Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 34. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Ertesi gün öğleye
doğru Emine aradı. Önce meşgule attım, birkaç dakika sonra
ben aradım. Emine, “Ne
yaptın, gittin mi, geldi mi Hacer?” diye soruları peş peşe
sıraladı. “Yok, daha gitmedim, çıkarım birazdan. Anahtar paspasın altında!”
dediğimde, “Tamam, sen yeter ki kadını getir eve!” dedi. “Peki, bu
kadın hemen eve gelecek mi? Hem daha kendisini görmedim bile, neye
benzediğini bile bilmiyorum!” dedim. “Nasıl görmedin? Geçen
akşam bizim evden çıkarken karşılaştınız,
hatta konuştunuz ya!” dedi. O anda kafama dank etti.
Demek Hacer bize soru soran kadındı. Ben Refiye ile arabaya
bindiğimde de, Hacer bizi diğer iki kadına gösterip bir
şeyler söylemişti onlara. Onlar da çok
şaşırmış gibi tepki vermişlerdi. Bunu Emine’ye
söylediğimde, “Ne dedin!” diye tepki verdi. Nasırlı
ayağına basılmış gibi bağırıyordu
telefonda, “Eğer o ikisine de söylemişse ben mahvoldum, Allah
kahretsin!” diye feryat ediyor, ağlıyordu. “Yapar mı böyle bir
şey?” dediğimde de, “Bilmiyorum, şeytanın biridir o
kadın, yapabilir!” dedi. Emine telefonda hıçkırıklarla
ağlıyordu.
Öğleden sonra saat bire doğru, anneme ve karıma, “Ben gidiyorum,
biraz işim var!” dedim. Karım çok bozuldu, ama yanında annem
olduğu için ses çıkaramadı. Annem ise, “Oğlum bugün
dışarı çıkacaktık hani, gezecektik?” dediğinde, “Ya
anne, işim gücüm var. Ayarlarım ben daha sonra...” dedim.
Hacer’in dediği çay bahçesine gittiğimde, etrafta epey kalabalık
vardı. Hava güzel olduğundan insanlar dışarı
atmıştı kendini. Uzak bir köşede zar zor küçük bir masa
buldum. Hacer’i aradım. Uzun uzun çaldı telefonu birkaç defa, ama
açan olmadı. 5-10 dakika sonra kendisi aradı, “Daha
çıkamadım. Siz bekleyin, yarım saate kadar gelirim!” dedi ve
kapadı. Yarım saat orada bekleyecektim. O arada Hacer’le ilgili bilgi
almak için Emine’yi aradım. Emine Hacer’i anlatmaya başladı,
“Kocası otobüs şoförü, uzun yolda çalışıyor. Dört
çocuğu var. Kocamın uzaktan akrabası oluyor...” dedi. Hacer, kocası
evde olmadığı için belki de böyle kolayca randevu vermişti
bana.
Hacer’in gelmesi yarım saati aşmıştı. Nerdeyse bir
saat olacaktı. Ben devamlı gelen giden var mı diye etrafa
bakıyordum, beklerken birkaç sigara içtim. Burası çok kalabalık
bir yerdi, böyle bir konuyu nasıl olup da burada
konuşabileceğimi bilmiyordum. İnsanlar etraftan duyabilirdi.
Derken nerden çıktığını anlamadım ama, birden
karşımda Hacer’i gördüm. Masanın önünde ayakta dikiliyordu.
“Osman bey...” dediğinde ayağa kalktım ve kendisine yer gösterdim,
oturdu. Bir süre sessiz kaldık. Geçen akşam kendisine dikkat
etmemiştim, ama şimdi onu daha iyi tanıyabilmek için dikkatle
baktım. Uzun boyluydu, üzerinde koyu gri bir pardesü vardı. Pardesü
beline oturmuş, vücut hatlarını belli ediyordu.
Başını parlak siyah büyük bir türbanla bağlamış,
çantasını omzuna atmıştı. Tipik, kendi halinde bir ev
kadınıydı dışardan bakıldığında.
Başka da göze çarpan bir özelliği yoktu. Kırklı
yaşlardaydı sanırım. Yüzünde hafif
kırışıkları vardı.
