Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 42. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Sabahleyin yukardan annem
çağırdı beni, yanına gittim. Yengem gelmişti. Rahmetli
dayımın karısıydı. O ölünce töre gereği bizim
yakın akrabalardan bir adamla evlenmişti. Çocukları olmamıştı
dayımla. Diğer adamla evlendiğinde de çocuk doğuracak
yaşı geçmişti zaten. İki sene önce de ikinci kocası
ölmüştü.
Yengem beni görünce çok sevindi. Beni güçlü kollarıyla kucakladı. Onu
çok severdim eskiden, ama sonra ondan nefret eder olmuştum. Bana acı
ve eski bir hatırayı hatırlatıyordu çünkü. Kendisine neden
soğuk davrandığımı hiç bilmiyordu. Benden başka
kimse bilmiyordu aslında.
Özge’yle işe gittim. O aralar kafamda yer eden başka bir düşünce
de, geçen akşam Zarife’de gördüğüm plastik yaraktı. Ondan almak
ve bu şekilde karımı ve diğer ilişkide olduğum
kadınları aynı anda hem amlarından hem götlerinden sikmek
istiyordum.
Ofisimde kimse rahatsız etmiyorken internetten bununla ilgili
araştırma yaptım. Bu tür ürünler satan bir siteden üç tane,
kalın, damarlı plastik yarak siparişi verdim. Birini evde
karımı sikerken, diğerini yeni nikahıma alacağım
Refiye için, sonuncusunu da işyerimde saklayıp diğer
kadınları sikerken kullanacaktım. Elif böyle bir şeye
razı gelmeyecek türde bir kadındı. Adres olarak işyerini
vermiştim. Kapalı kargoyla benim adıma gelecekti.
Sonraki birkaç günümde kendimi işlerime verdim. Ama Refiye meselesini
halletmem gerekliydi. Bu konuyu anne ve babamla konuşmalıydım.
Evde Elif vardı, ne tepki vereceğini bilmiyordum, o nedenle anne ve
babamı bir öğle saatinde güzel bir restorana götürdüm. Onlara
meseleyi anlattım. Annem Refiye’yi tanıyordu. “İyi, güzel
kadındır. Ne diyeyim oğlum, Allah her şeyin
hayırlısını versin. Ama o da senden büyük, sana çocuk
verebilecek mi?” dediğinde, “Ben zaten çocuğu Elif’ten yapacağım!”
dedim. Babamsa, “İki karıyı birden idare edebilecek misin?” diye
sordu. “Ederim!” dediğimde, annem, “Eder benim oğlum, iki
karıyı da eder, üçü de eder, hatta dördü de!” dedi gülerek. Annemin
aklı başka yerdeydi anlaşılan.
Anne ve babamın Refiye konusunda tepki vermemesi beni mutlu etmişti.
Karımın halen gebe kalamamış olması onların böyle
kolay karar vermelerini sağlamıştı aslında. Bu konuyu
Refiye ile konuşmalıydım. Yakın zamanda karım
olacaktı, çok sevinçliydim. Kendisini aradım, buluşmak
istediğimi söyledim. “Tamam!” dedi, ama sesinde biraz tedirginlik
vardı. Ne söyleyeceğimi bilmiyordu çünkü.
Evinin önüne gittim, arabanın içindeydim. Arayıp haber verdim, “Tamam, iniyoruz!”
dedi Refiye. Yanında biri daha mı olacaktı acaba? Birkaç
dakika sonra Refiye ve kızı Ceren kapıda göründü. Refiye uzun ve
bol bir siyah pardesünün içindeydi, başını büyük bir türbanla
bağlamış, ayağına basit, sade bir ayakkabı
giymişti. Kızı da annesi gibi kapanmıştı. Uzun ve
bol koyu yeşil bir etek, üzerine de desenli uzun bir tunik giymişti.
Başını da eteğinin renginde bir şalla
bağlamış, ama annesinin aksine yüksek topuklu bir ayakkabı
giymişti. Ceren bu haliyle bana Özge’yi hatırlattı. Ama ondan
daha güzel olduğu kesindi.
