Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 44. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Ağzım Hacer’in
amının sıvıları ile kaplanmıştı.
Yengemle ilgili geçmiş acı hatıraları düşünürken
Hacer’in amını deli gibi emmeye devam etmiştim. Başım
halen eteğinin altındaydı. Hacer’den inleme sesleri geliyordu.
Ama çıkan seslere bakılırsa ağlıyor mu yoksa zevk mi
alıyordu onu anlayamamıştım. Uzun ve derinden gelen
seslerdi.
Dört çocuk doğurduğundan amı oldukça genişti Hacer’in.
Ağzım amıyla bir bütün olmuştu sanki. Burnumun ucuna göt
deliğinin kılları batarken osuruk kokusuyla, amının
zevk sıvılarının kendine has kokusundan başka bir koku
da gelmiyordu. Kendimi etli ve sulu bir şeftaliyi yiyormuşum gibi
hayal ettim. İlk ısırıkla beraber ağzıma şeftalinin
suyu bulaşıyordu. Kendimi bir madenci gibi hissettim bir ara.
Karanlık, sıcak bir madendeydim. Dişlerim, dilim çekiç
olmuştu. Hacer’in amının duvarlarına durmadan vuruyordum
bunlarla. Her bir dil darbesi Hacer’in amında, vücudunda büyük bir titreme
yaratıyordu. Dilim amının derinliklerine dalıyordu her
seferinde.
Ağzımın kenarlarından amının
sıvıları akıyordu. Yaladıkça, emdikçe daha da
sulanmıştı. Artık Hacer’in sesleri daha çok
çıkıyordu. “Ağğh, ayy, ığmm, ağhh,
oğhh, ığhh, ayy bu ne!” sözlerini devamlı
tekrarlıyordu. Hacer götünü sağa sola sallamaya, kendini kasmaya,
şiddetli şekilde, “Oğhh, oğhh, oğhh!” diye
durmaksızın bir nakarat söylemeye başladı. Üzerine
abandığı masa da onunla birlikte sallanıyordu şimdi.
Hacer sonunda boşalmıştı. Nefes nefese
kaldığını anladım, hızlı hızlı
nefes alıyordu çünkü. Hacer’i sadece amını yalayarak
boşaltmıştım.
Ama dizlerim de ağrımıştı şimdi. Ne kadar zaman
geçtiğini bilmiyordum çünkü. Amını yalamayı
bıraktım, başımı eteğinin altından
çıkardım. Uzun süredir karanlıktaydı gözlerim. Yavaşça
doğruldum. Hacer masaya iyice abanmış, başını iki
elinin üzerine koymuştu. Şarkı söyler gibi uzun uzun inliyordu.
Hacer’in yerdeki külotuyla sildim dudaklarımı.
O sırada Aysel’e baktım. Ayaktaydı, sırtını
kapının kanadına yaslamıştı. Götünü
kapının kanadının kenarına sürterken bir elini de
memelerine atmıştı. Gözü yarağımdaydı sürekli.
Yarağımdan zevk sıvıları geliyordu. Bugün ikisinin de
amına ve götüne girecekti yarağım.
Aysel hoş bir kadındı. Kendisine her gün bir sürü insan
geldiğinden giyimine kuşamına dikkat ederdi. Başında
parlak beyaz bir türbanı, kahverengi uzun bir elbisesi vardı.
Elbisenin üstünden koca memelerini sıkıp, okşuyor,
dudaklarını emiyor, yalıyordu devamlı. Hacer’in yerinde
olmak için neler vermezdi kim bilir? Aysel’i sikmeyeli epey olmuştu. Onu
siktiğimden beri bana karşı diğer kadınları
kışkırtmıştı. Emine’yi başıma
salmıştı, şimdi de aynısını Hacer için
yapıyordu. Aysel’e fena gıcık oluyordum bu yüzden. Evine o kadar
gelmiş olmama karşın, kendisine bir kadın gözüyle
bakmamıştım kaç zamandır.
