Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 36. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
“Saçmalama!” dedim sinirle. Ama karım
ısrarlıydı, “Biliyorum!” deyip duruyordu. “Nerden biliyorsun? Ne
biliyorsun?” dedim kızgınlıkla. “Geçenlerde sabaha
karşı eve geldiğinde üzerinden bu koku geliyordu. Refiye’nin
bana verdiği koku. Hem, sen de çok seviyorsun bu kokuyu, onun için sürmemi
istedin bu kadar ısrarla!” dedi. Doğrusu saf sandığım
karım akıllı çıkmış, beni ters köşeye
yatırmıştı. Karımın, “Biliyorum, geceyi onun
evinde geçirdin, çocukları da burada yok zaten. Seni evine
aldığı belli, onun da sana nasıl
baktığını biliyorum!” sözleri karşısında çok
şaşkındım. Ama asıl
şaşkınlığım karımın buna sert bir tepki
vermemesiydi. Cevap vermedim kendisine. Karım, “Susuyorsan kabul ediyorsun
demek ki!” dediğinde, “Tamam, doğru. O gece onun evine gittim.
Birlikte olduk. Duymak istediğin buysa doğru!” dedim. Karım
başka birşey demeden sustu.
Sonraki birkaç günüm sakindi. Karımla ise aramız limoniydi. Çok
gerginlik yoktu, ama yine de bir mesafe koymuştu benimle arasına. Bir
akşam evde karım somurtuyordu yine. Ben de annemlere
çıktım. Kapıyı Elif açtı, “Teyzemle eniştem evde
yok, karşı komşu mu ne rahatsızlanmış ona
gittiler...” dedi. “Olsun!” diyerek içeri geçtim. Evde ikimiz
yalnızdık. Elif, “Çocukları da yatırdım...” diyerek
yattıkları odayı gösterdi. Ona, “Seninle konuşmak istiyorum!”
dediğimde heyecanlandı, kekeleyerek, “Ne konuşacaksın?”
dedi. “Geçen gün (Ben bu saatten sonra Osman’dan başkasına
karılık yapamam!) demişsin!” dedim.
Sözlerim onu afallattı. Kızardı,
birşey demeden mutfağa girdi. Bense oturma odasına
geçtim. Aradan birkaç dakika geçmesine rağmen gelmemişti içeri. Ben
de mutfağa gittim. Sandalyede oturuyor, ağlıyordu. Elif’e, “Boşandığın
zaman hemen seni nikahıma alacağım!” dedim. Elif bana
kızgındı, “Bu zamana kadar neredeydin?” dedi. Ama cevabı
hoşuma gitmişti. Karşısına oturdum, elini tuttum.
“Genç kızlığımdan beri senin karın olmak istedim, ama
sen istemedin beni!” diyordu. Bu kadar açık konuştuğunu ilk defa
görüyordum. Ona, “Geç değil, hem karım da buna rıza gösterdi. Problem
olmayacak!” dedim. Elif başını kaldırıp, “Karın
rıza mı gösteriyor?” diye sordu. “Evet, sen boşanır
boşanmaz nikahımız kıyılacak. Karım bana bebek
veremiyor bir türlü. Senden bebek sahibi olmamı istedi!” dediğimde, Elifin
beyaz yanaklarının pembeleştiğini gördüm. Avucumdaki elinin
sıcaklığını hissettim. Ona, “Bana bir bebek vermeni
istiyorum!” dedim. Yanaklarındaki pembelik artmıştı.
“Gitsen iyi olacak!” diyerek ayağa kalktı. Gözlerini benden
kaçırıyordu. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım ve
“Benden utanma. Karım olacaksın yakında!” dedim, yavaşça
dudağının kenarından öptüm. Tepki vermemişti. O zaman
yanaklarını, pembe dudaklarını küçük küçük öpmeye
başladım.
