Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 25. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Dilber erkenden gelmiş, çocuklar işyerini açmıştı. Bir sandalyede oturuyordu. Beni
görünce ayağa kalktı; biraz işle, maaşıyla ilgili
konuştuk. Çok para veremeyeceğimi söyledim, yine de kabul etti.
Yemeklerimizi ya dışardan söylerdik, yada ekmek arası
yapardık. Ama Dilber’in gelmesiyle artık öğlenleri ev
yemeği yiyecektik. Arkada mutfak olarak kullandığımız küçük bir yer vardı, orayı gösterdim. Dilber, “İsterseniz önce temizlik yapayım?” dediğinde, “Nasıl isterseniz!” dedim.
Kendisini diğer çalışanlara tanıttım, hepsi, “Abla
hoş geldin, hayırlı olsun, sayende güzel yemekler yeriz artık!” deyip duruyordu.
Dilber, “Şey, ben üstümü değiştireceğim, ama nerde değiştireyim?” dediğinde, Özge, “Abla sen banyoya git, başka yer yok!” dedi. Ben yazıhaneme geçtim. MSN’i açtım, ama
Refiye online görünmüyordu. Yarım saat kadar geçmişti ki, Dilber
içerdeki temizliği bitirmiş, bana, “İsterseniz sizin
odanızı da sileyim?” dedi. “Olur, ben dışarda beklerim!”
dediğimde, “Gerek yok, siz çalışmaya devam edin, ben sizi rahatsız etmem!” dedi.
Uzun, bol bir etekle, önü düğmeli bir bluz giymişti. Düğmeleri neredeyse zor kapanmıştı. Başını da arkadan
bağlamıştı. Eline bez, kova vs. şeyleri alıp
temizliğe girişti. Dolabı, rafları silerken eteğinin
altındaki koca götünün löpür löpür sallandığını
görüyordum. Ben masamda telefonla konuşurken, Dilber tam önümde
domalmış elindeki bezle sehpayı, çekmeceleri siliyordu. Götünün
yarığı belli oluyordu, eteği baldırlarına kadar
açılmış, altından beyaz bacakları görünüyordu. Büyük
bir güçle siliyordu etrafı, götü sağa sola sallanıyordu. Masanın altında kalan sikim sertleşti bir anda. Ardından bana doğru döndü, masamı silmeye başladı.
Üzerindeki bluzunun altından içine giydiği atleti ve sutyeni
görünüyordu. Bunu kasten yaptığını düşünüyordum. Elim
telefonda, gözlerim ise Dilber’deydi. Ben ayağa kalktım, Dilber
masamın önünü ve koltuğu da güzelce sildi, yerlere paspas attı.
Tüm bunları yaparken gözlerim sürekli ondaydı ve o da bunun farkındaydı. Bana yan yan baktığını seziyordum.
Öğlene güzel bir yemek yapmıştı, kendisi elinde tepsiyle odama getirdi. Bütün gün, çay kahve için odamın kapısını çalıp durdu, hizmet etti. Dilber’in çalışmaya
başlaması Refiye’yi biraz olsun unutturdu bana. Akşam
işyerini kapadıktan sonra Dilber’i evine yakın bir yerde indirip, Özge ile eve döndüm.
Gece karımla rutin hale gelen sikişimizi yaptık. Sikişten sonra karım, “Dilber abla nasıl, iyi çalışıyor mu?” diye sordu. “Evet, iyi bir kadın, güzel de yemek yapmıştı!” dedim. “Öyledir, kocası kıymetini bilemedi, kadına sen
bakımsızsın, kendine bakmıyorsun deyip duruyormuş
devamlı. En sonunda da bırakıp gitmiş!” dedi.
Ertesi sabah Dilber dünkü gibi, “Odanızı sileyim mi?” dediğinde “Olur!” dedim. Bugün de dünkü kıyafetleri üzerindeydi. Yine götünü sallaya sallaya, önümde domalarak temizlik yapmaya başladı. O sırada MSN’de Refiye online göründü. Sürekli bana mesaj yazıyordu, ama ben odada
Dilber olduğundan cevap yazamıyordum. Masamı silmesine izin
vermedim, Dilber de, “Sonra gelirim!” dedi. O çıkınca Refiye ile
yazışmaya başladım. Refiye’ye, “Hafta sonu geliyorum,
müsaitsin değil mi?” dediğimde, “Evet, ama evime gelirken kimse
görmesin seni, lütfen kimseye görünme!” diye yazdı. Ben de, “Merak etme, görünmem kimseye!” dedim. Başka bir şey yazmadan çıktı MSN’den.
Akşama doğru Dilber elinde bezle yine geldi, “Sabah masanızı silememiştim, isterseniz şimdi sileyim?” dediğinde, “Tamam!” dedim. Yanımda eğilmiş masamı
silmeye başlamıştı. Eteğinin içine soktuğu bluzu
biraz dışarı sarktığından, eğildikçe
sırtı görünüyordu. Siyah tüylerle kaplı bel çukuru görünüyordu. O sırada bir numara yapıp elimdeki kalemi yere düşürdüm. Almak için eğildim, kalkarken elimi kalçalarına sürttüm biraz.