Suskunluğumu gören Hacer söze kendisi başladı, “Benimle ne
konuşacaksınız Osman bey?” diye sordu. Konuşmasında
hafif bir köylü şivesi vardı. Ben lafa nerden gireceğimi
düşündüm önce. Sonra da, “Hacer hanım size dün telefonda konudan
bahsettim. Ama burası çok kalabalık. Böyle bir konuyu burada
konuşmayalım isterseniz. Daha sessiz, sakin bir yere gidelim?” dedim.
Hacer yüzüme baktı bir süre, “Tamam Osman bey, buraya kadar gelmişken
sizi kırmayayım. Peki, nereye gideceğiz?” diye sordu. “Emine
hanımın üst katındaki eve.” dediğimde, Hacer, “Olmaz, Emine
bizi görebilir! Bir pastaneye falan gidelim?” dedi. “İyi ama orada da
insanlar var...” dedim.
Sonra Hacer’e, “İsterseniz Emine’yi arayın, eğer evindeyse
gitmeyiz.” dedim. Hacer’in kafasına yatmış gibiydi.
Çantasından telefonunu çıkardı, Emine’nin evini aradı önce.
Açan olmamıştı. Hacer bu sefer de cebini aradı. Bu kez
Emine açmıştı telefonu. Kısaca konuştular. Hacer
telefonu kapadığında, “Emine eltisine gitmiş, evde
yokmuş!” dedi. “Tamam, o halde hadi gidelim!” diyerek ayağa
kalktım. Birlikte arabaya atladık. Hacer arka koltuğa
oturmuştu. Aynadan ona bakıyordum ara sıra. Onun da
bakışlarıma karşılık verdiğini görüyordum. Emine’nin
dediği gibi, bu kadının benden hoşlandığı
doğru muydu, bunu henüz bilmiyordum.
Emine’nin evine varmadan birkaç sokak ötede durdurdu Hacer arabayı, “Bizi
beraber görmesinler, ben binaya girdikten birkaç dakika sonra siz gelin!” dedi
ve indi. O indikten 2-3 dakika sonra da ben indim. Binanın önüne
geldiğim zaman içim içimi yiyordu. Emine Sedat’ın evinde bizi
bekliyordu. Hacer Emine’nin kapısının önündeydi. Beraber
Sedat’ın dairesine çıktık. Bendeki yedek anahtarla açtım
kapıyı. Hacer peşim sıra içeri girdi. Salona geçtiğim
zaman etrafı Emine’nin toparladığını gördüm. Benim
yaptığım temizlik ona yetmemişti anlaşılan. Emine’nin
evin neresinde olduğunu merak ediyordum.
Hacer koltuğa oturdu. “Pardesünüzü çıkarın isterseniz, rahat
olun lütfen!” dedim. Hacer, “Ben böyle iyiyim!” diyerek oturmaya devam etti.
Ben konuşmaya başlamadan önce çıkarıp bir sigara
yaktım. O sırada
Hacer, “Ay, pardon, bir sigaranızı alabilir miyim?” diye sordu. Hemen,
“Tabii, buyrun!” diyerek sigara uzattım ve yaktım. Hacer, “Sağ
olun, kocam içmeme izin vermiyor, ben de böyle fırsat bulursam
yakıyorum bir tane!” dedi.
Hacer kendi halinde ev hanımıydı. Kara, kalın
kaşlıydı, biraz alımlıydı da hatta. Ancak yine de,
bakımla ve makyajla arasının olmadığı belliydi.
Sigarasını yakmak için öne doğru eğilince çenesindeki,
yanaklarındaki ve dudaklarının üzerindeki
alınmamış tüyleri fark etmiştim. Böyle bir kadını
yatağa atmaya çalışıyordum.
Konuşmaya başladım, “Biliyorsunuz, benim Emine hanımla bir
ilişkim oldu. Bir hata ettik ve ikimiz de bundan pişmanız.
Şu an kendisiyle görüşmüyorum. Ama geçen gün beni aradı. Siz bu
yaşadıklarımızı biliyormuşsunuz. Onunla ilgili
konuşmak istiyorum sizinle...” dedim.
Hacer, “Belli ki size kuyruk sallamış, siz de ilgilenmişsiniz
onunla. Osman bey, siz bir erkeksiniz, yapar geçersiniz, böyle şeyler
sizin için problem değil. Ama o kadın kocasına ihanet etti.
