Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 38. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Karım beni görünce,
“Hoş geldin kocacığım!” diyerek karşıladı.
Kaç gündür asık suratlıydı, ama şimdi yüzünde güller
açıyordu. Karıma, “Kızlar evde yok mu?” diye sordum. “Yoklar, Semanur’a
gittiler.” dedi. Refiye beni görünce birşey dememişti. Oysa
karım çok mutluydu, “Biz de Refiye ablayla senden bahsediyorduk!”
dediğinde Refiye’nin yüzü kızardı. “Ne konuşuyordunuz?”
diye sorduğumda, “Ortak iş kuracakmışsınız. Ben
de yeni öğrendim.” dedi. “Evet, bir giyim mağazası olacak.”
dedim. Karım, “Ben de çalışırım orda, hem bütün gün
evde sıkılıyorum zaten!” deyince, Refiye, “İyi olur, sen de
gelirsin...” dedi. Refiye yere bakıyordu. Karımsa bir bana, bir
Refiye’ye bakarken, bakışlarındaki imalar açıkça belli
oluyordu.
Refiye, “Ben kalkayım artık...” deyince, karım, “Osman seni
bıraksın, bu saatte tek başına gitme!” dedi. Refiye
karımla vedalaşmadan dışarı çıktı. Ben de
çıkmak için hazırlanırken karım kulağıma, “Bu
gece sana sürprizim var!” dedi. (Ne sürprizi bu?) diye sordum kendi kendime. Refiye
arabanın yanında bekliyordu. Birlikte arabaya bindik.
Evden uzaklaşır uzaklaşmaz, Refiye, “Karın
aramızdakileri bildiğini söyledi. Nerden öğrenmiş, sen mi
söyledin?” dedi. Canım sıkıldı bunu duyunca. “Kendince
mantık yürütüp bulmuş. Geçen gece senin evinde
kaldığımı anlamış. Ne söyledi sana?” diye sordum.
“Birşey demedi. Kocamla arandakileri biliyorum dedi. Sonra da buna ses
çıkarmayacağını söyledi!” dedi. “Anlamadım?” diye
şaşkınca sordum Refiye’ye. “Karın ilişkimize itiraz
etmedi. (Kocamı memnun edersen ben de memnun olurum. Sonuçta ben onun
karısıyım, onun yeri benim yanımdır!) diye
konuştu.” dedi.
Karım tuhaf tuhaf konuşmuştu, Elif için söylediklerini
şimdi Refiye için de tekrarlıyordu. Refiye, “Karın seni çok
seviyor, bu yaptıklarına ses çıkarsa senin onu terk etmenden
korkuyor. Onun için de itiraz etmiyor!” dedi. Belki de Refiye’nin söyledikleri
doğruydu. Karım beni sıkboğaz edip beni kendisinden
uzaklaştırabileceğini düşünüp, yaptıklarıma ses
çıkartmıyordu.
Başka birşey konuşmadan Refiye’nin evinin önüne kadar
gelmiştik. Refiye, “Ben seni seviyorum, onun için karının
dediği gibi ilişkimize devam etmek istiyorum. Ama böyle olmaz.
Şeyy, hani demiştin ya, sana nikah yaparım diye... Halen ciddi
misin o konuda?” diye sordu. “Evet, tabi ki ciddiyim. Benim namusum olmanı
istiyorum. Eğer sen de istiyorsan, ben annemle babamla konuşurum. Ama
senin çocukların ne der?” diye sordum. “Onların pek itirazı yok
ama bir de senin onlarla konuşmanı istiyorum. Bir akşam
buluşalım, etraflıca konuşursun onlarla. İtiraz
edeceklerini sanmam!” dedi.
