Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 40. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Tuğba beni
karşısında görünce çok şaşırmıştı.
Heycandan elindeki kitap yere düştü.
“Merhaba!” dedim. Kitabı
yerden aldı ve bir süre sessiz kaldı. Beni görmeyi hiç
ummadığı belliydi. Şaşkınlığı
geçince, “Merhaba...” dedi, ardından “Hayırdır, ne oldu, niye
geldin?” diye ekledi. “Seni özledim!” dediğimde buna
inanmadığını anladım. Beni halen sevdiğini
biliyordum oysa. Beni terk eden oydu, ama bunu bana söylerken nasıl
ağladığını görmüştüm. Şimdi de gözlerinden
anlaşılıyordu bu hüzün.
Kendisine Esra konusunu anlattım. “Müdür beyle görüşmelisin!” dedi. “Tamam!”
diyerek çıktım yanından, başka da birşey demedim.
Müdürle konuştum ve Esra’yı yazdırdım dershaneye.
Burası sadece kız öğrencileri olan bir dershaneydi. Erkek
öğrenciler başka bir binada okuyorlardı. Binadan çıkıp
arabama binerken telefonum çaldı, Tuğba arıyordu. Benimle
konuşmak istediğini söyleyip, “Müsait bir zamanda buluşalım!”
dedi. Bana olan hıncı azalıyordu belki de. Ona bugün görünmem
çok iyi olmuştu. İçimde tarif edemediğim bir sevinç vardı.
O gün işe dönmedim tekrar. Özge’yi arayıp başımın
ağrıdığını, eve geçeceğimi söyledim. O ara
Tuğba’yla geçmişte yaşadıklarımı
hatırladım.
Tuğba 29 yaşında, matematik öğretmeni.
Tanıştığımızda 23 yaşındaydı.
Annesi ile beraber yaşıyor. Ortak bir
arkadaşımızın doğum gününde tanışmıştık.
Çok güzel sayılmazdı, ama alımlı ve çekiciydi, esmer
tenliydi, kara biçimli kaşları, etli dudakları vardı. 1.70
boyunda, dolgun hatlı bir kızdı. Uzun ve kıvırcık
siyah saçları beline dökülürdü o zamanlarda da şimdiki gibi.
Babasız büyümüştü, babasının o 8 yaşındayken
öldüğünü söylemişti. O yüzden annesi biraz da bu nedenle erkek gibi
yetiştirmişti Tuğba’yı. Konuşmasında,
hareketlerinde erkeksi bir hava sezilirdi. Öğrencilerinin ondan
korktuğunu bilirdim. Diğer herkese karşı gösterdiği
erkeksi tavırlarını bana karşı bir kez olsun
göstermemişti. Benim yanımda hep sakin, sessiz olurdu. Ailemden
sadece annem biliyordu Tuğba’yı. Ama annem ısınamamıştı
Tuğba’ya, arada bazen onu bırakmam için bana baskı yapardı.
Türbanlı olmasa da tutucu bir kızdı, daha doğrusu dışardan
bakıldığında öyle görünüyordu. Ama onu pek çok defa
götünden sikmiştim.
Yağmurlu bir kış günüydü, hafta sonuydu. Birlikte sinemaya gitmiştik.
Tuğba siyah, dizlerinin üzerine gelen bir etek, uzun sivri topuklu bir
çizme giymişti. Parlak siyah çoraplı bacakları eteğiyle
çizmesinin üstü arasından görünüyordu. Siyah, dar bir kazağı
vardı üzerinde, memeleri altında belli oluyordu. Normalde bu
şekilde giyinmezdi, sadece hafta sonu buluşmalarımızda böyle
giyinirdi. Sinemada ona sıkıca sarılmıştım. Bacak
bacak üstüne attığından eteği
sıyrılmış, siyah çoraplı bacakları
kalçalarına kadar açılmıştı. Bir ara elimi
bacaklarında gezdirmeye başlamıştım. Ne tepki
vereceğini bilmiyordum. O zamana kadar el ele tutuşurduk sadece,
birkaç kez dudaklarından öpmüştüm o kadar. Ama o bana daha
sıkı sarılmıştı, memeleri göğsüme değiyordu.