Refiye ve kızıyla başka bir restorana gittim. Anne ve babamla
yaptığım konuşmayı anlattım. Refiye çok
sevinçliydi, yüzünde güller açıyordu, “En kısa zamanda anne ve
babanın ellerini öpmeye götür beni!” dedi. Kızı da bu haberle
mutlu olmuştu, “İkiniz adına çok sevindim!” dedi ve sonra da, “Yani
böylelikle ben de abla olabilirim!” diye ekledi. O ara Refiye bir öksürük
nöbetine tutuldu, yüzü kızardı. Ceren ise yaptığı
patavatsızlığı anlamamıştı.
Geceleyin karıma Refiye ve bizimkilerle yaptığım
konuşmayı anlattım. Bunu kendisi istemişti, ama duyunca
hüzünlendi. Sonra da, “Aysel hoca aradı akşamüzeri. Bana yeni ilaçlar
verecekmiş. Sen yarın sabahtan uğrayıp alsana. Öğleden
sonra başka bir yere gidecekmiş!” dedi. Karım doktorun
verdiği ilaçları kullanıyor, ama yine de Aysel’in ne olduğu
bilinmeyen ilacını kullanmak istiyordu. Eğer olmaz dersem bu
işten zararlı çıkacağımı biliyordum. Benim Refiye
ve Elif’le evlenmeme ses çıkarmayacaktı. Karımı kızdırmamak
için, “Tamam!” dedim.
Sabah Özge’yi işe bıraktım, ben Aysel’in evine devam edecektim.
O sırada Dilber, “Sana bir paket geldi!” dedi ve içeri geçip elinde bir
kutuyla döndü. Kutunun üzeri siyah bir kağıtla iyice
kapatılmıştı. İçinde ne olduğunu biliyordum, sipariş
ettiğim üç tane plastik yarak gelmişti. Özge, “O ne?” dediğinde,
“Annenle ilgili!” dedim. Bu sözüme başka da birşey demedi, paketi
arabanın bagajına koydum.
Sonra Aysel’in evine gittim. Kapıyı Aysel açtı. Kocası
yoktu evde. Beni salona aldığında içerde Hacer’i gördüm. Aysel,
“Sen bu Hacer hanıma kötü bir şey yapmışsın!” dedi,
sanki olan bitenden haberi yokmuş gibi. Hacer yerdeki minderin üzerinde
oturmuş, sessizce önüne bakıyordu. Bize aklı veren Aysel’di, ama
şimdi yaşananları bilmiyormuş gibi davranıyordu.
Aysel, “Bu kadının ırzına geçmişsin, bunun bedelini
ödemen gerek!” dedi. “Ne bedeli, ne diyorsun sen?” dedim. Aysel, “Bu
kadına tazminat ödeyeceksin! Kadın zaten evli, eğer dul
olsaydı nikahına alman gerekirdi, ama şimdi kendisine tazminat
vereceksin!” dedi. Hacer, Aysel’in bu konuşmalarını duyunca, “Hocam
Allah sizden razı olsun!” diyerek onun ayaklarına kapandı, “Bana
Emine’yle tuzak kurdu. Beni iğfal etti. Bunun bedelini ödemesini istiyorum!”
dedi. Ben şimdi, bu aklı bize Aysel’in verdiğini söylesem, Hacer
buna hayatta inanmazdı.
Başıma iş almıştım. Belli ki Aysel benim
vereceğim paradan kendine bir pay alacaktı. Onun hesabını
yapıyordu. Hacer’e bu aklı veren oydu. Ama onun oyununu bozmak
istiyordum, “Ben para falan vermem, kendisi benimle isteyerek birlikte oldu.
Elimde görüntüler var. Zorlarsanız o görüntüleri kocasına veririm!”
dedim. Hacer kıt aklıyla bana oyun oynamaya kalkmış, ama
tutmamıştı. Bunu duyunca neye
uğradığını şaşırdı. Aysel ise
soğukkanlılıkla, “Sen bilirsin, o zaman ben de karına her
şeyi anlatırım!” dedi, bu sefer hamle sırası
Aysel’deydi.