Hacer halen başı ellerinin üzerinde, etrafından habersiz
şekilde masaya domalmış duruyordu. Götüne hafifçe vurdum. Hacer,
“Ayyy!” diye küçük bir çığlık attı. “Hadi kalk bakalım
Hacer hanım, başkaları da var bekleyen!” dedim gülerek. O ara
Hacer yavaşça doğruldu. Üstünü başını topladı,
bana bakmamaya çalışıyordu. Ama görebildiğim kadarıyla
suratı kıpkırmızı olmuştu. Hacer bence kendinden
utanıyordu. Dört çocuk annesi bir kadındı, ama kendini
kocasından başka bir adama sunuyordu bugün. İlk başta bunu
mecburiyetten yaptığını düşünürken, şimdi zevk
alıyor olmasını kabullenemiyordu bir türlü.
Hacer içeriye, tuvalete gitti. O gidince Aysel, “Şu karıyı sik
gönder artık, elini çabuk tut. Sana sürprizim olacak hem de!” dedi. Ne
sürprizi şimdi bu dedim kendi kendime. Bu kadının sürprizleri bu
zamana kadar başıma hep iş açmıştı çünkü. Ben
şimdi onun amını yalamak istiyordum oysa. Ama Aysel kendini
Hacer’in yanında küçük düşürmek istemediği için o
yanımızdayken böyle bir şeye razı gelmezdi. Hacer de
gelmişti tuvaletten. Yanaklarında pembelik vardı. Aysel, “Hacer
hanım, hadi bakalım, şimdi asıl meseleye geldik. Bak adam
seni rahatlatmak için elinden geleni yapıyor!” dedi gülerek.
Hacer cevap vermedi. Sürekli yere bakıyordu. Ben sandalyede oturuyordum.
Hacer’e, “Zevk aldın mı?” diye sordum, ama ses etmedi. Zevk alıyor,
ama bana söyleyemiyordu. Hacer, “İşini yapacaksan yap, benim gitmem
lazım!” dedi. Ben de gülerek, “Ben senin zevk alman için bu işi bu
kadar uzatıyorum! Mutfakta masanın üstünde bir kutu var, onu bana
getirsene!” dedim. Aysel, “Ne kutusu?” dediğinde, “Birazdan görürsün!”
dedim. Hacer de kutuyu getirip masanın üzerine koydu.
Açıkçası kutunun içinden ne çıkacağını ben de
merak ediyordum. Kutunun üstündeki bantları elimle kopardım.
İçine baktığımda üç tane ayrı kutu vardı.
Kutuların her biri siyah kağıt ile kaplıydı. İçlerinden
birini aldım ve kağıdını yırttım, kutuyu
açtım. İçinden birebir gerçek yarağa benzeyen bir şey
çıktı. Doğrusu ben bile şaşkındım. Uzun,
kalın ve damarlı bir plastik yaraktı. O sırada iki
kadın da elimdekini görünce şaşkınlıktan küçük dillerini
yutacaktı nerdeyse. Elimdeki koca yarağa gözlerini dikmişti
ikisi de.
Hacer’e, “Seni sikmemi
istiyordun, hadi geç şöyle domal yeniden!” dediğimde, Hacer, “O ne
öyle? Tövbe tövbe! Onunla mı yapacaksın? Sikeceksen adam gibi sik!”
dedi. Hacer’e, “Sen geçsene şöyle!” dedim ve sandalyeden kalktım.
Hacer yeniden masanın önüne geldi, kutuyu yere koydu, aynı
şekilde başını ellerinin üzerine koyarak iyice eğildi,
domaldı. Hacer’e, “Eğer rahat edemiyorsan üstündekileri çıkart!”
dediğimde, “Ben böyle iyiyim!” dedi sinirle. Arkasına geçtim, yeniden
dizlerimin üstüne çöktüm. “Bunun adı plastik yaraktır, bununla da en
az gerçek yarak kadar zevk alacaksın, merak etme!” dedim.
Aysel şimdi sandalyelerden birine oturmuş sessizce beni izliyordu.
Ömründe böyle bir şey görmemişti eminim. Hacer’in pardesüsü halen
üzerindeydi, onu ve altındaki eteğini beline sıyırdım
tekrar. Hacer ara ara başını arkaya atıp duruyordu. Ben de,
“Sakin ol, korkmana gerek yok!” diyordum. Bacaklarını
ayırmasını söyledim. İtiraz etmeden yaptı
dediğimi. Plastik yarağın kafasını amına sürtmeye
başladım. Hacer’den hiç tepki gelmiyordu. Sonra yavaş yavaş
içine bastırmaya başladığımda, “Uğhh,
ığhh!” diyerek sesler vermeye başladı Hacer. Yarak içine
girerken, Hacer’in inlemeleri de artıyordu beraberinde. Koca yarak
nerdeyse dibine kadar amına girmişti.