Yumuşacık ve dolgun kalçalarını hissettim. Dilber ise bir
şey olmamış gibi masamı silmeye devam ediyordu. Bluzunun
altında koca memeleri sallanıyordu. Kendini bana sunduğuna kuşkum yoktu. Masamı silip çıktı.
Akşam yine Dilber’i evine yakın bir yerde indirdim. Özge ile eve döndük. Özge arabada yalnız kalınca, “Benimle ilgilenmiyorsun!” demeye başladı yine. “Annen için hassas zamanlar, bunu biliyorsun,
biraz sabırlı olmalısın!” dedim. “Biliyorum, bize bir
kardeş vermek istiyorsunuz. Onun için de annemi devamlı sikmen gerekiyor!” dedi. Daha sonra tek laf etmedi.
Ben erkenden yatmıştım. Karımın dürtmesiyle uyandım. Elinde bir tabak vardı, geçen Aysel’in evinde yediğim bulamaca benziyordu. Bana uzatıp, “Hadi aslanım, şundan ye
biraz, bak sana gürbüz bir oğlan doğurucam! Hadi ye şundan bir
iki lokma!” diyerek tabağı neredeyse ağzımın içine
sokacaktı. “Bu ne? Nerden buldun bunu?” dediğimde, “Aysel hoca gönderdi bunu, kocana devamlı yedir diye tembihlemiş!” dedi. “Ona mı gittin?” dediğimde, “Yok, kızla gönderdi bugün,
çocukların yanında söyleyemezdim ya bunu!” dedi. “Nedir bu?” diye
sordum, aslında ne olduğunu biliyordum. Karım biraz kızardı, “Şeyy, ayıptır söylemesi, kuvvet macunuymuş bu!” dedi. Yemem için sürekli baskı yapıyordu.
Elindeki kaşıkla kendisi yedirdi bana. Çocuğunun ağzına mamasını zorla tıkıştıran bir anne gibiydi. Ben yerken, “Ohh yarasın aslanıma, hadi yiğidim az
kaldı, şunu da ye, ohh belin kuvvetlensin, döllerin
çoğalsın, ye aslanım, ye birtanem!” deyip duruyordu. Tabakta
kalan artığını da parmağıyla
sıyırdı, parmağını emdirdi. Üzerine de bir bardak
ayran içirdi. Sonra, “Ben birazdan gelirim, kızların yanına bir gideyim.” dedi.
Ben tekrar yatağa uzandım. 5-10 dakikaya kalmadan büyük bir enerjiyle dolduğumu hissettim. Kalbim güm güm atıyordu. Az önce uyuklarken şimdi uyku yanımdan bile geçmiyordu. Birkaç dakika sonra salonun
ışığı da söndü. Karımın ayak seslerini
duyuyordum. Kapıyı yavaşça açıp içeri girdiğinde
yataktan fırladım. Karım, “Ay, ne oldu, ne yapıyorsun?”
dedi fısıltıyla. Bense, “Gece gece yedirdin bana macunu, yarağım tavan yaptı!” dedim. Onu kolundan tuttum ve başını karyolanın demirleri arasına sıkıştırdım.
Karım, “Ay, yapma, dur ben de yatağa gireyim, çok mu azdın?”
deyip dururken, ben üzerimdeki külotumu çıkartmış,
arkasında çırılçıplak duruyordum. Karım karyola demirlerinden sıkıca tutunmuştu. Artık ses etmiyor, fısıltıyla, “Hadi sik beni, sik aslanım, hadi
yiğidim!” diyordu. Eteğini beline sıyırdım,
altında pamuklu külotu vardı. Onu da bacaklarından sıyırıp çıkardım. Şimdi karşımda hafif kıllı amıyla duruyordu. Elimle
amına atıp, şiddetle yoğurmaya başladım. Karım
derin derin, “Iğmm, oğhh, ığhh!” demeye
başlamış, götünü sağa sola oynatıyordu. Bacaklarını iki yana iyice açtı, ben de götünün yanaklarını tutup ayırdım. Amı içi boş bir çukur gibi açıldı,
açılan çukura yarağımı tek hamlede soktum. Karım,
“Iğhh, ığmm, ağhh!” derken, yarağımı
hızlı hızlı sokup çıkartmaya başlamıştım bile.
Karımı şiddetle sikmeye başladım. Tüm vücudum,
kaslarım enerjiyle dolmuştu. Bütün gücümle karımın
amına yükleniyordum. Karım, “Ağhh, ağhh, ığhh,
yavaş ol, ağhh, çocuklar uyanacak, ayy, uff!” deyip duruyordu. Ama
çocuklar istedikleri kadar uyansın, umurumda değildi. Karım karyolanın demirlerinden sıkıca tutmuştu, karyola ileri geri sallanmaya başlamış, karımın omuzları kemik sesleri çıkararak karyolanın demirlerine vurup duruyordu. Karımın
kalçalarındansa şiddetli ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleri
yükseliyor, odanın içinde adeta ses patlamaları yaratıyordu. Karım,
“Iğhh, ağhh, yavaş, oğhh!” derken, kaslarımdaki tüm gücümle amına pompalıyordum.
