Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 62. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Karımı bir başka
kadınla beraber grupseks yapmaya ikna etmek! Bu olacak iş
değildi doğrusu. Odaya döndüğüm zaman karım
yatağın üzerinde oturmuş televizyon izliyordu. Bana, “Nereye
gittin?” dediğinde, “Havuza gittim, seni kaldırmak istemedim!” dedim.
Karım, “Zaten havuza gitmeye niyetim yok, başım çatlıyor!” dedi.
Morali bozuk gibiydi. “Anlat, neyin var? Söyle!” dediğimde, karım,
“Yok bir şey, boş ver!” dedi. Ama birşey vardı muhakkak.
“Anlat, benden bir şey saklama!” dedim. Karım gene, “Yok bir
şey!” deyince sinirlendim.
Karım asık bir suratla yere bakarken kolundan sıkıca
tuttum, o anda, “Ağhh, kolum, bırak kolumu, bırak!” demeye
başladı. “Konuş, yoksa senin amını götünü sikerim!”
dedim karıma. Yüzümdeki ifadeyi görünce korktu. “Tamam, bırak kolumu,
bırak, anlatacağım, anlatacağım!” dedi. Kolunu
bıraktım, kolunu ovaladı bir süre. Daha sonra da gözlerinden
yaşlar gelerek,
“Annen aradı, onunla konuştum, moralim bozuldu!” deyince, “Ne dedi
annem? Anlat çabuk!” dedim kızgınlıkla. Karım, “Annen,
(Eğer hamile kalıp çocuk doğuramazsan, seni de, piçlerini de
evden siktir ederim, sen artık çok oldun, ekmek elden su gölden
yaşıyorsunuz, çocuk doğuramadın bir türlü!) dedi!” diyerek
daha çok ağlamaya başladı.
Annem artık çok olmuştu.
Telefona sarıldım, annemi arayıp ağzıma geleni
söyleyecektim. Ama karım, “Kurbanın olurum, şimdi benden bilir,
daha çok üstüme gelir. Zaten bu ilk değil annenin söylediği. Daha
önce de kaç kere söyledi böyle. Ama şimdi kızlarımdan 'Piç' diye
bahsedince dayanamadım, benim kızlarım piç değil!” dedi.
Karım hüngür hüngür ağlıyordu. O sinirle iki sigara içtim üst
üste. Buraya karımla tatil yapmaya gelmiştim, ama annem bütün
neşemin içine etmişti. Benim mutluluğumu bozmaya
çalışıyordu.
Daha sonra karım benim kanımı donduran şeyler söylemeye
başladı: “Aslında Elif’i de kocasından zorla boşatan
senin annen. Kocasına boşanması için epey para ödemiş
teyzen. Zaten teyzeni de bu işe bulaştıran gene annen. Adamı
karısından zorla boşatıyorlar, çocuklarından
ayırıyorlar. Elif’in seni sevdiği doğru, ama sana böyle bir
oyun oynadılar. Annen telefonda konuşurken duydum ben. Yoksa senin
Elif’le de, Refiye’yle de evlenmene benim gönlüm razı değil. Annen
kabul etmem için bana çok baskı yaptı. Birkaç defa dövdü beni. Ama
ben bunların hiçbirini söylemedim sana. Ama benim kızlarıma piç
deyince işler değişti. Artık hepsini anlatacağım!”
dedi.
Duydukça öfkem kabarıyordu. Karım beni hayretler içinde bırakan
şeyler söylemeye başladı: “Annen töre gereği benimle
evlenmene ses etmedi, babandan çok korkuyordu çünkü. Baban beni seviyor, bu da
annenin bana olan hıncını daha da artırıyor. Eve gelin
geldiğim ilk günden beri bana baskı yapmaya başladı. Sen
işyerinde olduğundan hiçbirinden haberin olmuyordu, ben de senin
üzülmeni istemediğim için ses çıkarmadım. Sonradan ben hepsini
düşününce çıktı ortaya. Annen tatilden gelince bizi o
düğüne zorla gönderdi biliyorsun. Sen o düğün sayesinde Refiye’yle
tanıştın. Annen Refiye’yi de, aynı Elif gibi
ayarlamış. Refiye’nin bize gelip gitmeleri, onun çalışmak
istemesi, senin onu işe koyman falan hepsi palavra. Kadın zaten dünya
kadar zengin. Maksat seni benim elimden almak. Annen ta başından beri
beni hiç sevmedi. Sana Refiye’yi, Elif’i ayarladı. Refiye de, Elif de seni
çok seviyor, bundan kuşkum yok, ama bunların hepsi senaryoymuş
meğerse. Annenin gözü Refiye’nin ve Elif’in babasının
parasında. İkisi de çok zengin. Onlarla evlenirsen, onların
parası sana geçecek. Onlar da kendilerine adam gibi bir koca bulmuş
olacak. Ben seni çok seviyorum, seni kaybetmek istemiyorum. Bunun için hemen
hamile kalmak istiyorum. Hem sonra şey de var, bunlardan ayrı...