Hacer gerçek bir erkek tarafından sikiliyormuşcasına zevk almaya
başlamıştı. Yarağı dibinden tutmuştum iki
parmağımla. Amının içine sokup çıkartmaya
başlamamla birlikte, Hacer götünü oynatmaya başladı tekrar ve “Uğhh,
ağhh, ağhh, ığmm, uğhh!” diyerek uzun bir nakarat
tutturdu. Yarağı daha hızlı şekilde sokup
çıkartmaya başladım. Bir taraftan da içinde çeviriyordum.
Yarağın üzerindeki damar niyetine yapılmış
çıkıntılar amının duvarlarına değdikçe,
Hacer daha çok zevk alıyordu.
Yarağı amının içinde hızlıca hareket ettirdikçe
Hacer’in inlemeleri ve aldığı zevk artmıştı.
Yerinde sallanmaya, götünü oynatmaya başlamıştı yeniden.
Birkaç dakika boyunca amında çalıştırdım
yarağı. Hacer sarsıla sarsıla deli gibi
boşaldığında, yarağın üzeri ve onu tutan
parmaklarım amının zevk sıvıları ile
kaplanmıştı.
Yarağı amından çıkardığım zaman, Hacer, “Sok
şunu, hadisene!” demeye başlamıştı az önce
boşaldığı halde. İlk başta itiraz ederken
şimdi amına sokmam için nerdeyse yalvaracaktı. Ama onu
dinlemedim, yarağı bu sefer göt deliğine sürtmeye
başladım. Hacer yine başını devamlı arkaya
çevirip, “Amıma sok şunu, amıma sok, hadi!” derken, ben
yarağı yavaş yavaş göt deliğine bastırmaya
başladım. Göt deliği bakireydi, ama yarağın
kafası az da olsa içine girmeye başlamıştı.
Ama bu ara Hacer’den şiddetli feryatlar gelmeye başladı. Aysel’e, “Bana biraz
zeytinyağı varsa getir, bir de temiz bir bez!” dedim. Yarağı
Hacer’in götünden çıkarmıştım o ara. Aysel istediklerimi
getirdiğinde, önce bezle yarağın üzerini sildim, ardından,
“Şu beze biraz yağ dök!” dedim. Yağlı bezi alıp
yarağı yağlamaya başladım. Plastik yarak
zeytinyağından parlak bir hal almıştı. Sonra bezle göt
deliğinin ağzına da biraz sürdüm. Elim de yağ içinde
kalmıştı, ama olsun.
Yağladığım yarağı yavaşça yeniden
bastırmaya başladım. Hacer yine feryat ediyordu, ama sesi azalmıştı. Yarağın
koca kafası açılan göt deliğine girmeye
başlamıştı. Hacer kendini kasıyordu bu arada, masadan
sıkıca tutunuyordu. O kadar çok tepinmeye
başlamıştı ki, azgın bir boğa gibiydi. Aysel,
“Hacer kendine gel, bu işten kaçamazsın, yoksa sen bilirsin!” diye
bağırdığında, Hacer’in sesi bir nebze azaldı.
Bense aynı şekilde götüne sokmaya devam ediyordum yarağı.
Göt deliği açılmaya başlamıştı. Yarak
kayaları delen delme makinesi gibi götünü deliyordu Hacer’in. Götünün kızlığı
gidiyordu yavaş yavaş. Yarağın nerdeyse üçte biri
götündeyken bir süre bekledim içinde.
Hacer hızlı hızlı nefes alıp veriyordu,
yarağı daha fazla sokmak istemedim götüne. Aksi takdirde
canının yanması nedeniyle bağırıp
çağırabilir, o zaman da konu komşu duyabilirdi onu. Bu
şekildeyken götüne sokup çıkartmaya başladım
yarağı. Yağlanmış yarak götüne bu halde daha kolay
girip çıkabiliyordu. Ama yine de Hacer’in sesleri kesilmemişti. Aysel
Hacer’e ısırması için küçük, temiz bir havlu verdi. Hacer bunu
ağzına alıp var gücüyle ısırmaya
başladığında, ben de bundan aldığım
cesaretle yarağı götüne daha çok sokmaya başladım.
