Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 28. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Kapıyı
açtığım zaman karşımda karımı görmek beni
çok şaşırttı. Üzerinde gecelikle kapının önünde
dikiliyordu. Beni görünce, “Nerde kaldın, saat kaç, bütün gece
zıkkımlandın mı?” diye sorular sormaya,
sıkıştırmaya başladı. “Geç içeri!” diyerek
kolundan tutup yatak odasına soktum. Karım halen söylenip duruyordu.
O konuşmaya devam ederken ben soyunup yatağa girdim, bütün gece yorulmuştum. Derin bir uykuya daldım.
Uyandığım zaman saat 14:00’e geliyordu. Ev sessizdi, karıma
seslendim ama cevap vermedi. Kalkıp içerilere baktım, karım da
kızlar da yoktu. Cebini aradığımda, karım, “Ben
kızlarla ablama geldim, akşama döneriz!” dedi. Bana kızmış, ablasına gitmişti.
Deliksiz uyku beni kendime getirmişti. Bir kahve yaptım. Refiye’yi
aradım. Bana teşekkür ediyor, beni çok sevdiğini, tekrar
birlikte olmak istediğini söylüyordu sürekli. Daha sonra
tanıdığım hayat kadınlarından birini arayıp,
Sedat’ın evine gitmesini söyledim. Sedat’ın evi bana lazım
olacaktı, onun gönlünü hoş tutmam gerekiyordu çünkü. Sedat’ı da
arayıp haber verdim, ağzının kulaklarına vardığını konuşmasından anladım.
Evde yalnız başıma üzerimde külotla oturuyordum. Kahvemin
yanında bir sigara yakmıştım ki, kapı vuruldu. ‘Kim bu
münasebetsiz?’ dedim kendi kendime. İçeri geçip üzerime bir şortla
tişört giydim aceleyle. Kapıyı açtığım zaman
karşımda annemi buldum. Yanında teyzemin kızı Elif
vardı. Annem homurdanarak içeri geçti. “Karın, kızların
nerde? Nereye gidiyorlardı sabah sabah? Sen ne biçim adamsın,
karını tek başına nereye gönderiyorsun öyle?” diye
başladı saydırmaya. Konuşması bittiğinde, karımın
ablasına gittiğini, benim gönderdiğimi söyledim. Bunun üzerine
biraz yatışır gibi oldu. “İyi, sen bilirsin!” dedi. Sonra
da, “Elif ablan biraz misafirimiz olacak, o köpek kocası dövmüş kızı, evden atmış çocuklarla beraber!” dedi. Bunun üzerine Elif ağlamaya başladı. Annem, “Kızım ne ağlıyorsun, bırak ağlama, biz sana kaç kere dedik boşan o adamdan. Ama sen her seferinde bizi dinlemedin, üstelik bir de çocuk yaptın!” dedi.
Elif, teyzemin kızıydı. Elif, teyzemle eniştemin
istemediği bir evlilik yapmış, şimdiki kocasıyla
evlenmişti. Kocası yaramaz adamın tekiydi. Kıt kanaat geçiniyorlardı. Zaman
zaman Elif’i dövdüğünü duyardık. Ben bu duruma birkaç kez müdahale
etmek istedim, ama her seferinde annemle babam bana engel oldular. Teyzemle
eniştem Elif’i evlatlıktan reddetmişti. Teyzemlerin durumu
şimdi çok iyiydi, ama Elif’e selam bile vermiyorlardı. Elif
kocasıyla kavga ettiği zamanlarda annemin kapısını çalardı. Teyzem ve eniştemin benimle de araları yoktu, Elif’le evlenmediğim için.