Dudağının kenarına bir öpücük kondurdum. Refiye’nin
şimdi yüzü gülüyordu. İndi arabadan. Topuklularıyla binaya
doğru salına salına yürürken, arkasından baktım bir
süre. Yakında karım olacaktı Refiye. Eve döndüğüm zaman kızlar
da gelmişti. Karımın yüzünde güller açıyordu. İlk
evlendiğimiz zamanki gibiydi. Bana hizmet etmek için
çırpınıyordu. Özge bundan rahatsız olmuştu,
bakışlarından da anlaşılıyordu, erkenden
odasına çekildi.
Karım benden sonra yatak odasına geldi. Ona baktım,
üzerindekileri çıkardı, geceliğini giymeden
çırılçıplak girdi yatağa. Karıma sıkıca
sarıldım, “Özledim seni!” dedim. “Ben de!” dedi istekle. Sonra da,
“Şey, Refiye sana birşey söyledi mi?” diye sorunca, “Anlattı
birşeyler...” dedim. Karım, “Benim için mahsuru yok
aranızdakilerin. Sonuçta ben senin karınım. Refiye iyi bir
kadındır. Seni memnun edeceğine eminim!” dedi. “Refiye’yi de
nikahıma alacağım. Onun orospunun biri gibi görülmesini
istemiyorum etrafta!” dediğimde, karım ilk önce epey bir sustu.
Ağlıyordu. Sonra, “Haklısın, böyle senin metresin gibi
olmasındansa, senin karın olması daha iyidir!” dedi. “Merak
etme, ben seni kimse için bırakmam!” dediğimde, “Biliyorum, seni çok
seviyorum!” diyerek iyice sokuldu göğsüme. Sonra da, “Refiye hem güzel hem
de zengin. Parasını da kullanırsın, kendisini de!” dedi
gülerek.
İri memeleri göğsüme değiyordu. Kaç zamandır
sikmemiştim karımı. Memelerine yumuldum hemen. Karım dünden
razıydı. Uçlarını emdim, yaladım, dişledim.
Karım inleyerek saçlarımı okşuyordu sürekli.
Yarağım kazık gibi olmuştu, daha fazla devam edemeyecektim.
Bir an önce içine girmek istiyordum. Karımın üzerine uzandım,
bacaklarını ayırdı. Misyoner pozisyonunda amına
girerek sikmeye başladım. Karım altımda, “Oğhh,
oğhh, sik, sik, oğhh, ağhh!” diyerek inliyor, ellerini
sırtımda gezdiriyordu. Ayakuçlarımdan destek alarak her
seferinde daha büyük bir güçle amına girip çıkıyordum. Memeleri
göğsümün altında yamyassı olmuş, yarak darbelerimle birlikte
ileri geri sallanıyorlardı.
Karyola zangır zangır sallanırken, karımın inlemeleri
çoğaldı, “Oğhh, daha çok, ığhh, sik, sik!”
feryatları arasında altımda boşaldı. Bense daha güçlü
şekilde amına girip çıkmaya devam ettim. Ancak daha fazla devam
edemedim ve sarsılarak boşaldım amına. İkimiz de
terlemiş ve yorulmuştuk. Karımın amından
çıktım ve sırt üstü uzandım yanına.
Başını göğsüme koydu. Nefes nefeseydik. Karım sürekli,
“Seni çok seviyorum!” deyip duruyordu.
Bir ara, “Refiye seni memnun etti mi?” diye bir soru sordu. “Bu ne demek
şimdi?” diye karşılık verdim. “Şeyy, kadın olarak
diyorum. Seni tatmin etti mi? Zevk verdi mi sana? Hangimizden daha çok zevk
alıyorsun?” diye peş peşe sorular yöneltti. Doğrusu zor
sorulardı. Karım Refiye’yle yatmama ses çıkarmıyordu, ama
ondan daha çok zevk aldığımı söylesem kıyameti
koparabilirdi. Basit cevaplarla geçiştirmeye çalıştım,
“İkinizin de yeri ayrı, böyle şeyler söyleme!” dedim. Ama
karımın bu cevabımdan memnun olup olmadığını
anlamadım.