Neredeyse o haldeyken boşalacaktım.
Sinema çıkışında onu evine bırakırken, bana, “İstersen
gel biraz otur, annemle de tanışmış olursun!” demişti.
Annesi beni biliyordu, ama henüz tanışmamıştık. “Tamam!”
diyerek evlerine gitmiştik, ama annesi evde yoktu. Tuğba annesini cepten
aramış, sonra da bana, “Komşuya gitmiş, biraz daha
kalacakmış!” demişti. Evin içinde yalnızdık.
Birbirimize bakmıştık bir süre, ikimiz de birbirimizi
istiyorduk. Ayakta birbirimize sarılmıştık
sıkıca. Tutucu dediğim Tuğba çok ateşli
çıkmıştı. Dudaklarımı kanatırcasına emmiş,
ellerini sırtımda gezindirmişti. Ben de elimi eteğinin
üzerinden götüne atmıştım. Dolgun göt yanaklarını
avuçlamıştım.
Yarağım
sertleşmişti çoktan. Tuğba, ben birşey demeye kalmadan
önümde diz çökerek fermuarımı açmış, külotumu
sıyırıp sertleşmiş yarağımı
ağzına almıştı. İştahla yalıyordu, aç
bir hayvanın bulduğu yemeğe saldırdığı gibi
davranıyordu. Bunu nereden öğrendiğini merak etmiştim.
Acaba daha önce birileriyle birlikte mi olmuştu? Bu ihtimal beni
kızdırmıştı. Onu omuzlarından itmiştim ve
kıç üstü yere düşmütü. “Ne oldu?” diye sorduğunda,
ağzının kenarında yarağımın
sıvıları vardı.
“Bunları
yapmasını nerden öğrendin sen?” diye sormuştum sinirle.
Bana bakıp gülmeye başlamıştı. Sonra da kalkıp
içeri gitmişti. Ben üstümü toparlarken, içerden elinde birkaç
videokasetiyle gelmişti. “Bunlar ne?” dediğimde, “Bunlar porno
filmler. Rahmetli babam almış zamanında bunları, artık
annemle beraber mi izlemişler bilmiyorum, ben bir şekilde buldum
bunları. Zamanında çok izledim bu filmleri! Videomuz bozuldu ama,
artık izleyemiyorum!” demişti gülerek.
Sonra da, “Sen beni orospu mu zannettin yoksa?” dediğinde çok utanmıştım
ve “Ne bileyim?” demiştim sadece. O sırada Tuğba beni elimden
tutup kendi odasına götürmüş, kaldığı yerden devam etmişti.
Önümde çömelip yarağımı ağzına almıştı
yine. Daha bir iştahlıydı o sefer. Nerdeyse ağzına
boşalacaktım. “Tamam, hadi, yeter!” dediğimde istemeyerek
bırakmıştı yalamayı.
Ayağa kalktığında ağzının kenarlarından
yarağımın sıvıları akıyordu gene. Onu
çalışma masasına yüzü gelecek şekilde döndürmüştüm,
omuzlarından bastırarak domalmasını sağlamıştım.
Siyah eteğinin fermuarını açıp aşağı indirmiş,
ayaklarından çıkarmıştım. Karşımda siyah
külotlu çorabıyla duruyor, çorabın içindeki beyaz külotu belli
oluyordu.
Çorabıyla birlikte külotunu da sıyırınca hafif
kıllı amı ve göt deliği açığa
çıkmıştı. Bacaklarını açmasını söylemiştim.
Yarağım patlayacak haldeydi. Tuğba sürekli başını
geriye atıp duruyordu, yarağımı amına bastırmaya
başladığımda, “Lütfen amıma girme! Yalvarırım,
amımdan şimdi olmaz, ama götümden sikebilirsin!” demişti. Çok
istekli görünüyordu.