Yarak götüne yarısından fazla girmişti şimdi. İçinde
çevirdim bir süre, bekledim. Hacer havluyu ısırıyor, “Iğhh,
ığhh!” diye boğuk sesler çıkartıyordu. Üzerine
abandığı masadan çatır çutur sesler geliyordu.
Yarağı götünde artık hızlı bir şekilde ileri geri
oynatıyordum. Bu şekilde ne kadar zamanın geçtiğini hiç
bilmiyorum. Kendimi tamamen yaptığım işe vermiştim
çünkü. Ama kaç zamandır Hacer’in amında ve götünde
çalışmıştım. Artık içine girmek istiyordum.
Plastik yarağı yavaşça çıkardım, kutunun içine koydum
tekrar. Üstü yağ ve götünün sıvıları ile parlıyordu.
Hacer’in götünden, şişeden çıkan mantarın sesine benzer bir
ses geldi önce, sonra da sağlam bir osuruk. O ara
kalktığımdan osuruğu yüzüme gelmemişti en
azından.
Göt deliği açık kalmıştı bir miktar. “İlk deneme
için hiç fena değil!” dedim gülerek. Yarağımı
sıvazlamaya başladım. Hacer halen masaya olanca
ağırlığıyla abanmış halde, havlu
ağzındayken inleme sesleri çıkartarak duruyordu. Aysel’in gözü
yarağımdaydı. Sıvazlama sonunda yarağım Hacer’in
götüne girmek için hazırdı artık.
Arkasında yerimi aldım Hacer’in. Yarağımın
kafasını göt deliğine bastırmaya başladım.
Yarağımın kafası göt deliğine girmeye
başladığında, Hacer’den yeniden sesler gelmeye
başladı. Ama onu dinleyecek değildim. Az önce plastik
yarağı yağladığım halde şimdi kendi
yarağımı kuru kuru sokuyordum götüne. Hacer’in açılmış
götü yarağımı içine almaya başlamıştı. Gerçi
yine de zorlanıyordum. Hacer kendini kurtarabilmek için götünü
devamlı oynatmaya başlamıştı, ben de rahat bir
şekilde giremiyordum. O ara götünden çıktım ve götünün
yanaklarına şiddetli tokatlar atmaya başladım, küfürler ettim
Hacer’e. Hacer’in kar gibi göt yanakları nar gibi oldu tokatlarım
sonucu. Bu işe yaramıştı. Üstelik sesi de eskisi kadar çok
çıkmıyordu.
Beline sıkıca bastırdım ve biraz daha eğilmesini
sağladım. Yarağımı yeniden bastırmaya
başladım. Göt deliği şimdi yarağımı daha
kolayca alıyordu içine. Hacer havluyu hayvan gibi ısırıyor,
boğuk sesler eşliğinde inliyordu. Çok acı çektiği
belliydi. Ama kendisine epey para ödeyecektim. Bunun
karşılığını almam gerekliydi. Hacer’in
inlemelerine aldırmadan götüne pompalamaya başladım. İçine
girip çıktıkça açılmaya başlamıştı götü. Kendini
kasıyordu, rahat olsa hem kendisi rahat edecekti, hem de ben. Hacer’e laf
anlatamıyordum bir türlü. Sözümü dinlememenin cezasını böyle
acı çekerek ödüyordu.
Göt deliği, yarağımı dibine kadar olmasa da epey
almıştı içine. Ama birkaç sefer daha götünden sikilse dibine
kadar alacağı kesindi. Kalçalarından sıkıca tutuyordum
onu, hareket edemiyordu. Tokatlar da işe yaramıştı
ayrıca. Olabildiği kadar hızlı şekilde girmeye
çalışıyordum zaman geçtikçe. O arada Aysel’de oturduğu
sandalyede hayretle izliyordu bizi. Bir ara kalktı ve benim yanıma
geldi. Hacer’in götüne girip çıkan yarağıma, Hacer’in bir
açılıp bir kapanan göt deliğine baktı. Onun da aynı
Hacer gibi kıllı bir götü vardı, ama onunkini daha önce sikip
kızlığını almıştım.
Artık zevke gelmiştim. Yarağımı sokup
çıkarırken, “Böyle iyi mi? Yedin mi böyle yarak daha önce? Bu göt
sende oldukça daha çok yarak yersin sen!” diye ağzıma ne geliyorsa
söylüyordum. Sanki kendimde değildim. Aysel halen yanımda ayakta
duruyordu, Hacer’e, “Hacer hanım, maşallah sende de ne göt
varmış!” dedi gülerek. Oysa Hacer gülmüyordu, acı çekiyordu.