Sabah Pazar günü olduğundan biraz geç kalkacaktım. Ama Pazar
olmasına rağmen karım herzamanki gibi erkenden
kalkmıştı. Giyindiğini gördüm ve “Yatsana biraz daha!”
dedim. Ama karım, “Banyo yapıacağım. Cenabet cenabet
dolaşacak halim yok! Hem çamaşırlar var makineye atılacak!”
diyerek çıktı. Ben bir süre daha yattım yatakta. Aklıma birlikte
olduğum kadınlar takılmıştı. Hacer, Emine, Esma
ve diğerleri. Yengemle evlenmek, bana başka kadınlarla birlikte
olabilmek için kapı açmıştı. Sabah sabah yarağım
sertleşmişti bunları düşününce.
Karım ara ara yatak odasına girip çıkıyordu. Ona, “Bir
rahat bırakmadın da yatayım!” dediğimde, “Kusura bakma,
tamam tamam, hemen çıkıyorum!” dedi. Yatağın önünde
domalmış, çekmecelerdeki çamaşırları düzeltiyordu.
Giydiği uzun ve ince basma eteğin altında götünün
yarığı belli oluyordu. O anda yataktan fırladım ve
karımın beline sarıldım.
“Ay ne yapıyorsun, tövbe tövbe, bırak, çocuklar kalktı!” dese
de, “Kalktılarsa kalktılar! Seni sikmeden bırakmam!” dedim.
Karım çırpınırken onu yatağın üzerine
fırlattım. Yatağın üzerinde aşağı
yukarı yaylandı. Eteği kalçalarına kadar
açılmıştı. Hemen yatağın üzerine
çıktım, külotumu sıyırıp çıkardım. Karım
yarağımın kalkıklığını görünce, “Ayy,
azdın mı sabah sabah?” dedi. “Beni azdırdın!” dedim onu
yanağından öperek.
Karımı sol kolunun üzerine uzandırdım, eteğini beline
doğru sıyırıp topladım. Altında pamuklu beyaz
külotu ile kalmıştı. Onu da bacaklarından
sıyırıp çıkardım. “Ayy, ne yapıyorsun herif,
delirdin mi, çocuklar kalktı diyorum sana!” diyordu. Ama onu dinlemeye
niyetim yoktu. Karımın götünün yanaklarını yoğurdum
iyice, parmaklarımla götünün deliğini açığa
çıkardım. Karım, “Götten mi yapacaksın?” diye sorunca,
“Evet, şöyle götünü bana doğru döndür iyice!” dedim. Karım
yüzünü yatağa gömdü, götünü ise benden yana çevirmişti. Ben de sol
yanıma uzandım, yarağımı sıvazladım bir
süre. “Sağ bacağını az kaldır!” dedim, dediğim
gibi yapıp kaldırdı bacağını. Parmağımla
göt deliğini iyice açığa çıkardım,
yarağımı açık göt deliğine zorlamaya
başladım.
Karım, “Iğhh, ağhh!” diye sesler çıkartmaya
başlamıştı. Sağ eliyle, sağ bacağını
dizinin altından tutarak kaldırmış, diğeriyle de
karyolanın demirinden tutunmuştu. Yarağım götüne gittikçe
daha çok girerken yüklenmeye devam ettim. Yarağımın
yarısından fazlası götündeyken belimi oynatarak hızlı
hızlı pompalamaya başladım. Karım, “Ayy, ağhh,
ığhh, ağhh!” diye diye inlerken, yatak da
zangırdıyordu. Karım halen giyinikti, gömleğinin üzerinden
memelerini avuçladım. İçine sutyen giymediğini fark ettim. Yumuşak
ve dolgun memelerini hissetmek zaten kalkık olan yarağımı
daha da serleştirdi. Karımın götüne daha sert girmeye
başladım. Karım, “Ağhh, yavaş, ayy, ağhh,
ığhh, yavaş!” dese de, onu dinleyecek halde değildim.