Elif hayatımda çıplak gördüğüm ilk kadındı. Hafif
tüylü beyaz yanaklarını öptükçe sikimin sertleştiğini
anlıyordum. O anda ona sıkıca sarıldım. Üzerinde uzun
bir etekle gömlek vardı. İnce gömleğin altında dolgun
memelerini hissettim. Elim sırtında geziniyordu. Elif, “Yapma,
zamanı değil. Ben halen evli bir kadınım!” diyordu.
Kendimi yavaş yavaş kaybediyordum. Ellerim eteğinin üzerinden
götünü avuçladığında, Elif, “Bırak, yapma!” demeye
başlamıştı. Ama benim onu bırakmaya niyetim yoktu.
Götünün yumuşaklığını, külotunun lastiklerini
hissettim. Yarağım pantolonumun içinde kazık gibi olmuştu. “Osman
yapma! Bırak beni!” dediyse de, ben sarılmaya, götünü avuçlamaya
devam ediyordum. Elif en sonunda beni omuzlarımdan tutarak geriye itti,
“Yapma, lütfen. Git artık!” dedi.
Pantolonumun önünde çadır dikilmişti. Yarağım kazık
gibiydi, Elif’in gözü oraya takılmıştı. Elif’e, “Benim
olmanı istiyorum!” dedim ve yeniden sarıldım. Elif, “Yalvarırım
bırak beni, karın olduğumda yaparsın!” diyordu. Ama ben, “Daha
zamanı var. Ben o kadar bekleyemem!” dedim. Ellerim vücudunda gezindikçe
yarağım patlayacak gibi olmuştu.
Elif alt katta karım ve kızlar duyar korkusuyla ses
çıkartamıyordu. Omuzlarından tutarak yere uzandırdım
onu. Başındaki desenli büyük türbanını
sıyırdım. Uzun siyah saçları göründü. Gömleğinin
düğmelerini çözdüm yavaş yavaş. Altındaki beyaz sutyenin
içinde taşacakmış gibi duran memeleri görününce onları
öpmeye başladım. Sutyenini aşağı
sıyırdım sertçe. Koyu pembe meme uçları açığa
çıkınca onları emmeye başladım.
Elif yavaştan inlemeye başlamıştı. Memelerini
dişledim, emdim, yaladım. Bir elimi de eteğinin içinden soktum. Bembeyaz
dolgun kalçalarını avuçladım. Kalçalarındaki alınmamış
tüyleri elime geliyordu. Elif, “Ağhh, ığmm!” diyerek
saçlarımı okşuyor, derin derin nefes alıyor,
dudaklarını emiyordu devamlı. O da zevk alıyordu. Sağ
elim kasıklarında gezinirken Elif’in nefes alışları
sıklaştı. Pamuklu beyaz külotunun içine parmağımı
sokunca etli am dudaklarını hissettim. Parmaklarımla onları
sıktım, okşadım. Tüylü, kar gibi beyaz karnında
dudaklarım gezindikçe Elif daha az tepki gösteriyordu.
Hafif kıllı amına parmağımı yavaşça sokmaya
başladığımda Elif kenarda duran türbanını
ağzına soktu. Aldığı zevkten inlerken alt kattakilerin
duymasını istemiyordu. Bu arada kasıyordu kendini. Kasıklarının
arasındaki elim sıkışmıştı. Bir taraftan
vücudunu öperken, “Sakin ol, rahatla, rahat bırak kendini!” diyordum. Yine
de sürdü bu kasılmaları. Ama yavaş yavaş kendini
bırakmaya başladı, ağzındaki türbanını
koparacakmış gibi dişliyordu. Orta parmağım
amındaydı şimdi.