Dakikalar geçmesine rağmen boşalmamıştım, karım
aynı şekilde inlemeye devam ediyordu. Amından bir hamlede
çıktım, başını tutup karyola demirleri arasından çıkardım. “Uğhh, omzum, kemiklerim!” diyordu. Sonra, “Boşaldın mı?” dedi. “Hayır, daha var!” dedim. Onu
yatağa fırlattım, eteği kalçalarına kadar açıldı. Yatağa çıkıp bacaklarını havaya kaldırdım ve omzuma attım. Alttan amına girdim ve yine şiddetle pompalamaya başladım. Karım, “Iğhh, oğhh, ağhh!” diyerek
kollarıyla yataktan destek alıyor, başını sağa
sola oynatıyordu. Amının içi fırın gibiydi ve iyice
kayganlaşmıştı, sanki amının içine yağ
sürülmüş gibiydi. Yarağım amının içinde ileri geri
piston gibi çalışıyordu. Onu belinden sıkıca
tutmuştum, her bir yarak darbemle vücudu ileri doğru
fırlıyor, ama onu kendime tekrar çekiyordum. Naylon çoraplı bacakları başımın iki yanında sallanıp duruyordu.
Gözlerimi kapadım ve bütün enerjimle sikmeye başladım. O anda
Refiye’yi siktiğimi, altımda inlediğini, (Devam et, hadi
aslanım, oğhh, sik beni!) dediğini hayal ettim. Ama bu hayalim fazla sürmedi, “Oğhh, ağhh!” sesleri eşliğinde sarsılarak patladım, döllerimi karımın amına
boşalttım. Karım inliyor, ağlamaklı sesler çıkartıyordu. Amında bir süre daha gidip geldim. Amından çıkıp yatağa uzandım. Karım yanımda
gözlerini tavana dikmiş halde, hızlı hızlı nefes
alıp veriyordu. Göğsü bir inip bir çıkıyordu. Birbirimize sarıldık. Karım, “Macun işe yaradı, bundan sonra kendi ellerimle yedireceğim sana!” diyordu. Karım yataktan kalkıp
üzerini çıkardı, onu soyundurmadan sikmiştim, geceliğini
giyindi. Ben de külotumu giydim. İkimiz de tatlı bir uykuya daldık.
Sabaha karşıydı, ortalık yeni yeni aydınlanıyordu. Üst kattan sesler geliyordu. Gerdek gecemizin sabahındaki gibi, yine annemle babam sikişiyorlardı.
Yatağın parke zemin üzerinde çıkardığı ‘Tak tuk!’
seslerini yatağımda kolayca duyabiliyordum. Sesler gittikçe çoğalmaya ve hızlanmaya başladı. Ardından yavaş yavaş azaldı, parke zemin üzerinde ayak seslerini duyuyordum şimdi. Karım başı kolumun üzerinde horul horul uyuyordu. Üst kattaki sikişme uykumu kaçırdı. Kolumu yavaşça çektim, uyuşan kolumu sallamaya başladım.
Yatak odasının kapısını kapatıp salona geçtim,
banyonun ışığı yanıyordu. Kızlardan biri kalkmıştı. Odalarının kapısı aralıktı, içeri bakınca Özge’nin banyoda olduğunu
anladım. Esra yatağında mışıl mışıl uyuyordu çünkü. Banyonun önüne geldiğimde içerden sifonun sesini duydum, o sırada kapı da açıldı. Özge beni
karşısında görünce korktu, ama ses çıkartmadı.
Üzerinde minik bir şortla ip askılı bluz vardı, memelerinin
çatalı meydandaydı. Benim de üzerimde sadece külotum vardı ve Özge önümde sertleşmiş halde duran yarağıma bakıyordu. Özge’yi kolundan tutup banyoya soktum tekrar, kapıyı yavaşça
kapadım. Işığı açmadığım için içerisi
biraz karanlık kalmıştı. Üst katta annemle babamın yıkandıklarını
anladım, su sesi ile konuşmalarını duyuyordum. Ama ne konuştuklarını anlayamıyordum.
Özge hiç sesini çıkartmıyordu. Onu lavabo dolabına domalttım, arkasına geçtim. Külotumu sıyırdım, sertleşen yarağımı sıvazlamaya başladım.
Özge’nin minik şortu ile altındaki minik külotunu
sıyırdım, göt yanaklarını yoğurmaya
başladım. Dizlerimin üzerine çöktüm, elime bir miktar tuvalet
kağıdı aldım. Amını, göt deliğinin ağzını iyice sildim. Dilimi göt deliğine değdirmeye başladığımda, Özge, “Uğhh, ımm!” demeye
başlamıştı. Özge akıllı bir kızdı,
sessiz olması gerektiğini biliyordu. Dilimi amında, götünde
gezdiriyordum, am dudaklarını emiyor, amının içine
sokuyordum. Amı sulanmaya başlamıştı.
Başparmağımı götüne sokup çıkartmaya başlamamla
beraber Özge bir elini saçlarıma attı. Fısıltıyla inlediğini duyuyordum.
Üst katımızdaki banyodan su sesi ile birlikte ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleri gelmeye başlamıştı. Babam annemi banyoda sikiyordu. Yukardaki sikişme beni iyice azdırdı.
Doğruldum, Özge’nin göt yanaklarını iki yana iyice açtım.