Ağzındaki havluyu deli gibi ısırmaya devam ediyordu halen.
Hacer’in iri, dolgun bir vücudu vardı. Ama o iri vücuduna göre
daracık göt deliği vardı ve şimdi o delik
yarağımı sıkıyordu. Boşalmaya
yaklaşıyordum, ama götünün darlığı biraz olsun
geciktiriyordu boşalmamı. Götünden çıktım bir anda, o
sırada yine ama bu kez hafif bir osuruk geldi Hacer’in götünden. Aysel’e,
“Şu yarağı versene bana!” dediğimde, eline kağıt
bir mendil alarak yarağı tutup bana verdi. Aysel’e, “Ondan
iğrenme, birazdan senin de götüne girecek o yarak!” dedim. Aysel, “Ne
yapıyorsun sen, kadın duyacak!” dedi sinirle. Onu sikeceğimi
Hacer bilmemeliydi. Öyle olursa Aysel’in bütün itibarı giderdi çünkü.
Ama o ara Hacer’in bizi dinleyeceği yoktu. O sadece götünden gelen
sızıyı duyabiliyordu. Yarağı tuttum ve halen açık
duran göt deliğine bastırmaya başladım. Hacer’in azalan
sesi yeniden çıkmaya başladı. Yarak yarısından fazla
girmişti götüne. O zaman yarağımı sıvazlamaya
başladım. Aysel mal mal bakıyordu bana. Halen ne
yapacağımı anlayamamıştı. Hacer’i iki
taraflı sikecektim şimdi. Yarağımı tutup alttan
amına sürtmeye başladığımda, Hacer de ne olduğunu
anlayamamış halde başını geriye çevirdi. Yüzü mosmor,
gözleri kıpkırmızıydı.
Onun bakışları arasında yarağımı amına
sokmaya başladım. Şimdi amında gerçek bir yarak, götünde de
plastik bir yarak vardı. Pakize, Nalan ve Nurgül’le
yaptığım sikişlerde bunu yapmıştım, ama
şimdi başka bir kadında yapıyordum bunu. Sikişmek
deyince, bunu kocasının altına yatmayı anlayan bir
kadın için, bu çok yeni bir şeydi. Bunu anlayabilmesi bile çok zordu.
Götten vermenin çok günah olduğuna inanıyordu Hacer, şimdiyse
hem amdan hem götten aynı anda sikiliyordu. Yakın bir zamanda
karımı da, Refiye’yi de böyle sikecektim.
Karım, Hacer’den de tutucu bir kadındı, ama artık götten
vermek karım için sorun olmuyordu, alışmıştı. Ama
karımın alışması gereken bir şey daha
olacaktı. Refiye’nin ise buna daha kolay
alışacağını tahmin ediyordum. Acaba Elif böyle bir
şeye izin verir miydi? Elif, o ara aklıma birden o girdi. Şimdi
önümde Hacer’in değil de Elif’in olduğunu hayal ettim. Amına
bütün gücümle pompalıyordum Elif’in. Aynı zamanda götünde de plastik
bir yarak vardı. Benim ilk gördüğüm amın ve götün sahibiydi
Elif. Şimdi Hacer’in yerinde onu bağırta bağırta
siktiğimi düşündüm. Düşündükçe de daha çok zevke geldim. Zevke
geldikçe de daha çok pompaladım. Götündeki plastik yarak
yarısından fazla içerdeydi. Amının ince duvarlarından
plastik yarağı hissedebiliyordum.
Aklıma tek tek siktiğim kadınlar gelmeye başladı.
Geçen gece isteseydim baldızım Zarife’yi aynı bu şekilde
sikebilirdim. Onun da istediği buydu aslında. Sonra Dilber geldi
aklıma. Basurlu götü iyileşmiş miydi acaba? Sonra, ‘Bana ne?’
dedim kendi kendime. İster iyileşsin, ister iyileşmesin. Öyle
yada böyle o götü sikecektim nasılsa. Dilber’in kızları Semanur
ve adı gibi açılmamış gül Gonca’sı geldi aklıma. Gonca’ya
daha yaklaşamamıştım bile. Bana sisli bir tepenin
üzerindeki ulaşılmaz bir kale gibi geliyordu Gonca. Kendini dünyadan
ayırmıştı sanki. Kocası kim bilir kaç kere
sikmişti onu, çocuğu olmuyor diye boşamıştı sonra
salak adam. Özge, Emine, Esma... hepsi tek tek alıma geliyordu.