Bir süre sonra Elif ağlamayı bıraktı. Annem, “Hadi
kızım, bir çay demle de içelim beraber!” dedi. Elif
mutfağa geçince, annem yanıma sokuldu, “Sana kaç kere şu
kızı alalım dedim, sürekli yok mok dedin, o benim ablam yaşında dedin. Kızın
da gönlü vardı sende. Al işte sana ablayı, elin dul
karısını almak zorunda kaldın, çocuk bile doğuramıyor. Ama Elif’in iki tane topaç gibi oğlu var. Bu kızın bu halde olmasında senin de kabahatin var!” dedi.
Gerçekten de hem annem, hem de teyzem Elif’le evlenmem için bana çok baskı
yapmışlardı. Elif benden 5 yaş büyüktü, birlikte büyümüştük. Geçmişte bana karşı olumlu duygular beslediğini, benden hoşlandığını biliyordum. Ben
askerdeyken beni devamlı arayıp durmuştu. O zamanlar kendisine
gelen bütün görücüleri geri çevirmişti, bunda Elifi’n benimle evlenmesini
isteyen teyzemin de rolü vardı. Hatta bir ara ben de Elif’e
karşı birşeyler hissetmeye başlamıştım, ama
sonra bu duygularım kaybolmuştu. Onunla evlenme fikri bana çok tuhaf
gelmişti, onu ablam yerine koyuyordum ve olmaz demiştim. Elif daha
sonra, nedendir bilmiyorum, şimdiki kocasına kaçmıştı.
Sonunda çok pişman olmuş, ama iş işten geçmişti. Şimdi 5 ve 3 yaşında iki oğlu vardı.
Ben yatak odasına geçip üzerime pantolon giydim. İçeri geçtim tekrar.
Biraz sonra Elif elinde bir tepsiyle geldi. Anneme ve bana çay uzattı.
Gözlerinden çektiği sıkıntılar belli oluyordu. Elif 35
yaşında, uzun boylu, kara kalın kaşlı, kara gözlü
güzel bir kadın. Oldukça muhafazakar ve mutaassıp biridir. Onca
yıldır sıkıntı çekmesine rağmen, kocasına ve
çocuklarına, ailesine bağlı bir kadındır. Annem yine
kocasını kötülemeye başlayınca, Elif, “Bu sefer boşanacağım,
başka çarem kalmadı!” dedi. Annem bu habere çok sevindi, çünkü Elif
ilk defa boşanmaktan söz etmişti. Annem hemen bana, “Senin şu
avukat arkadaşın vardı, ara onu, açalım davayı!” dedi.
Arkadaşımı onların yanında aradım, bana, “Yarın ofisime gelin konuşalım, hemen açarız davayı!” dedi. Annem çok sevinçli görünüyordu.
Elifle yukarı çıkarlarken, annem kulağıma, “Şu
kadıncağız kocasından boşansın, ona hemen bir nikah
kıyacaksın, yoksa görürsün gününü!” dedi. Ne diyeceğimi
bilemedim. Oturup bir sigara yaktım. Saat 15:30 idi. Aklıma Semanur
geldi. Aradım hemen, ama meşgule attı. Oturup televizyon
izledim. Saat 17:00 gibi Semanur beni aradı bu kez ve “Aloo, Osman
ağbi, kusura bakma Ahmet yanımdaydı açamadım.
Nasılsın?” diye sordu. Ben de, “Müsaitsen buluşalım!”
dedim. “Ayy, şeyy, bilmem ki, ben de eve gidecektim, ama istersen bir çay
içeriz...” dedi. “Tamam, sen neredesin şu an, geliyorum seni almaya!” dedim. Bulunduğu yeri tarif
etti. Hazırlanıp çıktım hemen.