Yarağımı açılmış göt deliğine sokmaya
uğraştım bir süre, ama nedendir bilmem bu kez olmuyordu. Elime
bir miktar şampuan döktüm ve yarağıma sürdüm. O sırada yukardan
annemin, “Ağhh, ağhh!” sesleri ile beraber, babamın,
“Oğhh!” diye homurtu benzeri seslerini duyuyorduk. Şampuanlı
yarağımı Özge’nin götüne elimle bastırmaya
başladım bu kez. Özge götüne rahatça girmem için
bacaklarını iki yana iyice açıp, belini de aşağı doğru eğdi. Karnı lavabonun üzerindeydi şimdi.
Yarağım içine kolayca girmişti şimdi. Yavaş yavaş
bastırmaya başlamamla beraber Özge’den derin inlemeler,
hırıltılar gelmeye başladı. Yukarda da şiddetli bir sikiş yaşanıyordu. Banyo havalandırmasından tüm sesleri duyabiliyorduk. Özge kenarda duran el havlusunu ağzına soktu
ve var gücüyle ısırmaya başladı. Ben de kayganlaşan
yarağımı götüne var gücümle sokuyordum bu arada.
Yarağım taşaklarıma kadar götüne girip çıktıkça
götü genişliyor, açılıyordu. Yarağımı götüne tamamen sokup çıkarıyordum.
Yukarda annemin, “Ağhh, bey, ağhh, ığhh, geliyorum, ığhh, bey!” lafları, babamın homurtulu sesleri çoğalmıştı. Annemin tiz sesleri geldi önce, babamdansa uzun
uzun, “Oğhhh!” seslerini duyduk. İkisi de boşalmıştı. Bense devamlı Özge’nin götüne pompalıyordum. Özge ağzında havlu, boğuk sesler çıkartıyordu.
Ama ikimiz de sessiz olmaya çalışıyorduk. Annemle babamın sikişmeleri, Özge’nin yarağımı sıkan götü beni bir süre sonra boşalttı. Götüne biraz daha girip
çıktım. Döllerimi akıttım. Götünden tamamen
çıktığımda Özge yavaşça doğruldu, “Ay, belim ağrıyor!”
dedi sessizce. Ardından dizlerine sıyırdığım
külotunu ve şortunu giyindi, birşey demeden çıktı. Ben de çişimi yaptım ve yatak odasına geçtim. Karım halen uyuyordu.
Bir saat kadar sonraydı herhalde, karımın dürtmesiyle uyandım. “Kalk hadi, kahvaltı hazır!” diyordu. Banyoya geçip duşun altına girdim. Az önce burada Özge’yi sikmiştim.
Sıcak suyun altında kaldım bir süre. Mutfağa
geçtiğimde Özge’yi neşeyle kahvaltısını yaparken
buldum. Sabah sabah yediği yarak onu neşelendirmişti.
Çıkarken, “Bu akşam işim var, geç gelirim ben!” dediğimde, karım, “Ne işin var?” diye çıkıştı. “İşle ilgili be kadın, başka ne işim olacak?” diye
çıkıştım ben de. Bu sözüm üzerine dudaklarını
büktü, ağlayacak gibi oldu. Yanağından öptüm, gönlünü almaya çalıştım biraz.
Özge’yle birlikte işe giderken, Özge, “Yengemle eniştem de banyoda
sikişiyordu di mi?” diye sorunca ses etmedim. Birkaç saniye sonra Özge, “Sonuçta onlar da evli, çok normal tabii!” dedi, başka da birşey söylemedi.
Dilber yine aynı şekilde içerinin temizliğini bitirip,
odamın temizliğine başlamıştı. Etrafın tozunu alırken
götü şiddetle sallanıyordu. Bense masamda oturmuş onu izliyordum.
Masamın üzerini silerken bluzunun üst düğmesinin
açık olduğunu gördüm. Beyaz koynu ile birlikte içindeki atleti, atletin içindeki beyaz sutyeni, memelerinin üstü görünüyordu. Gözlerim sürekli oraya takılıyordu. Derken Dilber bunu fark etmiş olacak ki, bir
şey demeden sırtını bana dönerek, açık kalan
düğmesini ilikledi. Bana yüzünü döndüğünde, yüzünün kızardığını gördüm. Kısa süre sonra bir şey demeden çıktı.
O gün ay sonu yaklaştığından hesapları incelemek için
mali müşavir arkadaşım gelecekti. Genelde akşamüzeri
gelirdi. Dediğim gibi akşamüzeri arkadaşım geldi. Herkesi evine gönderdim, bizim işimiz birkaç saat sürerdi çünkü. Dilber’e de gitmesini söyledim, ama Dilber, “Ben kalayım, bir ihtiyacınız
olur belki?” dedi. Ben de ısrarcı olmadım daha fazla.
Arkadaşımla çalışırken, Dilber bize ara ara, çay, kahve,
atıştırmalık birşeyler getiriyordu.
Arkadaşım saat 22:00’ye doğru çıktı. Ben de Dilber’le
çıkacaktım, kendisine, “Siz hazırlanın, çıkalım!”
dedim. Ben yazıhanemin kapısını kilitledim. Dilber banyoda
üzerini değiştiriyor sanmıştım, arkadaki küçük
mutfakta onu üzerinde sadece sutyen ve külotla görünce donakaldım. Elimde çantayla ona bakıyordum. Dilber beni görünce, “Ay Osman Bey!” diyerek elbiseleri ile üzerini örtmeye çalıştı. Bense hemen oradan
uzaklaşıp dışarıya çıktım.