Kadınların götünü sikme merakı bende, yengemle muhtarı
sikişirken görmemle başlamıştı. Yengem götten
sikilirken de en az amı kadar zevk alıyordu o sırada.
Amının yalanmasından, memelerinin okşanmasından da çok
zevk alıyordu. Bana bir kadının nelerden
hoşlandığıyla ilgili öğretmenlik
yapmıştı aslında yengem o gece. Bütün bunları
öğretmişti bana. Ama dayımı aldatmıştı.
Rahmetli dayım karısının kendisini aldattığını
bilmeden ölmüştü. Yengemden nefret etmiştim bu yüzden. Yıllar
sonra yengem yeniden çıkıp gelmişti. Bana acı
hatıralarımı hatırlatmıştı yine.
Aklım bunlarla meşgulken Aysel’in sesi geldi kulağıma,
“Osman yavaş, kadını bayılttın, yavaş!” diyordu
sürekli. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. O ara Hacer’in
sesi kesilmişti. O esnada Hacer’e o kadar şiddetli pompalıyordum
ki, neredeyse öne doğru fırlayacaktı kalçalarından
sıkıca tutmasam. Kasıklarım göt yanaklarına
şiddetle çarparken, evin içi ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleriyle
çınlıyordu. Hacer’in göt yanakları löpür löpür
sallanıyordu. Masadan da kırılacakmış gibi sesler
geliyordu. Neyse ki ayakları metaldi, ağaç olsa şimdiye çoktan
kırılırdı belki de.
Hacer, Aysel’in dediği gibi bayılmıştı
sanırım. Aysel sürekli onu kendine getirmeye
çalışıyordu. Dört çocuk anası Hacer’e bu kadar sikilmek
fazla gelmişti. Götünün acısı bayıltmıştı
belki de. O sırada vücudum titremeye başladı. Sarsılarak
boşalıyordum Hacer’in amına. Boşalırken bile
şiddetle pompalamaya devam ettim. Nefes nefese kalmıştım.
Amından çıktığımda döllerim amından
taşıyor, kasıklarına akıyordu. Götündeki plastik
yarağı çıkardım. Ama bu kez osurmadı.
Aysel suratına birkaç defa vurduğunda Hacer kendine geldi biraz. Ağzındaki
havluyu aldı Aysel. Dişleri bıçak gibi kesmişti havluyu.
Omuzlarından tutarak kaldırdım Hacer’i. O esnada da
şiddetli bir, “Ağhh, anacım, ağhh, yandım, ağhh!”
çekti. Götünün sızısı onu çok hırpalıyordu. Hacer’in
şekli şemali değişmişti sanki. Aysel’e, “Şunu
lavaboya götür, elini yüzünü yıka!” dedim. Aysel Hacer’in koluna girdi ve
ağır adımlarla banyoya geçtiler. Bende sandalyelerden birine
oturdum. Yarağım halen kazık gibiydi. Ben de bir banyo yapmak
istiyordum. Daha sırada Aysel vardı çünkü.
Banyoda on dakika kadar kaldılar. Döndüklerinde Hacer halen çektiği
acıyla kendine gelememişti doğru düzgün. Aysel bana bakıp,
“Hacer hanımın götünde çatlak var, götünü
yırtmışsın kadıncağızın. Nasıl
olacak şimdi? Ben biraz krem sürdüm ama bu böyle geçmez. Hastaneye gitmek
lazım!” dedi. Bu sefer korkmaya başladım. Hacer kendinde
değildi. Aysel, “Giyin üstünü, bu kadını hastaneye götür!” dedi.
O korkuyla nasıl tuvalete gidip çişimi yaptığımı,
nasıl apar topar giyindiğimi hiç hatırlamıyorum. Bir anda
kendimi arabanın kapısını açıp Hacer’i içeri
yerleştirirken buldum.