Amının sıcaklığını hissediyordum, amı
sulandığından parmağım içinde kolayca hareket
ediyordu. Bacaklarını sürekli ileri geri, sağa sola
oynatıyordu. Memelerini emdikçe uçları büyümüştü. Dişledim
onları, öptüm, yaladım. Onu banyo yaparken gördüğüm zamandaki
gibiydi memeleri. Hatta şimdi daha büyüktüler. Gözlerimi kapattım,
deli gibi emdim memelerini, bir elim amındaydı bu arada.
Elim su içinde kalmıştı. Amının zevk suları ve
ter elimi iyice ıslatmıştı. O ara Elif’ten boğuk
sesler çıkmaya başladı. Aldığı zevkle
türbanını var gücüyle ısırırken gözlerinin
kenarlarından yaşlar süzülüyordu. Kendini kasmaya
başlamıştı yeniden. Sesleri de çoğalmıştı.
Göğsü aldığı nefesle bir inip bir kalkarken ona
baktım. Artık memelerini emmeyi bırakmıştım.
Sadece parmağım amında çalışıyordu.
Kısa süre sonra Elif boğuk sesler eşliğinde
boşalmıştı. Kendini serbest bıraktı.
İnlemeye devam ederken ağzındaki türbanını
çıkardı. Yutkunuyor, yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Islak
yanaklarından öptüm uzun uzun. Parmağımı amından
çıkardım, elime baktığım zaman amının zevk
sularının parmağımı nasıl
ıslattığını gördüm.
Elif yavaşça doğruldu, kasıkları da zevk sularından ve
terden iyice ıslanmıştı. Hatta yerdeki açık renk
halının üzerinin de ıslandığını gördük. Elif
üzerini toparlarken, “Gitsen iyi olacak!” dedi. Benim de pantolonumun önü iyice
ıslanmıştı bu arada. Elif’in önüme
baktığını gördüm. Bana, “Teyzemler gelmeden banyo yapmam
lazım, bu halde kalamam. Lütfen git!” dedi.
Ama ben, “İçine girmek istiyorum!” dedim istekle. Elif, “Karın
olduğumda bu da olacak zaten. Yalvarırım şimdi git!” dedi
tekrar. Ayağa kalktım, onu da elinden tutup kaldırdım. Hemen
sutyenini, külotunu düzeltti, gömleğinin önünü kapadı. Ona, “Beni
boşaltmanı istiyorum, bu halde gidemem!” dedim. “Nasıl yani? İlerde
olacak dedim ya!” dedi şaşkınca.
Elif’e, “Gel benimle!” diyerek elinden tuttum ve söylenmeleri arasında
banyoya soktum onu. Elif’in şaşkın bakışları
arasında pantolonumu indirdim, külotumun önündeki
şişkinliği gören Elif, “Osman yapma, çok ayıp, ben senin
karın değilim henüz!” dese de, külotumu aşağı
sıyırdım. Elif elini ağzına götürdü,
başını öbür tarafa çevirdi. Ona, “Askerden geldiğim zaman
beni banyoda gören sendin, biliyorum. Utanmana gerek yok!” dedim. Elif
yavaş yavaş başını çevirdi. Eli
ağzındaydı halen. Bana bakıp, “Biliyor muydun?” dediğinde, “Evet, o sendin. O
gün bana bakamadın!” dedim. Sonra, “Beni boşaltmanı istiyorum!”
dedim tekrar. “Nasıl olacak?” diye sorunca, “Dizlerinin üzerine çök,
ellerinle tut yarağımı ve okşamaya başla!” dedim. Elif
önce tereddüt etti biraz, ama sonra önümde dizlerinin üzerine çöktü. Bir eli
ağzındayken diğeriyle yarağımı tuttu ve
okşamaya başladı.