Kocası bunları hak etmiyor. Bunları öğrenmesi gerek!” dedi.
“Lütfen bu konu bizim aramızda kalsın ve unutulup gitsin. Ben de
evliyim, Emine kendi durumu açığa çıkarsa, karıma her
şeyi anlatacağını söylüyor. Benim de yuvam
yıkılır o zaman. Lütfen bu konu aramızda kalsın, kimse
duymasın...” dedim.
Hacer, “Bunu o zaman düşünecektiniz, biz namusuna düşkün
insanlarız. Böyle bir şeye sessiz kalamayız!” dedi. Kendisine
neden söylememesi gerektiği ile ilgili uzun bir nutuk çektim. Ama Hacer
Nuh diyor Peygamber demiyordu. Moralim bozulmuştu. Kadın Aysel’in
dediği kadar vardı.
“Peki, bu işin başka yolu yok mu? Siz illa ki söyleyecek misiniz?” dedim. “Nasıl yani? Başka
yolu derken neyi kastediyorsunuz, anlamadım?” dedi. Artık ne
yaptığımı bilmez haldeydim. Bu kadın belli ki olanları
anlatacaktı. “Bir sıkıntınız, maddi manevi derdiniz
varsa halledebilirim. Maddi durumum iyidir. Yuvamın
yıkılmasını istemiyorum, lütfen yalvarırım!”
dedim. Ama Hacer aynı şeyi tekrarlayıp duruyordu.
Ben de kontak atmak üzereydi artık. “Bakın, Emine ile ne alıp
veremediğiniz var bilmiyorum, ama yalvarırım bunu yapmayın!”
dedim tekrar. Hacer içerde Emine’nin olduğunu bilmeden onun hakkında
konuşmaya başlamıştı. “O orospu zamanında benim
kocamla beraber olmuştu. Ben bunu öğrendim, ama birşey
yapamadım. O benim bildiğimi bilmiyor, ama ben halen unutmadım! Şimdi
elime böyle bir fırsat geçmişken bunu kullanmadan bırakmam!” diyordu.
Emine içerde bunları mutlaka duyuyordu. Hacer’e, “Bu doğru mu?” diye
sorduğumda, Hacer, “Evet!” deyip hıçkırıklara
boğularak ağlamaya başladı. O anda tamamen insani duygularla yanına
oturdum ve kendisine sarıldım. Hacer başını omzuma
koyarak ağlıyordu. Pardesüsünün altındaki dolgun memelerini
hissettim. Yapılı bir kadındı. İstemeden de olsa
yarağım sertleşmeye başlamıştı. Hacer bir
iki dakika kadar ağladıktan sonra kendine geldi. Gözleri
yaşlıydı. Elleriyle gözlerinin yaşını sildikten
sonra, “Ben gideyim, kusura bakmayın. Emine’ye olan kinim yüzünden siz de
acı çekeceksiniz. Ama yapacak bir şeyim yok. Siz de onun nasıl
bir orospu olduğunu anlayın!” dedi ve gitmek için kalktı.
O anda Emine’yi unutmuştum. Hacer bir iki adım atmıştı
ki, Emine içerden elinde küçük bir kamera ile çıktı. Hacer neye
uğradığını şaşırmıştı.
Emine, “Ben senin o sümsük kocanla beraber olmadım, aksine onu reddettim.
O benim hakkımda iftirada bulundu. Ama asıl şimdi sen
yandın. Bak buraya, hepsini çektim. Osman’a nasıl
sarıldığını, hepsini çektim. Bunları kocana
gösterirsem ne olur ha, sen düşün!” diyerek kahkahalar atıyor, “Bana
orospu demek neymiş göreceksin sen!” diye elindeki kamerayı
sallıyordu.
O anda Hacer Emine’nin üzerine atıldı, ama ben engel oldum. “Bana
oyun oynadınız, tuzak kurdunuz. Allah belanızı versin!”
diye bağırıyordu. Emine ise şimdi çok rahattı,
artık koz onun eline geçmişti. Yalvarma sırası Hacer’deydi
şimdi. Ama bu sefer de Emine olmaz deyip duruyordu. Hacer koltuğa
yığılıp ağlamaya başladı. Bir süre kendisini
rahat bıraktık, istediği kadar ağlaması için. Hacer
sonra, “Ben Rukiye ile Esma’ya da anlattım, onlar da biliyorlar!”
dediğinde, ben Emine’ye dönüp, “Onlar kim?” diye sordum.