Dilber’in gün yüzü görmemiş bembeyaz dolgun vücudu sikimi sertleştirmişti. Üzerinde pamuklu beyaz bir sutyenle külot vardı. Koca memeleri sutyenin içinde zor duruyordu, külotu da büyüktü.
İri bir kadın olduğundan büyük beden giyiniyordu. Kocası
onu bakımsız diye terk etmiş demişti karım, ama bana göre bakımsız bir kadın değildi.
Bir sigara yakmış, Dilber’i bekliyordum. Derken Dilber kapıda
göründü. Yüzü kızarmıştı, bana bakmamaya çalışıyordu. Kapıyı kilitleyip kepengi çektim. Birlikte arabaya bindik. Dilber hiç sesini çıkartmıyordu. Ben,
“Kusura bakmayın, sizi öyle gördüm. Ben herhalde banyoda giyiniyorsunuz
zannettim!” dediğimde, Dilber, “Benim hatam. Kimse yok diye mutfakta
giyineyim dedim...” dedi ürkekçe. Onu çıplak görmeme kızmadığını anladım. Evine yakın bir yerde indirdim Dilber’i. “İyi geceler!” diyerek arabadan indi.
Gece karımla altlı üstlü bir sikiş
yaşadım yine. Ama bu sefer kuvvet macunu yememe gerek
kalmamıştı. Karımı altıma alıp dakikalarca siktim. Bacaklarını belime sıkıca dolamış, kollarıyla sırtımı sarmıştı. Devamlı,
“Oğhh, sik beni, oğhh!” deyip duruyordu. Amına sarsılarak
boşaldığımda, bütün döllerimi akıttım.
Sabah işe gittiğimde telefonuma Refiye’den bir mesaj geldi. “Bu
akşam beni işten alırmısın?” diye
yazmıştı. “Olur!” diye yanıtladım. Dilber artık klasikleşen temizliğini yapmak için odama girdi yine. Üzerinde bu sefer aynı etekle beraber kısa kollu bir tişört vardı.
Eğildiği zaman tişörtün yakasından sutyeni ve hatta
göbeği görünüyordu. Bu kez içinde atlet yoktu. Götü sağa sola löpür
löpür sallanıyordu, bunu kasten yaptığına emindim artık. Dilber kendisine baktığımı biliyor, ama ses etmiyordu.
Geçen günkü gibi numarayla kalemi yere düşürdüm. Dilber yanımda
domalmış dolabı silerken, eğilip kalemi alma bahanesiyle kalçalarını avuçladım. Dilber birşey olmamış gibi çalışıyordu. Bana döndüğünde yanaklarının
kızardığını gördüm. “Başka bir isteğiniz var
mı Osman Bey?” dediğinde, “Yok sağ olun!” dedim.
Başını önüne eğip dışarı çıktı.
Biraz sonra elinde bir Türk kahvesiyle geldi. Kahveyi elinden alıp, “Çok teşekkür ederim, zahmet ettiniz!” dediğimde, “Ne zahmeti, siz isteyin yeter ki!” diyerek çıktı.
Öğle yemeğini yerken Semanur geldi. Annesini ziyarete gelmişti.
Yemekten sonra elemanlar mal sevkiyatı için dışarı
çıkmışlardı. İçerde dördümüz kalmıştık. Özge yanıma gelip, “Şeyy, ben erken çıkabilir miyim?” deyince, “Hayırdır?” dedim. “Semanur’la biraz gezmek istiyoruz...” dedi.
“İşlerini ona göre ayarlayıp çık o zaman!” dediğimde
çok sevindi. Semanur bu sırada odama gelip, “Osman abi sana çok
teşekkür ederim, Ahmet’le barıştırdın beni, sağ
ol!” dedi. “Önemli değil. Birdaha böyle yaramazlıklar yapmayın, yakında evleneceksiniz!” dedim. Semanur gülerek yanımdan ayrıldı.
Semanur’un üzerinde uzun ama dar bir etek vardı. Yürürken kalçaları ve götü iyice belli oluyordu. Onlar çıkınca ben Dilber’le tek kaldım. Elemanlar akşamüstü gibi dönecekleri için, daha
yaklaşık 2 - 3 saat vardı. Ben odama girip çalışırken, Dilber de mutfağa geçmiş bulaşıkları yıkıyordu. Aklım dün akşamki
görüntüde kalmıştı. Onu yarı çıplak görmüştüm ve bu görüntü aklımdan çıkmıyordu.
Sessizce mutfağa doğru yürüdüm. Dilber ayakta bulaşıkları yıkıyordu. Beni fark etmemişti, işine dalmış, sessizce kendi kendine şarkı
mırıldanıyordu. İyice yaklaşınca beni fark etti,
“Ay, Osman Bey, korkuttunuz beni!” dedi gülerek. “Öyle bir niyetim yoktu!” dedim. Ayakta durmuş ona bakıyordum. Uzun ve geniş eteğinin içinde
götü belli oluyordu, kısa kollu tişörtü kollarını
gösteriyordu. Kollarında alınmamış siyah tüyler vardı,
neredeyse bir erkek kolu gibiydi sanki. Belki de kocası bakımsız derken bunu kastediyordu.