Yolda bir çiçekçiye uğrayıp, bir
demet gül aldım. Bir çay bahçesinde, uzak masalardan birinde tek
başına oturuyordu. Yanına gittiğimde heyecanlandı. Elimdeki
çiçeği görünce, “Bana mı aldın? Çok teşekkür ederim!” dedi
tebessümle. Hemen oturup elini tuttum ve öptüm, ama bu sefer elini çekmedi,
hafifçe kızardı. Bir süre havadan sudan konuştuk. Semanur beni
ilgiyle dinliyordu, ben de ela gözlerinin içine bakıyordum sürekli. “Nişanlınla
aran nasıl?” diye sorunca, “İyi işte, nasıl olsun?” dedi. Galiba
Ahmet’le pek arası yoktu. Konuşmalarında Ahmet’i olgun bir erkek
olarak değil de, halen bir çocukmuş gibi gördüğü belli oluyordu. Bana onu şikayet etmeye başlamıştı.
Semanur’u yatağa atmak için çok beklemeyeceğim ve fazla
uğraşmayacağım belli olmuştu. Bakireliğini
kaybetmiş olması işime geliyordu. Akşamüzeriydi, Semanur
saatine bakmaya başlayınca, “Seni bırakayım!” dedim. Birlikte
kalktık. Arabada ona, “Senden hoşlanıyorum!” dedim bir anda.
Semanur önce ne diyeceğini bilemedi, “Osman ağbiiii!” dedi uzatarak
yine. Bense, “Çok hoşsun, çok zarifsin!” diye kur yapıyordum. “Çiçek
için çok teşekkür ederim!” dedi yine, çiçek işe
yaramıştı fazlasıyla. Sonra, “Ben nişanlıyım!”
dedi. “Ben de evliyim!” dedim ve hemen ardından, “Senden
hoşlanıyorum, seninle zaman geçirmek istiyorum” diye ekledim. Semanur
kızarmıştı, yol boyunca başka birşey söylemedi. İnerken
eğilip yanağıma bir öpücük kondurdu. Ona, “Paran var mı?”
dedim. “Var biraz, sağ ol!” dedi. Ben yine de cüzdanımı çıkarıp biraz para verdim, “Bununla kendine güzel şeyler al!” dedim. “Tamam!” diyerek indi.
O gidince karımı aradım, halen ablasında oturuyorlardı. Onları almak için
ben de oraya gittim. Kapıyı Zarife açtı. Beni görünce
heyecanlandı biraz. Onunla sikişmeyeli epey olmuştu. İçeri
geçtim. Karım salonda beni görünce somurttu yeniden. Zarife
karımın durumunu görünce, “Ne o kız, bu ne surat? Kocan
gelmiş, insan bir hoşgeldin der!” diye çıkıştı karıma. Zarife bir Türk kahvesi yapıp kendisi ikram etti. Gözleri sürekli üzerimdeydi.
Eve geldiğimizde, karıma Elif’in geldiğini söyleyince, hep
birlikte üst kata çıktılar. Karım gece, “Ne talihsiz
kadınmış bu Elif. Bütün akşam ağlayıp durdu!”
dedi. Ona sabah boşanma davası açmak için avukata gideceğimizi
söyledim. Karıma sokuldum, “Sikişelim mi?” dedim. “Hayır, bu gece cezalısın!” diyerek götünü dönüp yattı.
Ertesi sabah Özge’yi işe bıraktıktan sonra, Elif’le birlikte
avukat arkadaşıma gittik. Arkadaşıma durumu anlattık.
Elif sürekli, “Ben çocuklarımı istiyorum, onlar olmadan yapamam!”
deyip duruyordu. Arkadaşım, “Tamam bacım, sen merak etme, ben
ayarlarım her şeyi!” diyerek onu sakinleştirmeye
çalışıyordu. Elif’le notere gidip vekaletname
çıkardık. İşlemleri tamamlamamız öğleyi
bulmuştu. “Yemek yiyelim!” dedim. Bir restorana girdik. Elif benimle pek konuşmak istemiyordu.
Elif siyah, bol ve uzun bir pardesü giymiş, başını ve
omuzlarını da siyah bir türbanla örtmüştü. Topuklu ayakkabı
giydiğini, makyaj yaptığını hiç görmemiştim.