Yarağımı götüne bastırmaya başlamıştım
bu kez. Ama daracık göt deliği yarağımı almıyordu
içine bir türlü. Tuğba’da acı çekiyor, “Ağhh, ayy, yavaş!”
deyip duruyordu. Bu işin böyle olmayacağı belliydi. Tuğba,
“Bir dakika bekle!” diyerek mutfağa gitmiş, az sonra elinde bir
margarin paketiyle gelmişti. “Bundan sür götümün ağzına, o zaman
olur!” demişti. “Bunu nerden öğrendin?” dediğimde, “Filmde
görmüştüm, bırak şimdi soru sormayı, hadi devam et!” demişti
azarlar gibi.
Margarinden bir miktar parmağıma alıp, göt deliğinin
ağzına sürmeye başlamıştım. Götünün
ağzı margarinden parlak bir hal almıştı. Biraz da
yarağıma sürmüştüm. Kafasından tutarak bastırmaya
başlamıştım yarağımı. Bu formül işe
yaramıştı. Tuğba’nın göt deliği yavaş
yavaş açılmaya başlamış, yarağım içine girer
olmuştu. Ama yine de Tuğba’dan, “Ağhh, ayy, aşkım
yavaş, ağhh!” sesleri geliyordu. Yüklendikçe yarağım
yarısına kadar içine girmişti. İçinde gidip gelmeye
başlamıştım.
Sonrasında yavaş yavaş yüklenmeye başlamıştım.
Tuğba’nın göt deliği istediğim kıvama gelmişti.
Para karşılığı olmadan ilk defa bir kadını
götünden sikiyordum. Tuğba’nın uzun, kıvırcık
saçları başında çalı gibi sallanıyordu.
Saçını tutmuş, elime dolamıştım. Başı
geriye gelmişti bu haldeyken.
Tuğba ozaman artık acı çekmiyordu sanırım, sürekli
boğuk sesler, hırıltılar çıkartıyor; arada, “Ağhh,
devam et, aşkım, ığmm, devam et!” deyip duruyordu. Göt
deliği yarağımın yarısından fazlasını
alır olmuştu. Tuğba masadan sıkıca tutunmuş, masa
ve üzerindeki bilgisayarı langır lungur sallanıyordu.
Kalçalarından sıkıca tutmuştum, o ara Tuğba’da kendini
yarağıma yaslıyordu. Birkaç dakikanın sonunda göt deliğine
büyük bir tazyikle boşaldığımda zevkten deli gibi inlemiştim.
Götünden çıktığım zaman, döllerim göt deliğinden
taşıyordu, Tuğba’da derin derin inlemeye devam ediyor, “Oğhh,
aşkım!” diyordu sürekli. Yavaşça doğrulduğunda yüzünde
mutlu bir ifade vardı. “Evlendiğimiz zaman amımdan sikebilirsin
ancak, ama o zamana kadar sana götten veririm!” demişti. Birbirimize
sarılmıştık sıkıca. Ben tuvalete gittiğimde,
yarağım Tuğba’nın dar deliği
sıktığından kızarmıştı. Çişimi yapıp,
yarağımın inmesi için bir süre beklemek zorunda kalmıştım
tuvalette.
Çıktığım zaman, Tuğba, “Ay acıyor götüm!” demişti
önce, sonra da, “Bak sana ne göstereceğim!” demişti.
Yatağını kaldırmış, elini altına sokmuştu.
Az sonra elinde birkaç tane porno dergi vardı. “Bunları lisedeyken
bizim sınıftan bir çocuğun çantasından
araklamıştım. Salak kimin çaldığını hiç
bulamadı!” diyerek gülmüştü.
Eski tarihli, büyük, küçük, farklı boylarda, 5-6 tane dergiydi bunlar.