Dilber bulaşıkları bitirmişti. “İsterseniz bir kahve
yapayım?” dediğinde, “Olur, ama kendine de yap!” dedim.
Yanakları pembeleşti, kahve yapmaya başladı. Kahveler piştiğinde, “Odanıza getireyim!” dedi. O sırada ben dükkanın kapısını içerden kilitledim, odama geçtim. Az
sonra Dilber elinde bir tepsi ile geldi. Birlikte kahvemizi içmeye
başladık. Ben koltuğumda, o ise karşı ikili koltukta
oturuyordu. Kahvemi bitirince, “Faldan anlar mısın?” diye sordum.
“Ay, pek bilmiyorum, ama gene de bakayım!” dedi. Fincanı ters çevirdim,
yerimden kalkıp yanındaki koltuğa oturdum. Dilber elinde kahve fincanı ile çekingen bir halde oturuyordu.
Kendi kahvesini bitirmişti, elinden alıp sehpanın üzerine koydum. Koltuğu ortalar
şekilde oturmuştu, kalktım ve yavaşça yanına oturdum.
Yana doğru kaydı, “Ay Osman Bey, ne yapıyorsunuz?” demeye başlamıştı.
“Birşey yapmıyorum! Hem şu bey lafını da bırak,
yalnız kaldığımız zaman bana sadece ismimle hitap et!”
dedim ve yanağından öpmeye başladım. Tüylü yanaklarına
öpücükler konduruyordum. Sol elim koltuğun arkasında
kalmıştı, sağ elimi kalçasının üzerine koydum.
Eteğinin üzerinden okşamaya başladım. Ses etmeden oturuyor,
başı öne bakıyordu. Elimi eteğinin içine soktuğum
zaman, bacaklarında ve kalçalarında alınmamış tüyler
elime batıyordu. Dilber gerçekten de bakımsız çıkmıştı. Ama yine de dolgun kalçalarını avuçluyordum.
Bu arada boynunu, yanaklarını sürekli öpüyordum. Dilber, “Ay,
yapmayın, çok günah, yapmayın!” deyip duruyordu. Onu dinleyecek halde değildim, üzerine çullandım. Dilber ikili koltukta sırt üstü uzanmıştı şimdi. Sol elim sırtında, sağ elim kalçalarında geziniyordu. Yüzünü, yanaklarını, boynunu emiyor,
öpüyordum. Kendimi kaybetmiştim sanki. Dilber sadece, “Yapmayın, çok
günah, lütfen!” diyor, ama başkaca birşey yapmıyordu. Sol elimi
tişörtünün içinden soktum, çıplak vücuduna değen elim onu biraz
irkiltti belli ki. Elimi sutyeninin içine soktuğum zaman, koca memelerini hissetmek yarağımı kazık gibi yapmaya yetmişti. Meme uçlarını avuçlayıp, sıkmaya, yoğurmaya
başladım. Memeleri hamur gibiydi. Diğer elimse kalçalarında gezinmeye devam ediyordu. Derken külotunu tuttum ve aşağı sıyırmaya başladım. Dilber, “Lütfen Osman Bey,
yapmayın, çok günah!” deyip duruyor, kollarıyla bana mukavemet
gösteriyordu. O sırada, ‘Cartt!’ diye bir ses geldi. Sıyırmaya
çalıştığım beyaz pamuklu külotu Dilber’in altında
kalmıştı, ben de çıkartmak için zorlayınca kenarından yırtılmıştı.
Üzerinden doğruldum. Dilber ağlıyor gibiydi, üzerini toparlamaya
çalışıyordu. Yüzü kızarmıştı, “Lütfen böyle
yapmayın, çok günah. Böyle olmaz!” diyordu. “Peki nasıl olacak?
Seninle olmak istiyorum!” dediğimde, “Aramızda nikah olmadan böyle
bir şey olmaz! Beni nikahlaman gerek!” dedi. Başka bir şey demeden odadan çıktı. Yarağım pantolonun içinde kazık gibi olmuştu, önüm bir miktar
ıslanmıştı. Üzerimi toparladım, kilitlediğim
dükkanın kapısını açtım tekrar. Dilber’i kolayca
sikebileceğimi sanırken, başımıza bir de nikah
çıkmıştı. Yarım saat kadar sonra odama geldi
fincanları almak için. Dilber’e, “Şimdi sana nikah mı
kıymam gerek?” dediğimde, “Beni istiyorsan evet, o zaman kendimi sana veririm!” dedi.
Akşam arabada Dilber’e, “Biliyorsun ki ben evliyim, nasıl olacak bu nikah işi?” diye sorunca, “Karının bilmesine gerek yok zaten. Namusumu iki paralık edemem ben. Bana imam nikahı kıyarsan o zaman senin karın olurum. Gizli bir nikah yaparız olur biter!” dedi.
Onu evinin yakınında indirdim. Aklım
karışmıştı. Zaten bir karım vardı,
şimdi bir de ikincisi olacaktı. Böyle saçmalık olmaz diyerek Refiye’yi almaya gittim.