Elinin yarağıma değmesi bile beni zevklendirdi iyice. Gözlerimi
kapatarak derin derin inledim. Elif narin elleriyle yarağımı
okşadıkça, yarağım içine dolan kanla daha da
sertleşti. Elif kafasından dibine kadar okşuyordu
yarağımı, bana 31 çektiriyordu. Bana, “Seni gördüğümde
böyle yapıyordun!” dedi. Ona baktım, gözlerini kırpmadan bana
bakıyordu. Daha fazla dayanamayacağımı
anladığımda, “Tamam, yeter artık!” dedim. Küvete doğru
döndüm, ben de bir iki kere sıvazladım yarağımı. O
anda sarsılarak boşaldım, büyük bir tazyikle
fışkırdı döllerim.
Karşı duvardaki beyaz fayansın üzerine
sıçramıştı döllerim, yarağımı
sıvazladım iyice. Küvetin içine, fayansa iyice
bulaşmıştı döllerim. Derin derin inliyordum. Bir dakika
geçti belki de bu şekilde. Elif o sırada yerde diz çökmüş halde
duruyor, beni izliyordu. Tuvalet kağıdıyla sildim
yarağımı, klozete attım. Boşalmak beni kendime
getirmişti. Külotumu ve pantolonumu giydim yeniden.
Elif ayağa kalktı, “Tamam, yalvarırım git artık!”
diyordu. “Hoşuna gitti mi? Cevap vermezsen gitmem bak!” dedim. Elif
kızaran bir yüzle, “Evet...” dedi. Onu dudaklarının
kenarından öptüm. Üzerimi toparladım ve aşağı indim.
Karıma ve kızlara görünmeden yatak odasına geçip yatağa girdim. Elif’in vücudunu, memelerini,
amını düşündüm. Onu sikmek için can atıyordum. Evlenene
kadar kimbilir nekadar zaman vardı daha. Sabredemeyeceğimi
anladım iyice.
İlerleyen günlerde kendimi işlerime vermiştim. Emine bana, Esma
ve Rukiye ile buluşma ayarlayacağını söylemiş, ama
daha aramamıştı. Belki
de kendi aralarında halletmişlerdir diye düşündüm. Bir sabah
Hacer aradı, “Ben size inandım, güvendim. Ama siz o orospuyla ortak
olup bana oyun oynadınız. Beni iğfal ettiniz. Bana ihanet
ettiniz. Güvenimi boşa çıkardınız!” deyip duruyordu.
Yavaş yavaş sakinleşti. Kendisine epey dil döktüm. Yine de
siniri geçmemişti.
Hacer’e, “Sizinle yeniden buluşabilir miyim?” diye sorduğumda, “Neden?
Yine bana oyun mu oynayacaksınız?” dedi sinirle. “Hayır, kamera
görüntülerini vermek için! Görüntüler bende, onları size vermek istiyorum.
Korkmayın Emine’den aldım!” dediğimde, “Size nasıl
inanırım ben?” dedi. “Başka çareniz yok. Kabul ediyorsanız
iki saat sonra buluştuğumuz çay bahçesine gelin!” dedim. Hacer, “Tamam!”
diyerek kapadı telefonu.
Görüntüleri kameradan silmeden önce bilgisayara aktarmıştım. Bilgisayardan
bir CD’ye kopyasını çıkardım. İki saat sonra oraya
gittiğim zaman, Hacer yanında Esma ve Rukiye ile oturuyordu. Esma ve
Rukiye’yi görmek beni şaşırttı. Acaba Hacer
yaşananları onlara anlatmış mıydı? CD cebimdeydi,
Hacer bahsetmedikçe hemen vermeyecektim ona.
Esma kırklarının ortasında, kısa boylu bir
kadındı. Buna karşın yüzünde kırışık
yada sarkma yoktu, daha genç gösteriyordu. Yeşil gözlüydü, hafif çilli
yüzüne makyaj yaptığı belliydi. Rukiye ise ince, uzun bir
kadındı. Her ikisi de hoş, alımlı
kadınlardı. Hacer geçen günkü gibi giyinmişti yine.
Diğerleri de günlük kıyafetleri içindeydi, ama yine de zevkli
giyinmişlerdi.