“Ben zaten görüntüleri sana verecektim, neden şimdi böyle bir oyun
yapıyorsun?” diye bağırdım Hacer’e. Hacer belli ki dersine
iyi çalışmıştı, “Bana tuzak kurdun o
şıllıkla. Irzıma geçtin, namusumu kirlettin. Bunun
hesabını vereceksin!” dedi. Aysel’de onun söylediklerini
destekliyordu. Aysel, “10.000 Lira vereceksin!” dediğinde, “Yuh, ne yaptın sen!” dedim. Aysel,
“Bu işin bedeli budur, bunun kararını verdim ben, itiraz
edemezsin!” dedi. “Ben o kadar para vermem!” dedim, Aysel’le sanki bir
müşteriyle yaptığım gibi sıkı bir
pazarlığa giriştim bu kez. En sonunda 6.000 Liraya
anlaştık. Parayı taksitler halinde verecek,
karşılığında Hacer’den imza alacaktım. Ödemeler
Aysel’in evinde olacaktı.
Aysel’e, “Ama benim de bir şartım var!” dedim. Aysel, “Neymiş,
söyle?” dedi. Hacer’e ve ona baktım, “Hacer’i yeniden sikmek istiyorum,
hem de götünden!” dedim. Hacer bunu duyunca eliyle ağzını
kapatıp, “Tövbe tövbe!” dedi, yüzü kıpkırmızı oldu bir
anda. Aysel de şaşırmıştı buna, ama o sessiz
kaldı. Ben ise, “Kimse bu kadar parayı bedavadan vermez!” dedim.
Hacer oturduğu yerde eli ağzında, sürekli, “Tövbe tövbe!”
diyerek sallanıyordu. Hacer sonra Aysel’e dönüp, “Hocam ben para falan
istemiyorum, böyle şey olmaz. Bu adam çok günah bir şey istiyor, buna
müsaade etmeyin!” dedi.
Ama Aysel paranın kokusunu çoktan almıştı bir kere, Hacer’e, “Hanım hanım, sen dalga mı geçiyorsun benimle? Buraya
gelip şikayet ediyorsun, beni meşgul ediyorsun, sonra da kalkıp
ben vazgeçtim diyorsun. Olmaz böyle şey! Osman o parayı sana ödeyecek, ama sen de
dediğini yapacaksın!” dedi. Hacer kapana
kısılmış gibiydi. Sürekli itiraz ediyordu, ama Aysel’in
sesi daha baskın çıkıyordu.
Aysel beni salondan çıkarıp mutfağa soktu, sonra da, “İlk
taksitin haftaya, sakın unutma!” diyerek, karıma vereceği ilaç
kavanozlarını masanın üzerine koydu. İçerden Hacer’in
ağlama sesleri geliyordu. Aysel gözleriyle salonu işaret edip, “Bu
kadın bunca yıl kocasına bile vermemiştir götünü, ilk sana
kısmet olacak!” dediğinde, ben de, “Senin şu macunundan
versene biraz!” dedim. Aysel’in söylediklerini düşününce yarağım
sertleşmeye başlamıştı bile.
Aysel bir çanağın içine biraz macun koydu, kaşıklamaya
başladım. O ara aklıma plastik yaraklar geldi. Bir koşu
arabadan kutuyu alıp geldim. Plastik yarağı kullanmak ilk
Hacer’e nasip olacaktı. Macunu da bitirmiştim. Az sonra
yaşayacağım sikişte işime yarayacaktı macunun
vereceği enerji.
İçeri geçtiğimde Aysel elimdeki kutuya bakıp, “O nedir?” dedi. Ama
o sırada Hacer de kendi şartının olduğunu söyledi.
Aysel kutuyu unutmuştu, Hacer’e, “Söyle bakalım?” dedi. Hacer, “Hocam
sen de şahit olacaksın buna, yoksa Osman yarın öbür gün gene
bana tuzak kurmaya kalkabilir!” dedi. Asıl tuzağı Aysel
kuruyordu kendisine, ama o benden biliyordu. Aysel biraz durdu, sonra, “Tamam,
öyle olsun. Ben şahitlik ederim!” dedi. Çok garip bir durumdaydım
şimdi. Ben Hacer’i sikerken, Aysel de bizi izleyecekti.
Aysel, “Hacer hanım soyunmana gerek yok, bu iş için arkanı açman
yeterli!” dedi. Hacer yüzü kıpkırmızı, ağlamaklı
halde oturduğu minderden kalktı. İçerdeki küçük salonda ufak bir
masa vardı. Hacer’e masadan tutunup domalmasını söyledim.