Bugün de ayağında sade bir Babet vardı. Hüzünlü, düşünceli
halinde bile güzel bir kadındı. Şimdi ona
baktığımda, geçmişte verdiğim kararın hatalı
olduğunu düşündüm. Beni şimdi ona çekenin ise sevgi mi, yoksa
cinsellik mi olduğunu bilmiyordum ama. Geçmişte onunla ilgili pek çok anım vardı ve hatta bunların bazıları mahremdi.
Henüz 16-17 yaşlarındaydım. Arkadaşlarla sokakta
takılırken teyzemi görmüştüm. Elinde torbalar vardı,
pazardan geliyordu. “Elif ablan evde yoktur belki...” diyerek evinin
anahtarlarını verip, torbaları eve bırakmamı söyledi.
Torbaları alıp evin yolunu tuttum. Kapıyı anahtarla
açtım. Kapının önünde Elif’in terlikleri vardı. Sessizce
mutfağa geçip torbaları bıraktım. O sırada banyonun
ışığının yandığını gördüm,
içerden su sesi geliyordu. Yavaşça yaklaştım, Elif’in
yıkandığını anladım. Anahtar deliğinden
banyonun ışığı görünüyordu, arkasında havlu falan
yoktu. Yavaşça eğildim, içeri baktığımda
ağzım açık kaldı. Elif sırtı kapıya dönük
taburede oturmuş yıkanıyordu. Vücudu bembeyazdı.
Başından aşağı maşrappayla su döküyordu.
Saçlarını tarakla tarıyordu, saçları siyah, gür ve uzundu.
Hafifçe yana döndü kovaya yeniden sıcak su doldurmak için. O sırada
memelerini yandan da olsa gördüm. Memeleri büyük ve dolgun, uçları pembe ve dimdikti. Refiye’nin silikonla yapabildiği, Elif’te doğal haliyle vardı. Sikim kalkmaya başlamıştı o anda. Kalıp izlemeye devam ettim bir süre daha.
Ardından ayağa kalktı, tam önümde domalmış
ayaklarını yıkıyordu ki, şeftali gibi hafif
kıllı amı ve siyah bir çukur gibi duran göt deliği belirdi.
Bir süre o pozisyonda kalıp yıkandı. Ardından yüzünü benden
yana dönünce önünde bir miktar kıl bulunan amını gördüm. Pembe
am dudakları belli oluyordu. Ayakta üzerine su döküyordu. Beni anlamasından korktum. Sessizce evden çıktım.
Elif o zamanlarda da sokağa çıkarken siyah çarşafını
giyinen, erkeklerden uzak duran bir kızdı. Onu o şekilde
göreceğim hiç aklıma gelmezdi. Dışarı bir yere
gidecekse yanına mutlaka beni alır, tek başına gitmezdi.
Başka bir gün yine, şimdi hatırlamadığım bir
nedenle teyzemlere gitmiştim. Teyzem ve Elif temizlik
yapıyorlardı. Elif’in üzerinde beyaz, çiçekli bir pijama vardı,
üstüne uzun kollu bir bluz giymiş, başını arkadan
bağlamıştı. Salonda dizlerinin üzerine çökmüş, elinde
bezle yerleri siliyordu. Beyaz pijamasının altından içine
giydiği külotu belli oluyordu. Götünü sağa sola sallayarak yerleri
hararetle siliyordu. Orda ayakta durmuş, bir süre onu izlemiştim. Ona
baktığımı biliyordu, yerde dizlerinin üzerinde
doğrulup başını arkaya çevirdiğinde çok utandım,
yüzüm kıpkırmızı olmuştu o zaman. Onun yüzünde ise
hafif bir tebessüm vardı. O olaydan sonra epey bir zaman onunla konuşmamıştım, utanıyordum çünkü.
Ama onunla ilgili en mahrem anım, onun beni 31 çekerken görmesiydi.