O sırada kapının
buzlu camının önünde bir gölge gördüm. Kızlardan birinin içeriyi
dinlediği belliydi. Genelde Özge yapardı böyle birşeyi. Ama Esra
da olabilirdi, emin değildim. Çünkü son zamanlarda Esra’nın
davranışlarında birtakım değişiklikler
seziyordum. Eskiden Esra banyoya girdiğinde 5 dakikada yıkanıp
çıkarken, şimdilerde yarım saatten fazla kalıyordu. Belki
banyoda çıplak halde aynanın karşısına geçiyor, palazlanan
vücudunu seyrediyordu, belki de kendiyle oynuyor, masturbasyon
yapıyordu. Ayrıca kendisinin bir sürü yeni ayakkabısı
olduğu halde, birkaç kez Özge’nin topuklu ayakkabılarını
giydiğini gördüm. Ayağında topuklularla Esra’nın götü iyice
dışa çıkıyor, üzerine giydiği dar bluzlardan,
büyümüş oldukları belli olan göğüsleri ile, çok alımlı
ve çekici bir genç kadın havasına bürünüyordu. Esra içine
kapanık bir kızdı, ama kimbilir içinde ne fırtınalar
kopuyordu...
Karım altımda acı
içinde sesler çıkarırken kapının camını görecek
halde değildi. Bense aynı sert tempomla götüne girip çıkmaya
devam ettim. Ama bu pozisyonda yorulmuştum. Götünden çıktım.
Karım aynı pozisyonda yatmaya devam ediyor, “Ağhh,
ığhh!” diye söyleniyordu. “Bitti mi?” diye sorunca, “Bekle!” dedim.
Dizlerimin üzerinde çöktüm, karımın sol bacağını
altıma aldım. Sağ bacağını tuttum ve dizinden kırdım.
Karımın götü istediğim pozisyona gelmişti. Yarağımı
yeniden götüne sokmaya başladım. Bu şekilde daha rahattım.
Götüne olanca gücümle pompalıyordum. Karımın götü
taşaklarıma kadar alıyordu yarağımı.
Karımsa, “Ağhh, yavaş, çıkar, ayy, ağhh!” diye adeta
feryat ediyordu. “Bağırma, kes sesini!” demek zorunda kaldım.
Ama karım bağırmaya devam ediyordu. Başını
yastığa gömdü, biraz olsun sesi kısılmıştı
şimdi. Bir eliyle yastığı tutmuş
ısırıyor, diğeriyle karyolanın demirlerinden
sıkıca tutuyordu.
Bu şekilde bir süre daha çalıştım götünde, sonunda
sarsılarak boşaldım. Götüne biraz daha girip çıktım.
Karımın götü artık epey genişlemişti. Götünden
çıktığım zaman deliğinin açıklığı
beni bile şaşırttı. Döllerim götünden kasıklarına
akıyordu. Karım yavaş yavaş doğruldu, “Ayy, ağhh,
belim, çocuklar duyduysa mahvolduk. Lanet herif, şu işi gece yapsan
olmuyor mu!” diye söyleniyordu. Külotunu giyindi, üstünü başını
düzeltti.
Ben pikenin altında bir süre daha kaldım, sonra kalkıp giyindim.
O ara odanın kapısı açıldı, Özge ile göz göze geldik. Bana
gözlerini kırpmadan baktı bir süre, ardından kapıyı
usulca kapadı tekrar. Az önce ben annesini sikerken, kapının
önünde durup bizi dinleyen de oymuş demek ki diye düşündüm.
Karım banyodaydı,
yeniden banyo yapmak zorunda kalmıştı. Karım halen
banyodayken ben de girdim içeri. Karım, “Sen neye geldin, ben
çıkıyorum şimdi!” dediğinde, “Şu
sırtımı sabunla, kaç zamandır tek başıma
yıkanıyorum, bu nasıl evlilik böyle?” dedim. “Gel Allah’ın
belası, gel!” diyerek gülümsedi. Kızlar içerdeyken karı koca
birbirimizi güzelce sabunladık, yıkandık.