Kiminin sayfaları, artık belli ki çok ellenmesinden dolayı
aşınmış, yırtılmıştı. Tuğba,
“Bunlardan kimsenin haberi yok. Ara ara bunlara bakıp kendimi tatmin
ediyorum!” demişti. Bunları söylerken çok rahattı. Ayıp bir
şeymiş gibi görmüyordu bunu. Oysa bizim çevremizde böyle bir
şeyin olması mümkün değildi. Dergilere bakarken
yarağım sertleşmeye başlamıştı.
Bazıları yabancı, bazıları Türkçeydi dergilerin.
Yatağının üzerinde oturmuş dergilere bakarken, Tuğba elini
yarağıma atmış okşuyordu pantolonumun üzerinden.
“Hayatımda ilk defa gerçek bir yarak gördüm, beni hayal
kırıklığına uğratmadın. Onu amıma
alacağım günü bekliyorum!” demişti. Ben de
kazağının içine elimi sokmuş, karnını okşamıştım.
Sonra da sutyeninin içine sokmuştum elimi. Meme uçları diriydi,
onları parmaklarımla okşamaya, sıkmaya
başladığımda, Tuğba, “Ayy, yapma!” diyerek
kıkırdamaya başlamıştı. O sırada giriş
kapısının kilidine anahtar sürüldüğünü duymuştuk.
Annesi gelmişti. Tuğba hemen yataktan fırlamış, birkaç
saniye içinde ortalığı şöyle bir toplamıştı.
Ben de korkudan elimdeki dergileri yatağın altına fırlatmıştım.
O sırada içerden annesinin sesini dumuştuk. Annesi Tuğba’ya, “Misafirimiz
mi var?” diye sormuştu. Ayakkabılarımı görmüştü
galiba. Tuğba’da, “Şeyy, Osman geldi, seninle tanışmak
istiyor!” demişti. Üzerimi toparlamıştım, çok
heyecanlıydım. İçeri geçtiğimde annesi karşımda
bana sert bir yüzle bakmıştı. Kızının
odasından geliyor olmam onu kızdırmıştı
sanırım.
Annesi en fazla 45 yaşında gösteren, kızından daha uzun
boylu, yapılı bir kadındı. Kızı esmer tenliyken,
kendisi beyaz tenliydi. Giydiği uzun etek kalçalarını
sıkıca sarmış, belli etmişti. Çiçekli gömleğinin
düğmeleri zor kapanıyordu, koca memeleri olanca haşmetiyle
ortadaydı. Düğmelerin arasından içindeki beyaz sutyeni ve kar
gibi beyaz teni hafifçe görünüyordu. Başında siyah bir türbanı
vardı. Beni görünce yüzündeki sert ifade gitmiş, “Hoş geldin
oğlum!” diyerek öpmem için elini uzatmıştı. Açıkçası
annesi Tuğba’dan daha güzeldi.
Beyaz, narin elini öpüp başıma koyarken, “Hoş bulduk efendim!”
demiştim. Tırnakları biraz uzundu, parlak, açık krem bir
oje sürmüştü. Keriman hanım bana karşı çok kibar
davranmıştı o gün. Benim habersiz evlerine misafir gitmeme bir
şey dememiş, güler yüzle kendisi hizmet etmişti. Usta bir
aşçı olduğu belliydi, çok güzel poğaça
yapmıştı.
O gün annesinde iyi bir izlenim bırakmıştım tahminimce.
Evden ayrılırken, “Gene gelirsin yavrum, bir dahaki sefere
hazırlık yaparım!” demişti gülümseyerek. Sonraki zamanlarda
pek çok kez gitmiştim evlerine. Hatta birkaç sefer yalnız da
gitmiştim. Yani Tuğba’dan habersizdi o gidişlerim. Ama şimdilik Tuğbayla ve annesiyle
ilgili anılarımı unutmak zorunda kaldım. Telefonum
çaldı, Özge arıyordu, bir müşteriyle ilgili bir şeyler
sordu.