Emine buz kesilmişti. Sinirden titriyordu. Ben tekrar, “Onlar kim?” diye
sorunca, “Geçen akşam bunun yanında gördüğün iki kadın!”
dedi. Demek ki işler daha da karışacaktı. Hacer
ağlamaklı halde, “Benden ne istiyorsunuz, yalvarırım
bırakın, kimseye söylemem!” deyince, Emine, “Kusura bakma, bu saatten
sonra sana güvenemem!” dedi. Ve sonra da teklifini yaptı, “Osman’la
beraber olacaksın. Ben de sizi kameraya alacağım. Eğer
itiraz edersen bunları kocana, dünya aleme gösteririm!” dedi.
Hacer bir süre daha ağladı.
Artık kurtuluşunun olmadığını
anlamıştı, “Lütfen, yalvarırım, bu aramızda
kalsın!” deyince, bu sefer ben işe müdahil oldum, “Merak etmeyin,
bunun garantisini size ben veriyorum!” dedim. Bu dediğim Hacer’i ne kadar
etkiledi bilmiyorum ama, ağlaması kesilmişti. Oturduğu
yerden, “Nasıl olacak bu?” diye sorunca, Emine, “Buna Osman karar verecek!”
dedi. O esnada Hacer bana baktı ve “Benim zamanım yok, gitmek
zorundayım. Yoksa çocuklarım arar beni!” dedi.
O zaman bunu nasıl yapacağımı düşündüm. Emine’ye, “Perdeleri
çeksene!” dedim. Emine elinde kamera, gülerek salonun perdelerini çekti.
Şimdi içerisi loş bir hal almıştı. Hacer artık
vereceğim emirlere mecburen uyacaktı. Ona, “Artık şu bey,
hanım laflarını kullanmanın gereği kalmadı!”
dedim önce, ardından, “Şu masaya tutunup domal bakayım!” dedim.
Hacer hiç itiraz etmeden kalktı. Pardesüsünün düğmelerini yavaş
yavaş açtı. Üzerinden çıkarınca altında uzun kollu
krem renkli bir bluz ve uzun siyah bir etekle kaldı. Üzerine dar gelen
bluzun altında koca memeleri ve hafif göbeği belli oluyordu. Hacer
üzerindekileri de çıkarmak istediyse de, ben, “Gerek yok, madem
zamanın yokmuş, soyunmana gerek yok. Geç bakalım şöyle!”
dedim. Hacer elleriyle masadan tutundu, ama eğilmedi. Eteğinin içinde
koca götü belli oluyordu. Bu görüntü bile o anda yarağımı
sertleştirmeye yetti.
Ben Emine’nin bakışları eşliğinde soyundum ve
çırılçıplak kaldım. Emine’nin önümde sallanan
yarağıma baktığını görünce, “Eğer kameraya çekmeyeceksen
sen de aramıza katıl” dedim gülerek. Emine o anda elindeki
kamerayı tekrar çalıştırdı ve koltuğa oturdu, kamerayla
bizi çekmeye başladı. Hacer’in uzun eteğini yukarıya sıyırdım
ve lastiklerinden tutturdum. Altında diz altına gelen siyah bir
çorapla, pamuklu beyaz bir külot giymişti. Külot koca götüne küçük
geliyordu. Kalçaları bembeyazdı, ama alınmamış siyah tüyleri,
kılları vardı. Hacer’in derin derin nefes
aldığını duyuyordum.
Külotunu yavaşça sıyırdım ve ayaklarından
çıkardım. Hacer’in şeftali gibi, kara kıllarla kaplı
amı ortadaydı şimdi. Kasıklarında da kılları
vardı. Emine bunu görünce,
“İnsan bir traş eder o kılları!” dedi. Doğrusu ben de
biraz iğrenmiştim bu görüntüden, ama yapacak bir şey yoktu. Yarağım
bu görüntüye rağmen kazık gibi olmuştu bile. Hacer’in
kıllı götünü ellemeye, okşamaya başladım. Göt
yanakları kocamandı. Külotunun lastikleri beyaz göt yanaklarında
derin izler yapmıştı.