Kahvaltıda Esra bir bana, bir annesine
bakıyordu. Sonra kıkırdayarak, “Sıhatler olsun!” dedi.
Karım utanmış, kızarmıştı, Esra’ya, “Önüne bak
kız Allah’ın cezası, ne sırıtıyosun öyle?” dedi
öfkeyle. Özge ise önündeki tabağına bakıyordu sadece.
Kahvaltıdan sonra karım, “Geçen sefer bizi gezmeye götürecektin
olmadı, ama şimdi kaçarın yok, bugün bizi gezdireceksin!” dedi
gülerek. “Tamam, hazırlanın!” dedim.
Esra’yı yukarıya gönderdim, annemlere haber vermesi için, onların da
gelmesini istiyordum. Ama annem, “Benim başım ağrıyor...”
diyerek gelmek istemedi. Elif te annesine gideceğini söylemişti. O
zaman Elif’i de alarak yola koyulduk. Elif çocuklarıyla arka
koltuktaydı. Onları teyzemlerin evinin önünde indirdim, “Akşama
ben alırım, kendi başına gitmeye kalkma!” dedim. Elif
gidince, karım bana, “Allah senden razı olsun,
şu kadıncağıza sahip çıktın!” dedi.
Karımın Elif’le arası iyiydi, onun beni sevdiğini biliyordu
ve buna itirazı da yoktu.
Arkada oturan Özge’nin bakışlarını görüyordum dikiz
aynasından. Sinirinden dudaklarını kemiriyordu. Kendini bana
beğendirmek için bugün epey çaba sarf etmişti Özge. Herzaman uzun ve
bol etekler giyerken, bugün dizlerinin hemen altına gelen dar kot bir etek
giymiş, ayağına da geçen günkü beyaz yüksek topuklu
ayakkabısını giymişti. Etek götünü iyice belli etmiş,
götü tümsek gibi meydana çıkmıştı. İnce ten renkli
parlak bir çorap vardı ayağında. Üzerine de beyaz dar bir gömlek
giymiş, başını kırmızı parlak bir türbanla
sıkıca bağlamıştı. Dudaklarına
kırmızı bir ruj sürmüş, yanaklarına, gözlerine güzel
bir makyaj yapmıştı. Refiye’nin karıma verdiği kokudan
sıkmıştı.
Karım kokuyu farkedince, “Kız sen ne
ikide bir benim kokumu sıkıyorsun üstüne? Sen kendi kokunu
sıksana!” dedi azarlayarak, “Hem o üstün başın ne öyle? Öyle
etek mi giyilir!” dedi. Sesi daha çok çıkıyordu karımın.
Müdahale etttim, “Karışma kıza, ne istiyorsa giysin!” dedim. Benim
kendisine tepki verdiğimi gören karım, “Yok ben birşey demiyorum
da, daha güzel etekleri vardı, onlardan birini giyseydi daha iyi olurdu...”
dedi.
Karıma, “Ne isterse giysin! Hem sen de biraz baksan kendine iyi edersin!” dedim. “Benim neyim
varmış?” dedi şaşkınlıkla. İnce, uzun ve bol
siyah bir pardesü giymiş, başını büyük bir renkli türbanla
bağlamıştı. Ayağında da siyah çorapla siyah
babetleri vardı. “Yas mı tutuyorsun, öyle siyah siyah giyindin?”
dedim. Karım dediklerime üzülmüş gibiydi, “Güzel olmamış
mı böyle?” diye sordu. “Güzel, güzel de, ne bileyim Antalya’daki gibi
giyinsene!” dedim. Karım, “Burası Konya, Antalya değil!” dedi
sinirle. Sonra da, “Ben böyle iyiyim, kimseye kendimi beğendirme gibi bir
derdim yok!” dedi. Daha fazla üzerine gitmek istemedim. Karım
mutaassıp bir kadındı, burada dediğim gibi
giyinmeyeceğini ben de biliyordum.
Karım ve kızlarla önce Lunaparka gittik, sonra güzel bir yemek yedik.