Eve gittiğimde karım evde yoktu. Esra tekti evde. Odasının
kapısı kapalıydı. Kapısını
tıklattığımda, Esra içerden paniklemiş halde, “Anne
tamam, açıyorum, geliyorum!” diye seslendi. Ses
çıkarmadığımdan beni annesi sanmıştı. Az
sonra çok korktuğu anlaşılan bir halde açtı
kapıyı, beti benzi atmıştı. Annesi yerine beni karşısında
görünce, “Sen miydin?” dedi şaşırarak. Göğsü bir inip bir
kalkıyordu.
Uzun kumral saçlarını atkuyruğu yapmıştı. Diz
üstüne gelen bir etek, üstüne de ip askılı bir bluz giymişti.
Sutyen takmadığından memelerinin çatalı görünüyor, meme
uçları bluzun üzerinden belli oluyordu. Dimdik memelerine o zamana kadar
dikkat etmemiştim, ama şimdi kar gibi beyaz koynunu,
bacaklarını görüyordum. Ablasından daha güzeldi.
“Ne yapıyordun?” dedim. “Hiiç, ne yapacağım...” dedi. Birşey
sakladığı, gizlediği belliydi. Sesinden ve
yanaklarındaki kızarıklıktan anlaşılıyordu
bu. Esra, içeriye girmeyim diye, kapıyı tam açmamış ve kapının
ağzında dikiliyordu. Ama kapı aralığından, alt
ranzanın üzerinin dağınık olduğunu gördüm. Belki de
kendini tatmin ediyordu diye düşündüm. “Seni dershaneye
yazdırdım!” dediğimde, “Teşekkür ederim!” dedi soğuk
soğuk. Kapısını kapatıp tuvalete gitti. O anda, (Bu
kız birşeyler çeviriyor!) dedim kendi kendime.
Esra tuvaletteyken, kapısını açıp odaya girdim. Ranzanın
altında yere atılmış gibi duran minik külotunu gördüm önce.
Evet, belli ki kendini tatmin ediyordu ben kapıya vurduğumda ve aceleden
külotunu giymeye fırsat bulamamıştı. Bilgisayarı
çalışıyordu, ama ekranı ve hoparlörü kapalıydı.
Ekranı açtım, açınca da şok oldum. Esra internet üzerinden
porno film izliyordu. Heyecandan filmi kapatmadan ekranı
kapatmıştı sadece, halen oynuyordu film. Filmde adamın biri
gencecik bir kızı domaltmış hayvan gibi sikiyordu.
Ben filme dalmışken,
Esra’nın, “Sen ne yapıyorsun?” diye
bağırdığını duydum. “Asıl sen ne
yapıyorsun, bu ne böyle?” dedim. Esra ses etmedi,
kıpkırmızı olmuştu. “Lütfen odamdan çık!” dedi titrek
bir sesle. Birşey demeden çıktım. Salona geçtim, oturdum, bir
sigara yaktım. Az sonra Esra salonun kapısında belirdi, “Anneme
söyleme lütfen!” dedi ağlamaklı bir halde. “Merak etme, söylemem!”
dedim. Yere bakarak geri odasına dönüp, kapısını
kapadı.
Esra büyüdüğünü söylerken haklıydı. Aylardır onun
farkına varmamıştım. Şimdi kalkmış porno
filmler izliyor, kendini tatmin ediyordu. Bunları düşünürken yarağım
sertleşmişti. O sırada da karım geldi eve.
Ayakkabısını çıkarırken beni görüp, “Erken
gelmişsin...” dedi. Yanıma geldiğinde pantolonumun önündeki
şişkinliği fark etti, “Hayırdır, bu ne böyle?” dedi. Ayağa
kalkıp, “Gel buraya!” diyerek elini tuttum ve yürüdüm. Karımın, “Ne yapıyorsun?” demesine aldırmadan onu yatak odasına
soktum, kapıyı kapadım.