Hacer, “Osman bey, size bahsetmiştim...” diyerek beni diğer ikisine
tanıttı. Kadınlar, “Memnun oldum!” diyerek
başlarını salladılar. Konuya Esma girdi, “Emine
hanımla aranızdaki münasebeti biliyoruz. Ama bunu kocasına
söylemek gibi bir derdimiz yok. Sağ olsun Hacer hanım bize epey
geçerli sebep gösterdi bunun için. Hacer hanımın sizinle
buluşacağını öğrendik. Onu yalnız bırakmak
istemedik!” dedi.
Mesele anlaşılmıştı. Hacer belli ki kendileriyle
konuşmuş, onlar da söylemekten vazgeçmişti. Ama buna rağmen
içlerinden Emine’yi kıskandıklarını anladım o anda.
Emine onlarla yaşıt bir kadındı. Kendisinden daha genç bir
erkeği nasıl tavladığını merak ediyorlardı.
Özellikle Esma’nın bakışlarında, konuşmasında bu
seziliyordu. Konuşma sırasında gıda toptancısı
olduğumu söylemem üçünün de ilgisini çekmişti. Onlara, “Ne zaman
isterseniz işyerime uğrayın, istediğinizi alabilirsiniz!”
dedim. Memnun olmuşlardı bu sözümden.
Kalkarken, Esma, “Varsa bir kartınızı alabilir miyiz?” diye
sorunca, “Tabii!” dedim, birer kartımı verdim. Bu kadınlarla
daha sonra da görüşeceğimi anlamıştım.
İşyerime döndüğüm zaman Hacer aradı, “Gelirken bu ikisi
peşime takıldı. Gelmeyin diyemedim. Görüntüleri sonra
alırım!” dedi. Hacer’e, “Onlara anlattın mı?” diye sorunca,
“Deli misin, böyle şey anlatılır mı? Ama seninle benim aramda
birşey var sanıyorlar!” dedi. Telefonu kapadıktan bir süre sonra
Özge girdi odama.
Karımla aramın bozulduğunu gören Özge bundan mutlu olmuş
gibiydi. “Annem sana niye küstü?” diye sorunca, “Boş ver!” dedim. “Kaç
gündür annemle aranız bozuk, görüyorum bunu!” deyince, “Annenle aram bozuk
olunca sen mutlu mu oluyorsun?” diye sordum. Bu soruma bozuldu biraz.
Özge üzerine ince uzun siyah bir etek; dar, pembe renkli bir gömlek
giymişti. Ayağında beyaz renkli, yüksek topuklu bir
ayakkabıyla, başında beyaz parlak bir türbanı vardı.
Penye eteğin içindeki götü topuklularla birlikte sağa sola
sallanıyordu. “Ayakkabını yeni mi aldın?” sorduğumda,
“Kaç gündür giyiyorum, dikkat etmiyorsun ki!” dedi. Canım onu
çekmişti. Bugünü boş geçirmek istemiyordum. Kaç gündür karım da sırtını
dönerek yatıyordu. Yarağım bir am’a, yada göte girmeyi
özlemişti.
Özge odamdan çıktıktan sonra, Dilber elinde
Türk kahvesi ile girdi odama. Dilber de bu ara devamlı, “Benimle
görüşmek istemiyorsun sen!” deyip duruyordu. “Bana zaman ver!” diyerek
başımdan savdım onu. Artık Sedat dönmüştü, onun evini
istediğim gibi kullanamayacaktım. Üstelik Emine’den dolayı birdaha
o eve elimi kolumu sallayarak gidemeyecektim. Bir çaresini bulmam gerekiyordu.
Akşam mesai bitiminde, çalışanlara ve Dilber’e gidebileceklerini
söyledim. Özge de toparlanmış, krem renkli pardesüsünü giymişti.