Nereye götürecektim şimdi onu? Böyle bir durumda hangi doktora gitmek
gerekirdi bilmiyordum. Aysel Hacer’i başıma sarmıştı
şimdi. Mecburen bir kadın doğum doktoruna götürmem gerekliydi. O
ara arka koltuktaki Hacer’in sesi geldi hafiften, “Kadın olsun doktor,
erkek doktora gitmem ben!” dedi. Sürekli olarak da, “Ağhh, anam, ağhh!”
diye inliyordu. Nerden bulacaktım şimdi kadın olan kadın
doğumcuyu. Bir hastaneye gitsek kayıt alırlardı. Onun için
gitmek istemedim hastaneye.
Caddelerde dolaşarak doktorların tabelalarına bakmaya
başladım. Uzun bir arayıştan sonra, adı Kadriye olan
bir doktorun tabelasını gördüm. Arabayı park ettim, Hacer’i
koluna girip çıkardım. Merdivenlerden birlikte çıkmaya
başladık. Acaba Hacer’i tanıyan birileri çıkar mı diye
de çok korkuyordum. İçeri geçtik. Genç bir kız vardı içerde.
Şansımıza doktor hanım o sırada muayenehanedeydi ve
başka da hastası yoktu. Kız bizi hemen içeri aldı.
Kadriye hanım masasında oturuyordu. Bizi görünce hemen ayağa
kalktı ve Hacer’i odadaki sedyeye oturtmamı söyledi. Hacer sedyeye
oturur oturmaz, “Ağhh!” diye bir feryat kopardı. O esnada Kadriye
hanım şaşırdı biraz. Odada üçümüzdük. Doktor
hanım Hacer’in normal bir kadın hastalığı
olmadığını anlamıştı. Hacer konuşacak
durumda değildi. Kadriye hanım bana, “Hanımın nesi var? Siz kocası
mısınız?” diye sordu.
Şimdi kocası olmadığımı söylesem çok tuhaf
görünecekti. Gerçeği söyleyemezdim. O nedenle, “Evet, kocasıyım!”
dedim. Kadın inandı mı bilmiyorum, ama bana tuhaf şekilde
baktı. Hacer’le aramızdaki yaş farkı belli oluyordu hemen. Hacer
en az 10 yaş büyüktü benden. “Hocam şöyle gelebilir misiniz?” diyerek
Kadriye hanımı köşeye çektim ve kulağına eğildim,
utana sıkıla, “Hocam, karımla ters ilişkiye girdik,
arkasında yırtık olmuş!” dedim. Kadın bunu duyunca
kızardı, ama yine de belli etmemeye çalıştı. Bir
Hacer’e bir de bana baktı. Hacer’in görünüşünden böyle bir şeyin
olabileceğine pek inanamamıştı belki de. “O zaman bana
değil, cerrahiye gitmeniz gerekir!” dediğinde, “Hocam, karım
illa kadın bir doktor istedi. Erkek bir doktora gitmez hayatta!” dedim.
Bu dediğime kızmıştı, ama yine de sesini
çıkarmadı. Hacer’i kaldırmamı istedi. İçerinin
perdelerini indirdi. “Hanımı biraz öne doğru eğin, şu
üstündeki pardesüyü çıkarın önce!” dedi. Hacer’e yardım ettim ve
pardesüsünü çıkardım. Altına uzun kollu, memelerini ve
göbeğini belli eden dar bir bluz giymişti. Meme uçları sutyene
rağmen belli oluyordu. Onu bugün amından, götünden
bağırtarak sikmiştim, ama bu halini görmemiştim.
Yarağım bu görüntü karşısında sertleşmeye
başladı. Kadriye hanım Hacer’in arkasına geçti,
eteğini beline sıyırdı. O ara
şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım nerdeyse. Çünkü
Hacer’in altında külot yoktu. O telaşla külot giymeyi hem kendisi
unutmuş, hem de Aysel’le ben unutmuştum. Ama Hacer üzerinde külot
olup olmadığını anlayacak halde değildi. Hacer’in
götünde halen döllerimin, zeytinyağının izleri vardı. Götü
kızarıktı ve göt deliğinin ağzında açıklık
vardı.
Kadriye hanım bana doğru çevirdi başını,
yüzünde tuhaf bir gülümseme belirdi. Hacer iyice ayırdı bacaklarını,
doktor elinde mor bir ışıkla baktı Hacer’in götüne.
“Hımm, hımm!” yaptı birkaç sefer. Sonra eline plastik bir
eldiven giydi, eldivenin üzerine bir miktar vazelin sürdü.