Askerden dönmüştüm. Aylardır bir kadınla
sikişmemiştim. Banyoda elime eski porno dergilerimden birini
alıp 31 çekiyordum ki, bir anda kapı açıldı, “Hii!” diye
bir ses duydum sadece ve ben ne olduğunu anlayamadan da kapandı.
Banyodan çıkıp içeri geçtiğimde mutfakta annemin yanındaki
Elif’i gördüm. Yüzü kızarmıştı, bana bakmamaya
çalışıyordu. Kapıyı açıp kapatanın o
olduğunu anlamıştım. Ama bu konudan hiç bahsetmemiştik sonra. Şimdi bunları hatırladığım zaman karşımda sessizce yemeğini yiyen Elif’e baktım. Yıllar geçse de güzelliğinden birşey kaybetmemişti. Hayatımda
gördüğüm ilk am ve göt Elif’indi. Belki onun da gördüğü ilk yarak benimkiydi. Elif’i eve bıraktım ve işyerime döndüm.
Dilber beni görünce ne yapacağını şaşırdı,
sürekli çay, kahve getirmeye başladı odama. Dilber’e, “Birdaha ne
zaman sikerim seni?” dediğimde, “Sen ne zaman nikah kıyarsan!” dedi.
Kimse görmeden elimi koca götüne atıp avuçladım. Dilber, “Bu basurum
azdı son zamanlarda, bir doktora götür beni!” dedi. “Yarın sabah gidelim!” dediğimde sevindi.
Akşam Elif çocuklarıyla birlikte bize geldi. Hep beraber yemek yedik.
Çocukları çok şekerdi. Elif düşünceliydi, ona, “Canını
sıkma, hele sen bir boşan, gerisini hallederiz!” dedim sürekli. Karımla iyi anlaşıyordu.
Karım yatakta, “Sana bir çocuk doğurmak istiyorum, seni çok seviyorum!”
diyerek ağlamaya başladı. Elif'in çocuklarıyla
ilgilendiğimi görmek onu üzmüştü. Karımla altlı üstlü güzel
bir sikiş yaşadım. O gece karımın yerinde Elif’in
olduğunu, onu siktiğimi hayal ettim. Onunla evlenmemekle acaba hata
mı etmiştim, bilmiyorum. Ama eğer boşanırsa onu
yalnız bırakmayacağıma emindim şimdi. Sikişten sonra karım horlayarak uyudu.
Sabah Özge ile işyerime gittiğimizde, “Dilber ablanın bir
rahatsızlığı varmış, onu doktora götüreceğim!”
dedim. Dilber’le hastaneye gittik. Dilber doktorun odasına benim de
girmemi istedi. Doktorla kendisi konuşamadığı için ben
durumu anlattım. Doktor paravanın arkasında Dilber’i muayene
etti. Ardından reçeteye bir takım ilaçlar yazdı. Bana
uzatıp, “Hanımına bu ilaçlardan vereceksin, nasıl
kullanılacağını eczacı anlatır!” dedi.
Çıkışta Dilber, “Bak gördün mü, doktor beni senin karın
zannetti. Bizim yazgımız bir demek ki!” dedi gülerek. Dilber arabada
beklerken, ben eczaneden ilaçları aldım. Dilber’le beraber
Sedat’ın evine gittim. Emine’nin kapısı kapalıydı,
içerden hiç ses gelmiyordu, sanırım evde yoktu. Sedat’ın
dairesine girdik. Dilber, “Buraya niye geldik?” dediğinde, “Sana ilaçlarını vermeye!” dedim gülerek.