Bana, “Gitmiyor muyuz?” diye sorunca, “Biraz işimiz var!” dedim. Özge bunun
ne anlama geldiğini biliyordu. Diğerleri çıkınca
kapıyı içerden kilitledim. Özge evi arayıp, annesine biraz
gecikeceğimizi söyledi. Telefonu kapatır kapatmaz beline
sarıldım.
“Sen kilo mu aldın?” diye sordum. Beli bir miktar
kalınlaşmıştı. “Evet, son zamanlarda
boğazıma engel olamıyorum!” dedi. “Böyle daha güzel!” dedim,
pardesünün düğmelerini çözdüm ve çıkardım. Dolgun memeleri
gömleğinin altında iyice belli olmuştu. Onları
avuçladım, yanaklarından, dudaklarından öpmeye
başladım. Özge de elini sırtıma atmış
okşuyordu. Yarağım sertleşmeye
başlamıştı şimdiden. Özge elini pantolonumun önüne
attı, pantolonun üzerinden yarağıma dokunuyordu.
İşyerinin ortasında ayaktaydık. Onu elinden tutup
yazıhaneme soktum. Özge’nin bakışları arasında soyunup
çıplak kaldım. İkili koltuğa geçip geriye yaslandım,
bacaklarımı açtım. Yarağım kazık gibi olmuş,
havaya dikilmişti. Yarağımı sıvazlarken Özge önümde
diz çöktü, dörtayak üstünde domaldı. Yarağımı eliyle tutup
ağzına soktu ve iştahla yalamaya başladı.
Büyük zevk alıyordum, ben parlak türbanının üzerinden
başını okşarken, Özge yarağımı
boğazına kadar sokup çıkartıyordu. Yarağımın
kafasına dili değdikçe içim bir hoş oluyordu. Derin derin
inlemeye başlamıştım. Neredeyse boşalacak hale
gelmiştim. “Tamam, yeter hadi!” dediğimde yalamayı
bıraktı. Yarağımın sıvıları
dudaklarını ıslatmıştı. Ben ayağa
kalkınca Özge’de kalktı. Onu belinden tutup masama domalttım.
Arkasında yerimi aldım.
Topuklu ayakkabılar götünü iyice havaya dikmişti. Eteğini beline
sıyırınca içine giydiği siyah renkli tangasını
gördüm. Götünün yanaklarını küçük küçük öptüm, hamur gibi
yoğurdum. Özge inlemeye başlamıştı.
Tangasını çorapsız bacaklarından sıyırıp
çıkardım. Bacaklarını iyice açtı, parmaklarımla
kıllı göt deliğini açığa çıkardım. Özge’ye
onu traş edeceğimi söylemiştim, ama daha
yapamamıştım. O nedenle amının kılları bir
miktar daha uzamıştı. Amına dudaklarımı, dilimi
değdirmemle beraber, Özge, “Uğhh, ığmm!” diyerek daha
yüksek sesle inlemeye başladı.
Yarağım patlayacak gibi olmuştu. Bir an önce götüne girmek
istiyordum. Doğruldum, yarağımı sıvazladım ve
açılmış göt deliğine bastırmaya başladım.
İçine artık rahatça girebiliyordum. Belimi sağa sola oynatarak
götünün içine iyice yerleştim. Yavaş yavaş öne yüklenmemle
birlikte yarağım götüne iyice gömülmüştü. Özge, “Ağhh,
aşkım, yavaş, ağhh!” demeye başlamıştı.
Götünde biraz bekledim. Acısı geçmeye başlamıştı.
İleri geri hareket ederek götüne pompalamaya başladım.
Götü yavaş yavaş açılmıştı, şimdi daha
rahattım. Bembeyaz kalçalarından sıkıca tuttum, Özge masaya
iyice abanmış, yapışmış gibiydi. Daha
hızlı yüklenmeye başlayınca, Özge, “Ağhh,
aşkım, ığhh, yavaş, lütfen!” dedi yeniden. Ama o anda
onu dinleyecek halde değildim. Kendimi kaybetmiş gibiydim.