Hacer’in üzerinde siyah bol bir pardesü, başında da büyük çiçek
desenli bir türbanı vardı. Masanın kenarlarından tutunarak
öne doğru eğildi, Aysel yanımızda ayakta duruyordu.
Ben Hacer’in arkasında yerimi aldım. Hacer uzun boylu ve yapılı
bir kadın olduğundan, biraz daha öne doğru eğilmesini
istedim. Dediğim gibi yaptı, öne doğru biraz daha eğildi,
bacaklarını açtı. Ben de pantolonumu ve külotumu
çıkardım. Hacer devamlı önündeki duvara bakarken, Aysel’in gözü
sertleşmiş yarağımdaydı. Macun yavaş yavaş
işe yaramaya başlamıştı. Yarağımı
sıvazlamaya başladım. Hacer öne doğru iyice
eğildiğinden pardesüsünün üzerinden koca götü ve göt
yarığı belli oluyordu. Birazdan o hiç sikilmemiş göte girecektim.
Hacer’i ilk siktiğim zaman, amının ve
kasıklarının kıllı hali geldi aklıma, traş
etmemişti kendini. Acaba şimdi de öyle mi diye düşündüm.
Kalkık yarağımı pardesüsünün üstünden götüne sürtmeye
başladım. Hacer hiç tepki vermiyordu. Aysel’se sürekli bana ve
yarağıma bakıp duruyordu, Hacer’in yerinde olmak istediğini
biliyordum. Bense macunun da etkisiyle büyük bir keyif alıyordum,
aldığım zevkle yarağımı Hacer’in götüne sürtmeye
devam ettim. Ama böyle rahat edemiyordum, üzerimdekileri de çıkardım.
Tamamen çıplak kalmıştım.
Yarağımı Hacer’in götüne sürtmeye devam ettim. Götünün
yarığı derin bir vadi gibiydi. Yarağımı
bastırmaya başladım, inliyordum. Yarağımdan akan
sıvılar pardesüsüne bulaşmıştı, siyah kumaş
üzerinde hemen belli oluyordu. Hacer sessizce domalmış halde
durmaya devam ediyordu, başını öne eğmiş, ellerinin
üzerine koymuştu bu kez. Küçük masa iri vücudunun altında
kalmıştı.
Dizlerimin üzerine çöktüm. Siyah ve bol pardesüsünü sıyırdım
yukarı biraz. Altında çiçekli, uzun bir etek vardı, eteğin
altına başımı soktum. Karanlık bir çadıra
girmiş gibiydim. Dizlerine gelen siyah bir çorap giymişti. Uzun ama
koca götüne dar gelen paçalı bir külot giymişti beyaz renkli.
Bembeyaz kalçalarını öpmeye başladım. Küçük küçük
dokunuyordum dudaklarımın ucuyla. O ana kadar yerinde put gibi duran
Hacer hafif hafif sallanmaya başlamıştı.
Kalçalarında alınmamış tüyler vardı, galiba gene traş
olmamış diye düşünmeye başladım. Ama yine de
kalçalarını öpmeye devam ettim. Yukarı doğru
çıktım yavaşça, paçalı külotun lastikleri
kalçalarını sıkıyordu. Lastikleri yukarı
sıyırdım azıcık. Ve lastik izlerinin olduğu
bölgeyi öpmeye, yalamaya başladım. Bir taraftan da
yarağımı sıvazlayıp duruyordum. Hacer yerinde daha çok
sallanmaya başlamıştı. Her iki kalçasını da
öpücüklere boğuyordum, çorabıyla külotu arasında kalan bölgede
dilimin değmediği yer kalmamış gibiydi. Külotunu
yavaşça sıyırmaya başladım. Lastik belinden
kaydıkça açığa çıkacak görüntüyü daha çok merak ediyordum.
Koca göt yanakları açığa çıktığında
heyecanım da artmıştı. Gözlerimi kapadım ve külotunu
iyice aşağı indirdim. Gözlerimi açtım, tombul göt
yanaklarını ayırdım iyice. Dizlerimin üzerinde
doğruldum ve başımı götüne daha çok
yaklaştırdım. Amı geçen günkü gibi değildi, geçen
sefer amının kılları orman gibiyken, şimdi küçük bir
çalı kadardı. Traş etmişti kendini. Amından ter, sabun
ve sidik kokuları birlikte geliyordu. Göt deliğiyse geçen gün
olduğu gibi yine oldukça kıllıydı, hafif osuruk kokusuyla
birlikte ter kokusu da geliyordu götünden.