Göt yanaklarını okşadıkça Hacer’den hafif iniltiler gelmeye
başlamıştı. Emine Hacer’e, “Ooo, bakıyorum da sen de
zevk alıyorsun!” dedi kahkahayla, bizi çekmeye devam ediyordu.
Parmaklarımla göt yanaklarını aralayınca, dar ve hafif osuruk
kokulu ve oldukça kıllı göt deliği de açığa
çıktı. Başparmağımla göt deliğine
bastırdım biraz. Hacer, “Iğmm!” diye inledi yeniden.
“Bacaklarını aç, iyice eğil!” deyince, Hacer dediğimi
harfiyen yerine getirdi. Şimdi masaya yapışmış
gibiydi. Güçlü elleriyle masanın iki yanından sıkıca
tutmuştu. Başını sol tarafına yaslamış,
yüzünü duvara dönmüştü böylece. Ben yarağımı
sıvazladım bir süre, ardından kafasını yavaşça
amına bastırdım.
Hacer derin bir, “Iğhh!” sesi çıkardı yine. Kendini
kasıyordu, yarağım amına giremiyordu bu yüzden. Göt
yanaklarını kastıkça yumuşak ve tombul göt yanakları
kaskatı bir hal alıyordu. “Kendini rahat bırak, sakin ol, rahat
ol!” dedim defalarca, ama nafile. Hacer kendini kasıyordu sürekli. O zaman
yapacak başka şey yok diye düşünerek, dizlerimin üzerine çöktüm
ve Hacer’in sidik ve ter kokan kıllı amcığını
emmeye, yalamaya başladım.
Hacer dilim amına değer değmez, “Uğhh, ığhh!”
diye sesler çıkarmaya başlamıştı. Kokulara
aldırmadan etli amını emiyordum. Am dudakları büyük ve
kahverengiydi. Onları içime çekiyordum resmen. Hacer götünü sağa sola
oynatmaya başlamıştı şimdi. Kesik kesik nefes
alıyor, inliyordu. Amını yaladıkça sulanmaya
başlamıştı. Kıllar her ne kadar dilime, dudaklarıma
da batsa, mecburen bugün bu kadını sikecektim. Hacer artık, “Iğhh,
ayy, ığmm!” diye yüksek seslerle inler olmuştu.
Amını birkaç dakika boyunca yaladım. Böyle bir şeyi daha
önce yapıp yapmadığını bilmiyorum, ama çok zevk
aldığı belliydi. Amı istediğim kıvama
gelmişti şimdi. Yalamayı bırakıp doğruldum.
Yarağımı sıvazladım yeniden. Yarağım
artık amına girmeye hazırdı. Parmaklarımla
amını araladım. Etli amına yarağım yavaş
yavaş girmeye başladığında, Hacer’den derin bir, “Uğhh!”
sesi geldi bu kez.
Yarağım taşaklarıma kadar amındaydı. Dört çocuk
doğurduğundan amı genişti. Önce yavaş, ardından
seri ve sert şekilde sikmeye başladım Hacer’i. Salonun içini
kısa zamanda Hacer’in kalçalarından gelen ‘Şlap, şlap,
şlap!’ sesleri doldurmuştu. Müthiş bir zevk alıyordum.
Yarağımı amının derinliklerine kadar sokuyor, tamamen
çıkarıyor, tekrar dibine kadar sokuyordum. Hacer artık
yaşadığı anın zevkini çıkartıyor gibiydi.
“Ağhh, ağhh, oğhh, ığmm!” diye şarkı söyler
gibi uzun uzun inliyordu. Kalçalarından sıkıca tutmuştum.
Göt yanakları her bir yarak darbemle löpür löpür sallanıyordu.
Masa da yerinde sallanmaya, gıcırdamaya
başlamıştı. Hacer yüzünü masaya
yapıştırmayı bırakmıştı şimdi,
başını sağa sola sallıyordu. Başındaki büyük
türbanı da bu arada rüzgarda uçuşuyormuş gibi sallanıyordu.
Gittikçe hızlandım, o ara Hacer de kendini yarağıma yaslamaya
başlamıştı. Götünü ileri geri sallıyor,
amını yarağıma bastırıyordu. Artık işi
oluruna bırakmıştı Hacer.