İnleye inleye götüne girip çıkmaya devam ettim.
Aradan geçen uzun zamana rağmen bir türlü boşalamamıştım.
Daha da yüklendim. Masa yerinde zangırdayıp duruyordu. Özge’nin de
acı haykırışları, inlemeleri artmıştı.
Sonunda sarsıla sarsıla götüne boşaldığımda, ne
kadar dölüm varsa akıttım götüne. İçinde gidip gelmeye devam
ettim bir süre daha. Çıktığım vakit götünden hafif bir
osuruk sesi geldi Özge’nin. Döllerim götünden kasıklarına,
kalçalarına akıyordu. Yavaşça doğruldu, belini tutuyordu. Bana,
“Kendini kaybediyorsun, canım yanıyor!” dedi. Yüzünden belli oluyordu
çektiği acı.
“Kaç gündür anneni sikemiyorum, sırtını dönüp yatıyor!”
dedim. Özge üzerini toparlarken biryandan da söyleniyordu, “Hep kendini düşünüyorsun, beni hep arkadan yapıyorsun! Arkadan okadar zevk almıyorum, canım yanıyor! Beni önden yap diyorum, yapmıyorsun! Beni nezaman kadın yapacaksın? Ben de o zevki yaşamak istiyorum!” diyordu. Ona cevap vermedim, bir sigara yaktım. Sigaramı bitirdiğimde Özge de toparlanmıştı. Ben de giyindim,
hazırlandım. Birlikte çıktık.
Karım akşam gene
somurtuyordu. Onun bu hali sinirimi bozuyordu. Annemlere çıktım
yeniden. Elif beni görünce heyecanlandı. Bu kez annem evdeydi, ama babam
dışardaydı. Elif mutfakta bize kahve yaparken, annem, “Oğlum
bu kızın gönlü sende. Kocasından boşanır boşanmaz hemen şuna
bir nikah kıyalım. Gir koynuna da, biz de torun sevelim!” dedi
gülerek. Kahveleri içerken Elif bana bakmamaya çalışıyordu,
sessizdi. Eve döndüğüm zaman karım horul horul horlayarak
yatıyordu.
Ertesi gün Cumartesi olduğundan Özge benimle işyerine gelmemişti.
Ben de öğlen gibi çıkacaktım. Dilber sabah evde
yaptığı börekten verdi biraz. Çok güzel olmuştu. “Beni
unuttun!” diye söyleniyordu yine. Bugün diğerlerini gönderdikten sonra onu
sikmeyi düşündüm bir ara.
Öğleye doğru telefonum çaldı. Tanımadığım
bir numaraydı. Açtığım vakit, “Osman bey?” diyen,
işveli bir kadın sesi geldi ahizeden. “Benim, buyurun?”
dediğimde, “Ben Esma, hani geçen gün çay bahçesinde görüşmüştük...”
diye kendini tanıttı. “Merhaba Esma hanım,
nasılsınız?” dedim. “Teşekkür ederim. Şeyy, sizi
rahatsız ettim kusura bakmayın. Hani demiştiniz ya, ne zaman
isterseniz işyerime uğrayabilirsiniz diye. Ben biraz eve
alışveriş yapmak istiyorum. Sizden alırsam daha uygun olur.
Acaba bugün gelsem müsait misiniz?” diye sordu.
“Tabii ki, ne demek, buyrun gelin!” dedim. “Saat üç sizin için uygun mu?”
dediğinde, “Gayet uygun, bekliyorum!” dedim. “Tamam, saat üçte
gelirim. Teşekkür ederim!” diyerek kapadı telefonu. Aklımdaki
Dilber’i sikme düşüncesi uçtu gitti bir anda. Bugün kısmetse Esma’nın tadına
bakacaktım çünkü...
[Osman]
|