İşyerinin önüne gelince Refiye’yi aradım. Refiye ise, “Ben henüz
çıkamadım, içeri gelsene!” dedi. İşyerine gittiğimde
Refiye dediği gibi halen çalışıyordu. Beraberinde sekreter kız da vardı. Kız mini bir etek giymiş, bana bakarak, sarı uzun ve dalgalı saçlarıyla oynuyordu. Önümdeki dergileri
karıştırırken ben de ona bakıyordum ara ara. Refiye bu
durumu fark etmişti ki, kendi kendine öksürmeye başladı ve
kıza, “Bana bir su getirsene!” diyerek, adeta odadan kovdu. Kız
kalkıp gidince, bana, “Neredeyse ağzına düşeceksin
kızın!” dedi. “Ne oldu? Kıskandın mı?” dediğimde,
“Ne kıskanması? Aman çok da umurumdaydı!” dedi. Belli ki kıskanmıştı.
Orada yarım saat kadar bekledim. Ardından Refiye ile çıktık. Refiye uzun siyah pileli bir etekle siyah bir tunik giymişti. Başını da beyaz bir türbanla arkadan
bağlamıştı, yüksek topuklu beyaz ayakkabıları ile
salına salına önümde gidiyordu arabaya doğru. Esen hafif
rüzgarla birlikte eteğinin altındaki götü sağa sola
sallanıyordu. Arabaya bindiğimizde ona, “Çocukların yarın kesin gidiyor mu?” diye sordum. “Sen git sekreterle ilgilen!” dedi. Kahkaha atmaya başladım. Refiye bir süre sonra,
“Yarın gidiyorlar! Karına ne söyleyeceksin peki?” dediğinde, “Karımı sen merak etme, ben
ayarlarım bir şeyler!” dedim.
Refiye, “Yalvarırım kimseye görünme, zile de basma, geldiğinde
beni ara, ben kapıyı açarım!” dedi. “Korkmana gerek yok, merak etme! Hem o kadar
korkuyorsan neden benimle birlikte olmak istiyorsun?” dedim.
“Senden hoşlanıyorum, seni istiyorum! Kocamdan sonra hayatımdaki
ilk erkek sen olacaksın, senden başkasıyla da olmaz!” dedi.
Refiye’nin bu cevabı çok hoşuma gitmişti. Sağ elimi
eteğinin üzerinden kalçasına attım. Elimi tuttu, elimi bacağının üzerinde gezdirmeye başladı kendisi.
Refiye çok arzulu, şehvetli bir kadındı. Onunla çok güzel bir
sikiş yaşayacağıma emindim. Elim dolgun kalçasını hissettikçe yarağım sertleşiyordu. Onu şimdi Sedat’ın evine atmayı ve çatır çatır sikmeyi çok istiyordum.
O sırada telefonum çaldı, karım arıyordu. Mecburen elimi
Refiye’nin kalçasından çektim, telefonu açtım. Karım, “Nerde
kaldın, gelmiyor musun?” dediğinde, “Siz yiyin, benim işim var!” diyerek kapadım telefonu.
Refiye ile geçen akşam gittiğimiz alışveriş merkezine
gittik. Ama bu kez arabada boşaltamadım onu, etrafta bir hayli
hareket vardı. Koluma girdi tekrar, memeleri koluma değiyordu. Birlikte restoran katına çıktık, güzelce karnımızı doyurduk. Yemekten sonra kol kola dolaştık
biraz. Bir iç çamaşırı mağazasının önünden
geçerken, Refiye kulağıma eğilip, “Ben şuradan
alışveriş yapacağım, sen biraz dolaş istersen!”
dedi. Götünü sallaya sallaya mağazaya girdiğinde, ben de arkasından bakıyordum.
Tek başıma bir süre dolaştım. Derken telefonum çaldı,
Refiye arıyordu, “Benim işim bitti, nerdesin?” dedi. “Bekle
geliyorum!” dedim. İç çamaşırı mağazasının önünde elinde iki tane poşetle bekliyordu beni.
Birlikte arabaya giderken, “Neler aldın öyle?” diye sorunca, “Yarın
akşam görürsün!” dedi kulağıma. Bu cevap yarağımı sertleştirdi yeniden. Otoparka indik, bu kez etraf sessizdi. Arabaya bindik, elimi hemen eteğinin içine soktum. Çorapsız, süt beyazı
kalçalarını avuçladım. Refiye, “Iğh, ımm, biri
görecek, ay, yapma!” deyip duruyor, ama aynı zamanda elimi
sıkıca tutuyordu. Sağ elimi kasıklarına
yaklaştırdım iyice, Refiye geçen akşamki gibi bacaklarını
sıkmaya başladı. Elimi yine mengene gibi sıkıştırdı.
Refiye kendini kasıyor, “Hığhh, hığhh!” diye hırıltılı boğuk sesler çıkartıyordu. Elim pürüzsüz kalçalarını hissettikçe yarağım tavan
yapıyordu. Refiye’nin nefes alışları hızlandı, en
sonunda, “Imm, uhh!” sesleri eşliğinde boşaldı.