Hacer kendini kasıyordu bu ara. Kalçaları, göt yanakları
gerilimden kaskatı olmuştu. İki elimle ayırdım tekrar
göt yanaklarını, Hacer’in kalbi götünde atıyordu sanki. Çok
gergindi, onu rahatlatmam gerekliydi ve bunu nasıl
yapacağımı biliyordum. Külotunu ayaklarından
sıyırıp çıkardım. Hacer hiç itiraz etmeden
ayaklarını kaldırarak külotunu çıkarmama yardımcı
oldu. Külotuyla amını, kasıklarını ve göt
deliğinin çevresini sildim. Pamuk gibiydi götünün yanakları.
Onları öpmeye başladım. Dudaklarım dokundukça
yarağımın sertliği artıyordu. Göt yanaklarını
emmeye, yalamaya başladım. Bir miktar kıllıydı,
ağzıma küçük ama sert kıllar geliyordu. Yine de onun kar gibi
beyaz, pamuk gibi yumuşacık göt yanaklarında gezindi
dudaklarım.
Sıra amına gelmişti. Hacer sessizce kaderine razı
olmuş şekilde duruyordu. O ara Aysel’i göremediğimden ne
yaptığını bilmiyordum. Göt yanaklarını tekrar
ayırdım ve ağzımı amına iyice
yanaştırdım. Dilimi çıkarıp amının üzerinde
gezdirdim. Dondurma yalıyormuşum gibi hissettim kendimi. Hacer
yerinde daha çok sallanmaya başlamıştı şimdi. Dört
çocuk annesi bir kadındı. Amı oldukça geniş, etli ve
büyüktü. Koca amının üzerinde dilimi gezdirdikçe yukardan belli
belirsiz, kesik kesik inleme sesleri gelmeye başlamıştı.
Evet, bu Hacer’in sesiydi. Yaptığımdan zevk
aldığını biliyordum.
Amını daha bir iştahla emmeye, yalamaya başladım.
Amının etli dudaklarını içime çekmeye başladım,
onları dilledim, emdim. Hacer’in sesi daha çok çıkar olmuştu.
Sanki şarkı söylüyor gibi uzun uzun inliyordu. Onu ilk sikerken de
aynen böyle inlemişti. Dilimi amının derinlerine sokmaya
başladım. Amını traş etmişti, ama
dudaklarıma, dilime küçük kıllar geliyordu. En az on gün önce traş
olmuştu belli ki. Küçük ve sert kıllar dudaklarıma
batıyordu, ama yine de amını yalamama, emmeme engel
olamıyordu bu kıllar.
Dilimin ucu amının içindeydi, amının
sıcaklığını hissediyordum. Kor gibi yanıyordu
amı. Hacer’in inlemeleri daha çoğalmıştı. Bu ara
amından da ilk zevk sıvıları gelmeye
başlamıştı. Zevk alıyordu Hacer. Bir kadının
amı yalandıkça bundan büyük zevk alacağını çok önceden
öğrenmiştim. Hangi yaştan olursa olsun bir kadın amı
yalandıkça kendini tarifsiz bir zevkin ortasında buluyordu. Hele ki
Hacer gibi, evliliği boyunca kocasıyla sikişirken bundan
doğru düzgün zevk alamamış, kocası üzerinde ileri geri
gidip gelirken altında bacakları açık halde sadece kocasına
hizmet ettiğini düşünen bir kadın için bu hayatında
unutamayacağı bir zevk oluyordu.
Burnum göt deliğinin ucundaydı ve götünden hafif osuruk kokusu gelmeye
devam ediyordu. Acaba Hacer, dört çocuğunun babasından şimdi
aldığı kadar bir zevki almış mıydı hiç?
İri yarı, etli butlu bir kadındı. Her erkeğin sikmek
isteyeceği türden bir kadındı. Kocasıyla nasıl
sikişiyordu kim bilir? Kocası onu böyle masaya domaltıp
sikmiş miydi hiç?
Ağzım Hacer’in
amındayken, aklım yıllar öncesine gitti. Kalbim hızla
çarpmaya başladı. Aklıma yengem geldi...
[Osman]
|