Karım, “Ayy, yapma, azdın mı sen, Esra evde!” dediğinde, “Yatıyor,
ben baktım az önce!” dedim. Karım halen itiraz ederken onu
karyolanın demirlerinden tutturdum. Üzerinde geçen gün de giydiği
uzun, ince siyah pardesüsü vardı. Onu altındaki çiçekli basma
eteğiyle birlikte beline sıyırdım. Dizlerine gelen ince
siyah bir çorap giymişti, pamuklu beyaz külotu göt yanaklarını sıkıyordu.
Külotunu aşağı sıyırınca kıllanmış
amı ortaya çıktı. “Bacaklarını aç!” dedim sertçe.
Karım, “Yapma bey, Esra evde, sesimize gelip görecek şimdi!” derken,
“Yatıyor dedim ya, bir şey görmez, korkma!” dedim. Aslında Esra’nın
gizlice izlemesini, benim annesini sikerken görmesini istiyordum.
Karım bacaklarını açtı biraz. O ara ben de pantolonumu ve
külotumu sıyırdım aşağı. Yarağımdan
sıvılar akmaya başlamıştı bile. Kısa bir
süre sıvazladıktan sonra karımın amına bastırmaya
başladım. Karımın amı her ne kadar genişte olsa,
henüz ıslanmadığından içine girmem kolay
olmamıştı. Üstelik karım kendini kasıyordu. Halen, “Yapma,
etme!” deyip duruyordu. Bir an önce amına girmek için yanıyordum. Bu
hali beni çok kızdırmıştı. Göt yanaklarına birkaç
şiddetli tokat attım ve “Rahat dur!” diye bağırdım.
Karım acı içinde haykırırken, bembeyaz tombul göt
yanakları löpür löpür sallandı. Tokadın etkisiyle hemencecik
kızardılar. O ara yarağımı amına sokmuştum.
Kalçalarından sıkıca tutarak, az önce filmde adamın genç
kızı siktiği gibi, karımı sikmeye başladım.
Karım amı halen kuru olduğundan, çektiği acıyla, “Ağhh,
ağhh, yavaş, ayy!” diye söylenirken, ben sanki acelem
varmış gibi amına şiddetli şekilde girip
çıkıyordum. Kasıklarım karımın göt
yanaklarına çarparken, şiddetli ‘Şlap, şlap, şlap!’
sesleri odayı çınlatıyordu. Karım başını
iyice aşağı eğmiş, başı dizleriyle aynı
hizaya gelmişti. Elleri yukarda kalmıştı. Yarağım
amına daha önce hiç olmadığı kadar sert şekilde girip
çıkıyordu. Karımın sürekli, “Ağhh, ayy, uğhh,
yavaş, kurban olayım, yavaş, ağhh!” sesleri beni daha çok
azdırıyordu oysa.
O sırada, beklediğim gibi, yine kapının buzlu camının arkasında geçenki
gibi bir gölge belirdi. Esra’ydı bu, Özge’nin işyerini kapatıp gelmesine
çok vardı. Esra, ben annesini sikerken bizi kapının
arkasından dinliyordu. Bir süre orada kaldı, ama sonra gitti. Bense
aynı sert tempoda karımı sikmeye devam ediyordum. Karım
artık acı çekmiyordu, amı sulanmıştı,
yarağım içine kolayca girip çıkıyordu. Ama fazla devam
edemedim, deli gibi boşaldım bir anda. Birkaç sefer daha girip
çıktım amına.
Nefes nefese kalmıştım. Karım yavaşça doğruldu, “Ayy,
belim ağrıyor, ayy, ağhh, sen ne biçim adamsın, aklın
fikrin sikişte!” diyerek üzerini toparladı ve odadan çıktı.
Karımın banyoya girdiğini duydum. Bense yatağa
uzandım, bir süre dinlendim. Uykum gelmişti, battaniyenin altına
girip uyudum bir süre.
Akşam Esra yüzüme ters ters bakıyordu devamlı. Karımsa
durmadan haftaya yapılacak yaş günü partisiyle ilgili konuşup
durdu...
[Osman]
|