Ardından Esra’nın beğendiği bir filme bilet aldım.
Film hem altyazılı, hem de üç boyutluydu. İzlememiz için bize
gözlük verdiler. Karım bundan çok rahatsız olmuştu. O nedenle
film esnasında başını omzuma koyarak uyumaya
başlamıştı. Karım sağımdaki
koltuktaydı, solumda ise Özge oturuyor, onun solunda da Esra oturuyordu. Sağ
elimi karımın omzuna atmış, sarılmıştım
karıma. Açıkçası ben de böyle şeylere pek
alışık değildim.
Özge bacak bacak üstüne atmıştı. Diz altına gelen
eteği sıyrılmıştı ve naylon çoraplı
bacakları görünüyordu. Gözleri ekrandaydı. Karım omzumda uyuyor,
Esra kendini filme kaptırmıştı. Sol elimi yavaşça
alttan Özge’nin bacağının üstüne koydum. Bir süre dolgun
bacağında gezindi elim. Yarağımın
sertleştiğini hissettim. Özge başını hafifçe benden
yana çevirdi, ama ses etmedi. Esra’nın ya da karımın görmesinden
çok korktuğum için, daha fazlasını yapamadım. Sinema çok
kalabalık değildi, ama etraftan da görebilirler diye korkuyordum. Ancak bu kez Özge ayağını alttan baldırıma sürtmeye
başlamıştı. Yanında oturan kardeşinden korkmadan
ayağını dakikalarca sürttü baldırlarıma. O anda
canım çekti Özge’yi yeniden. Bu kızda şeytan tüyü vardı, ne
yapıp edip beni azdırmasını biliyordu.
Geri dönüşte teyzeme uğrayıp Elif ve çocuklarını aldım, yola devam ettim. Eve gelince, Elif
ve karımla birlikte annemlere çıktım. Özge bizimle
gelmemiş, direkt eve girmişti. Esra okuldan bir arkadaşına
gitmek için yolda inmişti, izlediği filmi anlatacaktı
arkadaşına. Karım bir süre sonra, “Başım
ağrıyor...” diyerek eve indi. Ben de fazla kalmadım, biraz
uzanmak istiyordum. Belki Özge de yatmıştır diye,
uyandırmak istemediğimden anahtarımla açtım
kapıyı.
Yatak odasına baktım. Karım çoktan horlamaya
başlamıştı bile. Esra ise kim bilir ne zaman gelecekti. Özge’nin
odasının kapısını açtım yavaşça. Özge
üzerini çıkarmadan alttaki ranzaya uzanmıştı. Sol
bacağını kendine doğru çektiğinden eteği
açılmış, naylon çoraplı bacakları ortaya
çıkmıştı. Kapıyı kapadım yavaşça ve
yatağın yanında yere çöktüm sessizce. Elimi bacaklarına
attım, açık kalan eteğinin içinden kalçalarını
avuçlamıştım ki, Özge kendine geldi. “Hiii!” diye bir ses
çıkardı, korkmuştu. Ama sonra benim olduğumu anlayınca
korkusunu unuttu.
Sol elim kalçalarını avuçluyordu. Onun bu hali beni azdırmaya
yetmişti. Elimi çektim kalçasından, yavaşça doğruldu.
Başı üst ranzaya değdiğinden, öne doğru biraz
eğildi kamburunu çıkararak. Özge’ye, “Çok güzel olmuşsun bugün!”
dediğimde, “Annemle barıştın di mi?” dedi. “Evet!” dedim.
Kızmıştı cevabıma. Ona, “Annen içerde yatıyor,
Esra da yok. Bu fırsatı kaçırmayalım!” dedim. Ama Özge,
“Olmaz, sana küstüm ben!” diyordu. Aklınca bana naz yapıyordu.
“Bırak naz yapmayı!” dedim ve kolundan sertçe tuttum onu. Kaldırırken
kafası ‘Donk!’ diye ranzaya vurdu. İyiki de başında
türbanı vardı yoksa epey zarar görebilirdi.