Doktor kullanması için fitil ve merhemle bağırsak düzenleyici
hap vermişti. Dilber’e haptan verdim önce. Ardından fitil ve merhemi
gösterip, “Bunları kullanman gerek!” dedim. Dilber, “Çok utanıyorum!”
demeye başladı. “Utanmana gerek yok, hadi soyun!” dedim. Dilber
uflaya puflaya soyundu. Pardesü ve eteğini çıkarıp altında
külotuyla kaldı. Banyoya gidip ellerimi yıkadım. Onu salondaki
masaya domalttım. Külotunu indirdim. Bacaklarını iyice
ayırmasını söyledim. Dediğimi yapınca göt
yanaklarını ayırdım. Basurlu götü ortaya çıktı.
Fitili paketinden çıkardım ve götüne yavaşça sokmaya
başladım. Dilber, “Uğhh, ayy, ağhh!” diye kıvranmaya
başlamıştı. Fitili orta parmağımla götünün içine iyice soktum. Bu arada parmağım da götüne tamamen girmişti.
Dilber o şekilde dururken banyoya geçip elimi iyice yıkadım
tekrar. Döndüğüm zaman bu kez merhemden göt deliğinin
ağzına bir miktar sıktım. İşaret
parmağımla merhemi içine ve ağzına iyice sürmeye ve
yedirmeye başladım. Dilber, “Uğhh, ayy, çok acıyor,
yavaş yap, ayy!” demeye başlamıştı. Parmağım
göt deliğinde kaybolmuş gibiydi. Dilber daha önce götünden hiç sikişmemişti, göt deliğinin derin bir kuyu gibi olduğunu tahmin ediyordum.
Merhemi sürme işini bitirince tekrar banyoya geçip ellerimi
yıkadım. Döndüğümde Dilber salondaydı,
toparlanmıştı. Pantolonumun önünden yarağımın
kalkıklığı belli oluyordu. Dilber’in gözü oradaydı.
“Hayırdır, ne oldu?” dediğimde, “Gitmiyor muyuz?” diye sordu.
“Acelen mi var?” dedim ve beline sarıldım. Dilber, “Geçen sefer
yaptın, eğer bana nikah kıymazsan seninle beraber olmam!” dedi
somurtarak. “Hadi gel şöyle!” diyerek onu yatak odasına götürdüm.
Dilber’in benimle sikişmek istediğini, ama bir taraftan da
kararsız olduğunu görüyordum. Ayakta onu soymaya başladım.
Dilber, “Yapma, nikahsız olmaz, lütfen!” derken, ben onu tamamen
soymuştum. Yatağa uzandırıp devasa memelerine yumuldum.
Uçlarını emiyor, ısırıyordum. Elimi koca amına
attığımda sulandığını anladım. Dilber yapma, etme dese de amcığı sulanıyordu.
Geçen gün olduğu gibi dört parmağımı amına soktum,
amını yoğurmaya başladım. Dilber, “Ağhh,
oğhh, ımmm!” diyerek inlemeye başlamıştı.
Memelerini emmeyi bıraktım ve amına bu sefer elimin
tamamını sokmaya başladım. Dilber’in amı gittikçe
açılıyordu, derken sağ elim bileğime kadar amına
girmişti. Dilber, “Iğmm, ağhh!” diyerek çarşafı çekiştiriyor, yatağın üzerinde kıraçta kalmış dana gibi böğürüyordu.
Bir süre amında bekledim, ardından elimi içine sokup çıkarmaya
başladım. Elimi amının içinde matkap gibi
kullanıyordum. Sokup çıkarıyor, içinde çeviriyordum sürekli.
Dilber’in acı inlemeleri kesilmişti. Şimdi sadece hafiften
iniltiler çıkarıyordu. Bir süre daha amına sokup
çıkardım elimi. Çıkardığım zaman
amcığı kocaman açık kalmıştı. Elim vıcık vıcıktı. Banyoya gidip bol su ve sabunla yıkadım.
Yatak odasına döndüğümde Dilber yatağın üzerinde
yatıyordu. Kocaman, dolgun memeleri beni cezbetti yine. Yanına uzandım
ve memelerini emmeye, dişlemeye başladım. Dilber kesik kesik
nefes alıyordu. Yarağım kazık gibiydi,
bacaklarını ayırmasını söyledim. Dilber’in üzerine
çıkıp amına girdim bir anda. Koca amının içinde gidip gelmeye başladım.
