendini toparladı.
Yarağım pantolonun içinde sertleşmişti. Kendimi
masanın altına iyice verdim. Biraz sonra kocası da gelip masaya
oturdu. Zarife kahveleri yapmıştı. Birlikte içtikten sonra ben
yine evin yolunu tuttum. Yolda Semanur’un bu gece bizde kalacağını hatırladım.
Eve geldiğimde karım yatmaya hazırlanıyordu. Özge ve
Semanur odalarındaydı halen. Karım Esra’nın
yatağını salona sermişti. Evde sigara kokuyordu, “Bu ne?”
dediğimde, karım, “Semanur içiyor bu zıkkımı!” dedi. Kızların
odasına gittim. İkisi beni görünce toparlandılar. Semanur’a,
“Eğer istersen Ahmet’le konuşayım?” dedim. Özge bunun iyi olmayacağını
söyledi. “Tamam.” diyerek yanlarından ayrıldım. Odaya
döndüğümde karım yatıyordu. Soyunup yatağa girdim,
karıma sarıldım. Karım hemen, “Ay tövbe tövbe, evde misafir
var, ne yapıyorsun sen?” dese de, “Ses çıkartmayız merak etme!” dedim.
Külotumu çıkardım. Geceliğinin altından elimi sokup, karımın
kalçalarını avuçladım. Altında yine pamuklu külotu
vardı. “Diğerlerini giymiyor musun?” dediğim zaman, “Giyerim
merak etme, azdın mı?” dedi. “Evet, beni azdırıyorsun!”
dedim. Külotunu sıyırıp çıkarttım. Emine ile
sikişmenin ve Zarife’yi o şekilde görmenin hazzıyla yarağım kalkmıştı yine.
Karımın üzerine uzandım, geceliğini yukarı
sıyırıp, yarağımı amına soktum. Karım
itiraz etse de bacaklarını açmıştı. Yarağım
amına girince sessizce inlemeye başladı. Ben de ses
çıkartmamaya çalışarak amında gidip gelmeye
başladım. Karım kollarıyla sıkıca bana
sarılmıştı, elleri çıplak sırtımda
dolaşıyordu. Fısıldayarak, “Sik beni, ohhhh!” diye
tekrarlıyordu. Onun bu sözleri beni azdırmıştı. Hızlanarak ve daha güçlü amına pompalamaya başlamıştım. Karyola biraz biraz sallanıyordu şimdi.
Karım bacaklarını belime dolamıştı, birlikte zevk
alıyorduk. Boynumu öpüyor, emiyordu. Daha da
hızlanmıştım. Karımın da inlemeleri
çoğalmıştı. O sırada buzlu camın önünde Özge
belirmişti, “Anne, anne.. Bir baksana, anne!” deyip duruyordu. Karım
telaşa kapıldı, yarı inleyen yarı ahlayan sesler
çıkartarak, “Geliyorum kızım, geliyorum güzelim!” dedi. Özge bir
süre kapının önünde bekledikten sonra gitti. Karım
gerçekten gelmişti, ahlayarak boşalmıştı. Bense halen sikmeye
devam ediyordum. Bu şekilde sikmeyi bırakıp amından
çıktım. Karım boşaldığımı
zannetmiş, toparlanmaya çalışıyordu ki, ona, “Yat
şuraya!” dedim sertçe. Sırtı yatağa yapıştı yeniden.
Bacaklarını havaya kaldırıp iki yana ayırdım. Yarağımı
tekrar amına sokarak gidip gelmeye başladım. Karım az önce
boşalmasına rağmen, “Iğğhh, ımm, ağhh!”
diyor, bir taraftan da, “Kızlar bekliyor, çabuk ol!” deyip duruyordu. Karımın
dolgun ve iri memeleri geceliğinin içinde löpür löpür sallanıyordu. Yatak
ta sallanıyor gıcırdıyordu. Sonunda sarsıla
sarsıla karımın amına boşalmıştım. Bir
süre daha amında gidip geldim. Amından çıktığım
vakit karım hemen yataktan doğruldu, üzerini toparladı.
Geceliğinin üzerine basma eteğini ve yeleğini giyip kızların yanına koştu.
Bense tatlı bir uykuya dalmıştım. Gece bir ara
uyandım, susamıştım. Karım yanımda
yatıyordu. Kızlar da yatmışlardı, lambaları
yanmıyordu. Odadan çıkıp mutfağa gittim ve su içtim. Esra
salondaki koltukta yatıyordu. Kızların odasına
baktığımda, kapının aralık olduğunu gördüm.
Yavaşça ilerledim. Özge altta, kendi yatağında yatıyordu. Semanur
ise üst ranzadaydı. Üzerindeki yazlık pikenin altından beyaz ve
dolgun kalçası çıkmış, görünüyordu. Odama geri döndüm,
uyudum. Semanur’u sabah evine bıraktık. Aradan birkaç gün geçti,
sanırım nişanlısıyla halen küstü, ama ailesine söylemiyordu.
Bir gün işyerinde çalışırken telefonum çaldı, Refiye arıyordu...
[Osman]
|