Parmağını Hacer’in götüne soktu, Hacer’in götüne iki koca yarak
girmişti bugün. O yüzden doktorun ince, narin parmağı bir etki
yapmadı onda.
Kadriye hanım Hacer’i muayene ederken ben de etrafa baktım. Temiz ve
düzenli bir kadına benziyordu, her şey yerli yerindeydi. Duvarda
diploması asılıydı. Mezuniyet tarihi olarak 1979
yazıyordu. Ben doğmadan önce mezun olmuştu kadın. Demek ki
epey bir yaşı vardı kendisinin. Ama hiçte öyle göstermiyordu.
Kadriye hanım diplerinden beyazlamış sarı saçları
omzuna dökülen, gözlüklü, orta boylu, balıketinde hoş bir
kadındı. Yaşı geçkince olmasına rağmen yine de
genç gösteriyordu. Yüzünde çok az bir kırışık vardı, o
kadar. Üzerindeki beyaz önlük dizlerinin üzerine geliyordu. Önlüğün
altında beyaz, çorapsız, biçimli bacakları görünüyordu,
önlüğünden daha kısa bir etek vardı altında. Memelerini dik
göstermek için belli ki destekleyici sutyen kullanıyordu. Çünkü daha ilk
girişte dikkatimi çeken vücudundan ilerde duran dik ve dolgun memeleriydi.
Diplomanın üzerinde siyah beyaz, uzun dalgalı saçlı bir resmi
vardı. O zaman kullandığı gözlüğün geniş
çerçeveleri vardı. Hoş bir genç kızmış eskiden diye
düşündüm. Gerçi şimdi de hoştu.
Kadriye hanım eldiveni çıkarıp çöpe attı, lavaboda ellerini
yıkadı iyice. Hacer de toparlanıyordu. Reçeteye bir şeyler
yazdı, bana, “Bunları alın. Karınızın anüsüne bu
merhemden sabah akşam bolca sürün. Ayrıca gece yatmadan önce fitilden
de kullanacak. Siz nasıl kullanılacağını
biliyorsunuzdur. Bir de bu aralar yemesine içmesine dikkat etsin.
Sıvı şeyler tüketsin, bol bol su içsin. Kabız olmamaya
gayret etsin!” dedi. Hacer, “Doktor hanım Allah sizden razı olsun!”
diye dua ederken, Kadriye hanım bana kartını uzattı, “Tekrar
ederse yine uğrarsınız!” dedi. Aynı gülümseme vardı
yüzünde. Benim yine Hacer’i götünden sikeceğimi düşünüyordu ediyordu
belki de.
Ben Hacer’i tutup merdivenlerden indirip arabaya bindirdim. Karşıda
bir eczane vardı. Bir koşu gidip ilaçları aldım. Hacer’i
evine gelmeden indirdim. Daha doğrusu kendisi inmek istedi.
İlaçları nasıl kullanacağını söyledim.
Torbayı alıp çantasına attı, “İnşallah kimse
görmez bu ilaçları!” dedi. O ara cüzdanımı açıp kendisine
400 lira verdim. Bugün epey hırpalamıştım kadını
çünkü. “Unutma, haftaya ilk taksitini vereceğim!” dediğimde, “Unutmam,
sen merak etme!” dedi. Parayı alıp birşey demeden çantasına
attı ve gitti.
O giderken ben de Aysel’in evine gitmek için yola koyuldum. Aysel, biz yoldayken ve
doktordayken birkaç defa aramıştı, ama meşgule
atmıştım. Aysel’i aradım. Olan biteni sordu, ben de
anlattım herşeyi. Sonra da, “Gelirken iki tane yüzük al, şu
evlilik alyanslarından olsun. Ucuz da olsa olur!” dedi
gülerek. Yine bir şeyler planlıyordu bu kadın. Artık itiraz
etme durumum yoktu kendisine. O yüzden bir kuyumcuya girip ucuzlarından da
olsa iki tane alyans aldım.
Özge aradığında
gelemeyeceğimi, işlerimin çıktığını
söyledim. Aysel’in evine gelmeden park ettim arabamı. Kapıyı
Aysel açtı. İçeri geçtim. Yerdeki minderlerin üzerinde bir kadın
oturuyordu. Aysel’in sürpriz dediği bu muydu yoksa?
[Osman]
|