Birkaç dakika olmuştu, amı oldukça sulanmıştı.
Yarağım koca amının içinde kolayca ileri geri girip
çıkıyordu. Biraz da önden sikmek istiyordum onu. Amından
çıkınca, Hacer, “Ağhh, gir içime, ağhh, devam et, ağhh!”
demeye başladı. Onu belinden tutarak doğrulttum, kendime
çevirdim yüzünü. Onun bakışları eşliğinde koltuk
altlarından tuttuğum gibi masanın üzerine oturttum. O ara Hacer
önümde sallanan, amının sıvıları ile kaplı
yarağıma bakıyordu.
“Sırtüstü uzan, hadi durma öyle!” deyince, Hacer masanın
kenarlarından tutundu yine ve kendini biraz geriye çekip, sırtüstü
uzandı. Bacaklarını tuttum, havaya kaldırdım, kendime
çektim Hacer’i. Amı şimdi istediğim gibi
yarağımın önündeydi. Zaten kalkık olan
yarağımı bir anda amına soktum yine. Hacer, “Ağhh!”
diye bir çığlık attı önce, ardından, “Iğmm,
oğhh!” diyerek inlemeye devam etti. Etli butlu bir kadındı
Hacer. Dolgun bacaklarını omzuma attım, kalçalarından tutmuştum.
Bu şekilde sikmeye başladım.
Hacer’in iri memeleri bluzunun altında deli gibi sallanıyordu. Hacer
başını sağa sola çeviriyor sürekli inliyordu. Sürekli, “Ağhh,
devam et, ağhh, ığmm, oğhh!” diyordu. Bu inlemeleri,
konuşmaları beni daha çok azdırıyordu. Pompaladıkça
Hacer ileri atılıyordu, kasıklarım tombul kalçalarına
çarptıkça salonda şiddetli ses patlamaları
yankılanıyordu. Amının önünde de alınmamış
epey kıl vardı. Hayatımda ilk defa bu kadar kıllı bir
amcık sikiyordum.
Derken Hacer daha çok inlemeye başladı. “Devam et, devam et!” dedikçe,
ben daha çok ve daha sert pompaladım. Bacaklarını tutup iyice ayırdım ve geriye ittim.
Yarak darbelerim Hacer’in her bir yerini titretiyordu. Memeleri,
kalçaları, tombul yanakları, kısaca her yeri titriyordu. Hacer
kısa zaman sonra inleyerek boşaldığında, ben de
yaklaşmıştım boşalmaya. Son bir gayretle tüm gücümle
yüklendim amına. Ama sonunda vücudumun her bir siniri gerildi,
ardından büyük bir tazyikle döllerimi Hacer’in amına
boşalttım. O kadar zevk almıştım ki, boşalmam bir
dakika kadar sürmüştü.
Zevkten inleye inleye amında gidip gelmeye devam ettim. Amından
çıktığım zaman döllerim amından
taşmıştı, kasıklarına, masaya akıyordu. Yarağımdan
akan son döllerimi de amının üzerine, göbeğine sıvazlayarak
boşalttım. Hacer derin derin nefes alıyordu. Havaya
dikilmiş bacaklarını yavaşça dizlerinden kırdı. Gözleri
sürekli bendeydi.
Onu tutup kalkmasına yardımcı oldum. Hacer halen
yaşadığı sikişin anını yaşıyor
gibiydi. Sessizce bir süre masanın üzerinde oturdu. Ardından ayakuçlarında
yere bastı. Yüzü kıpkırmızıydı. Bize
bakamıyordu. Hiçbir şey demeden yavaşça üstünü düzeltti, yerdeki
külotunu alıp giyindi. Pardesüsünü giyip, çantasını
almıştı ki, ben, “Rukiye ve Esma söylemezler değil mi?”
dedim. Hacer yüzüme bakmadan, “Bu saatten sonra söyleyemezler zaten!” dedi, yavaşça
kapıyı açıp çıktı.
Emine elindeki kameraya bakıp sırıtıyordu. Ben Hacer’i
sikerken, Emine’nin bir eli kamerada diğer eli amındaydı hep. Hacer’in
yerinde olmak istediğini anlamıştım. Şimdi sıra
Emine’ye gelmişti...
[Osman]
|