Ayakuçlarımdan destek alarak amına yükleniyordum. Dilber güçlü
kollarını sırtıma atmış, altımda bu sefer
zevkten inliyordu, “Oğhh, oğhh, sik beni, oğhh, sik!” deyip
duruyordu sürekli. Memeleri göğsümün altında kalmıştı.
Uçlarını emdim amında çalışırken. Dilber gözleri
kapalı zevkten inliyor, yatak ikimizin
ağırlığından deli gibi sallanıyordu. Dilber
altımda ileri geri yaylanmaya devam ederken boşalmaya çok
yaklaşmıştım. Amından çıktım,
bacaklarını havaya dikerek iki yana açtım. Ortaya çıkan
amına yine tek hamlede girdim ve bu şekilde sikmeye, daha çok
yüklenmeye, pompalamaya başladım. Dilber kollarını iki yana
açmış, gözleri kapalı, “Ağhh, oğhh, sik beni,
oğhh, kocam, sik beni, oğhh, kocam!” diyordu. ‘Kocam’ lafı beni
daha da azdırdı. Bütün gücümle amına yüklendim birkaç sefer daha ve sonunda sarsılarak boşaldım.
Zevk dalgası tüm vücudumu sardı. Bütün döllerimi amına
akıttım. Üzerinden doğruldum. (Bugünlük bu kadar yeter!) dedim
kendi kendime. Tuvalete gittim. Döndüğümde Dilber halen yatıyordu.
“Hadi hazırlan, gidiyoruz!” dediğimde oflayıp poflayarak
kalktı, giyindi. Birlikte aşağı inerken, binanın
girişinde Emine ile karşılaştık. Elinde market
torbaları vardı. Üzerinde yine siyah bir çarşafı vardı.
Bir Dilber’e, bir de bana baktı. Gözlerindeki
kızgınlığı görebiliyordum. Ses etmeden
yanımızdan geçti ve binaya girdi. Arabada Dilber yine nikah
meselesini açtı. Durmadan aynı konudan bahsediyordu. Ben basit cevaplarla geçiştirmeye çalışıyordum sorularını.
Akşam Elif ve çocukları bizdeydi yine. Hep beraber güzel bir yemek yedik. Karım, “Yemekleri
Elif yaptı!” dedi. Yemekten sonra ben tek başıma Televizyon
izledim, karım ve kızlar, Elif’le içeri odaya geçmişti. Saat
ilerlemiş, Elif’in çocukları uyumuştu. Ben çocukları
kucağıma aldım, Elif de önümden merdivenleri
çıkıyordu. Uzun eteğini ayaklarına dolanmasın diye
biraz yukarı kaldırmıştı, basamakları
çıktıkça beyaz baldırları görünüyor, ince eteğinin altındaki dolgun götü sağa sola sallanıyordu.
Annem ve babam yatmışlardı. Annem Elif’in ve çocukların
yatağını hazırlamıştı. Çocukları
yatağa yatırdım. Elif, “Sağ olasın, sana da zahmet
verdik!” dediğinde, “Ne zahmeti!” dedim. Siyah gözlerini benden
kaçırıyordu devamlı. Elinden tuttum, “Senin bu halde
olmanın nedeni belki de benim!” dedim. “Neden?” diye sorunca, “Seninle
evlenseydim böyle olmazdı!” dedim. Gözleri doldu, bana baktı ama birşey
demedi. Yavaşça öne doğru eğildim ve dudaklarının
kenarına bir öpücük kondurdum. Tepki vereceğini
sanmıştım, ama birşey yapmadı, birşey de demedi. Elif üzerindeki tutukluğu atmaya başlamıştı...
[Osman]
|