Özge kafasını tutarken, “Ne yapıyorsun sen?” diye söylendi. Ama
çok azmıştım, onu dinleyecek halde değildim. Alt ranzadan
tutunarak domalmasını söyledim. Dediğim gibi yapıp ellerini
yatağın üzerine koydu. Arkasına geçtim. Eteğinin
fermuarını açtım ve aşağı
sıyırdım, bacaklarından çıkardım. Şimdi
parlak naylon külotlu çorabıyla duruyordu. Çorabın içine beyaz bir
külot giymişti, ama külot götünün arasına kaçmış gibiydi.
Çorabını ve külotunu beraber indirdim. Özge yine, “Amımdan sik
beni, kadın olmak istiyorum, artık götten istemiyorum!” demeye
başlamıştı. “Olmaz dedim ya sana kaç kere!” dedim sinirle.
Aslında amına girmek için yanıyordum, ama kendime engel olmam
gerekliydi. Pantolonumun içinde yarağım sertleşmişti.
Pantolonumu ve külotumu sıyırdım. Yarağımın
ucundan sıvılar gelmeye başlamıştı. Sıvazladım
yarağımı bir süre, iyice kalkmıştı şimdi.
Yarağımı tutup Özge’nin açılmış göt deliğine
bastırmaya başladım.
Derin bir, “Iğhh!” sesi geldi Özge’den. Yarağım yavaş
yavaş daha derinlere girerken, Özge, “Ağhh, yavaş, ayy,
ağhh!” diyordu. Onu kızdırmamak için bir süre bekledim götünde.
Ardından ufak ufak götüne girip çıkmaya başladım. Özge
şimdi, “Iğhh, ığmm, oğhh, ığmm!” diyerek ve
başını sağa sola sallayarak inliyordu. Karım içerde
olduğundan götüne sert sert giremiyordum Özge’nin. Yoksa çektiği
acıdan çıkaracağı feryatlar karımı
uyandırabilirdi.
Kalçalarından sıkıca tutup, götüne yavaş ama seri
hareketlerle girip çıkmaya devam ettim bir süre daha. Bu şekilde Özge
de acı çekmiyor, sadece aldığı zevkle inliyordu. Dakikalar
sonunda sarsılarak götüne boşaldığım zaman zevkten
inliyordum. Bir süre daha kaldım götünde, sonra çıktım. Döllerim
göt deliğinin ağzından taşıyordu. Özge de
doğruldu yavaşça, yüzünü bana doğru döndü. Amının
önünde epey alınmamış kıl vardı. “Beni ne zaman
traş edeceksin?” diye sordu. “Bir fırsatını bulursam!”
dedim. O anda yüzüne de baktım. Yanaklarında, dudaklarının
üzerinde de alınması gereken tüyler vardı. Kaşları da epey
kalınlaşmıştı. “Sana para vereyim, yaptır
bunların hepsini. Tatile
gitmeden önce götürmüştüm sizi bir yere, gene oraya git!” dedim. “Tamam!”
dedi sevinçle ve boynuma sarıldı. Dudaklarımdan öptü uzun uzun.
Özge banyoya geçerken, ben de üzerimi toparlayıp salona geçtim. Bir sigara
yaktım. O anda aklıma Esma geldi. Onu aradım, halini
hatırını sordum. Esma, “Ben de şimdi kaynanamla senin
hakkında konuşuyordum. Kaynanam sana çok teşekkür ediyor bu
verdiklerin için. Buyursun gelsin, bir kahvemizi içsin diyor!” dedi. “Bakalım,
bir ara uğrarım!” dedim. “Tamam, ne zaman istersen gel!” diyerek
kapadı telefonu. Esma’yla daha çok işim olacaktı
anlaşılan.
Uykum gelmişti,
yatakodasına gidip, karımın yanına uzandım ben de. Uyandığımda
karım yanımda yoktu, içerden baldızım Zarife’nin sesi
geliyordu...
[Osman]
|