Bacaklarını serbest bıraktığında elimi çektim. Refiye’nin yüzü kıpkırmızı olmuş, dudaklarını emiyordu. Göğsü şiddetle bir inip bir
kalkıyordu. Bana, “Beni azdırıyorsun!” diyebildi sadece. Arabayı çalıştırdım, otoparktan çıktık. Onu
evine gelmeden indirdim. “Dediğim gibi, gelince beni ara, ben kapıyı açarım!” dedi. “Merak etme!” dedim sadece.
Eve gittiğimde karım bir karış suratla bana bakıyordu.
“Nerde kaldın?” diye çıkıştı. “İşim
vardı be kadın, ne oldu gene?” dedim. Bozulmuştu, cevap vermedi. Sonra, “Yemek ısıtayım mı?” diye sordu. “Ben yedim, ama meyve varsa getir!” dedim. Birlikte televizyonun
karşısında meyve yerken, karım ara ara, “Çok yeme, mideni doldurma meyveyle, gece yatamazsın sonra!” deyip duruyordu.
Yatağa girip uyumaya çalışıyordum ki, karım gene elinde bir tabak kuvvet
macunuyla çıkageldi. “Hadi aslanım, ye şunu, belin kuvvetlensin,
hadi yiğidim!” demeye başladı gene. Eliyle yedirdi yine,
kalanı da parmağıyla sıyırıp ağzıma
tıkıştırdı. Boş tabakla gitti, 5-10 dakika sonra odaya geldi tekrar. Karşıma geçip soyundu. Onu çıplak görmek yarağımı sertleştirdi. Üzerimdeki battaniyeyi çekip yere
attı. Ben de külotumu sıyırıp çıkardım.
Karım üzerimde ters döndü, birbirimize 69 çekmeye başladık. Karım yarağımı müthiş bir iştahla yalıyordu.
Amı vıcık vıcık sulanmıştı daha
şimdiden. Dilimi amının içine sokuyor, am dudaklarını
vakum gibi içime çekiyordum. Başparmağımı terli göt
deliğine soktum, ardından sokup çıkarmaya başladım.
Yarağım patlayacak gibiydi. Karım yarağımı boğazına kadar sokup çıkartıyor, deli gibi somuruyordu. Karımın
götüne bir iki şaplak attım. Mesajımı
almıştı, yarağımı emmeyi bıraktı.
Üzerimde doğruldu, yüzünü bana döndü. Dizlerinin üzerine çökerek
yarağımı amına hizaladı. Derken yarağım
yavaş yavaş amına girmişti. Karım üzerimde yaylanmaya, ileri geri hareket etmeye başladı. Gözlerini kapatmış, saçlarını sağa
sola sallayarak, “Iğhh, ığhh, oğhh, aslanım, oğhh!” diyordu. Ellerini göğsüme koymuştu, kendini ileri geri oynattıkça yarağım amına taşaklarıma kadar girip
çıkıyordu. Kontrol karımdaydı. Karım ilk
evlendiğimizde sikiş konusunda bilgisiz, içine kapanıkken, şimdi tamamen kendisi her şeyi kontrol ediyordu.
Memeleri aşağı yukarı sallanıyordu. Onları
avuçladım, yoğurmaya başladım. Karımın inlemeleri
çoğaldı, nefes alışları hızlandı. Kısa
süre sonunda boğuk sesler eşliğinde boşaldı. Bense
henüz boşalmamıştım. Karım üzerimde yarı
baygın yatarken göt yanaklarını avuçladım sıkıca.
Alttan amına var gücümle pompalamaya başladım. Karım, “Ağhh, ağhh, oğhh!” demeye başlamıştı yeniden. Yarak darbeleri onu kendine getirmişti. Alttan amına pompaladıkça kasıklarım tombul göt yanaklarında şiddetli sesler
çıkarmaya başlamıştı. Memeleri ağzımın
kenarına geliyordu. Onları koparacak gibi dişlemeye, emmeye
başladım. Yarak darbelerim karımı üzerimde hoplatıp duruyordu.
Karım vahşi bir atın üzerindeymiş gibi sallanıyordu.
Bir eliyle yataktan destek alırken, diğeriyle memelerini
ağzıma emmem için sunuyordu adeta. Saçlarını savurup
duruyordu. Vücudum sarsılmaya başladı, “Ağhh, oğhh!” sesleri eşliğinde deli gibi boşaldım.
Amından çıktığım zaman, karım üzerimden kayıp yanıma
düştü. Baygın gibiydik ikimiz de. Dakikalar sonra kendimize
geldiğimizde birbirimize sıkıca sarıldık. Karım,
“Yiğidim, erkeğim benim, beni hep böyle sikmeni istiyorum!”
dediğinde dudaklarına yumuldum. Kanatırcasına emdim,
ısırdım. Dilimi ağzının içine soktuğumda,
karım dilimi biberon gibi emiyordu. Bir süre sonunda karım, “Benim
uykum geldi!” dedi, kalkıp geceliğini giyindi. Ben de külotumu
giydim. Birbirimize sarılarak uyuduk. Aslında uykum yoktu, karımı yeniden sikmek istiyordum, ama ertesi gün Refiye’yi sikeceğim için gücümü çok harcamamam gerekiyordu...
[Osman]
|