Kızım Özge seni seviyor. Bunu söylemek bir anne olarak çok zor, ama
senin onunla ilişkin olduğunu biliyorum. Daha ilk günden sana göz
koydu. Sen de onun gençliğine, güzelliğine kandın. Ama ben sana
suç bulmuyorum. Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek birşey
yapmazmış. Benim kızım ahlaksız çıktı. Bir
ana olarak yüreğim yanıyor, ama sana olan sevgim hepsinden fazla!”
dedi.
Bütün bunlar sonucu şok içindeydim. Karım içindeki kurtları
döküyordu. Özge meselesinde çok fazla durmadığını gördüm. Bana,
“Senden tek bir isteğim var. Kızımın bakireliğini
bozma. Biliyorum, o sana kızlığını vermek istiyor, ama
sen bunu yapma. Onu götünden siktiğini biliyorum. Sonuçta öyle yada böyle
evlenecek. Evlendiği adamın onun kızlığını
bozmasıdır doğru olan. Yoksa bütün dünyaya rezil oluruz!” dedi.
Karım beni şaşırtıyordu. Devam etti, “Senin beni
aldatmana ses etmedim ben. Bir de ben bunları senin başına
kakarsam, beni boşarsın diye çok korktum!” dedi.
Karım sonunda Özge meselesini ortaya çıkarmıştı. Ama
dünyayı başıma yıkmak yerine soğukkanlı
şekilde konuşuyordu. Ben ne diyeceğimi bilemedim, en iyisi
susmaktır diyerek karımı dinleyecektim. Ama
anlamadığım bir şey vardı: Bütün bunların sebebi,
annemin karıma olan nefretiydi. Karıma, “Annem niye senden nefret
ediyor?” dedim. Önce sustu, o sinirle suratına iki tane okkalı tokat
attım. Dudağı kanıyordu. Ama karım buna
aldırmadan gözleri yaşlı anlatmaya başladı: “Lütfen
bunlar bizim aramızda kalacak. Başka kimse bilmesin, bana söz vermeni
istiyorum. Kimse bilmeyecek, bana söz ver!” dedi. “Tamam, söz veriyorum, kimse
bilmeyecek!” dedim. O zaman karım beni hayretten hayrete sokan
şeyleri anlatmaya başladı:
“Bundan iki sene önce, nasıl diyeceğimi bilmiyorum, görümcemin
kocası bana tecavüz etti. Hamile kaldım. Kimseye anlatamadım.
Doktora gittim, çocuğu aldırmam için çok para istedi. Ben de annene
gittim. Ondan borç para aldım. Sonra doktora gidip çocuğu
aldırdım. Ama parayı annene ödeyemedim. Beni devamlı
sıkıştırıp durdu. Parayı ne
yaptığımı soruyordu. Rahmetli kocama söylemekle tehdit
ediyordu. Ben de sonunda dayanamadım, annene güvendim, başıma
gelenleri anlattım. O zamanlarda da kocamın hastalığı
çıktı ortaya. Sonra iyice ağırlaşınca, annen
benden o parayı istemedi bir daha. Ama kocam ölüp de seninle evlenmem
gündeme gelince ve sonra da evlenince, annen beni
sıkıştırmaya başladı. Aslında annen
değil benim çocuk doğurmamı isteyen, baban. Annen babandan çok
korkuyor. Çocuğu alan doktor artık nasıl yaptıysa hasar
vermiş rahmime. Onun için hamile kalamadım bir türlü. Annen de
biliyor bunu zaten!” dedi.
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Karım
gerçekleri söylüyordu belli ki. Görümcesinin kocası, yani Remzi abi
karıma tecavüz etmişti. Remzi abi etrafında örfüne, âdetine,
töresine bağlı, saygılı bir adam olarak bilinirdi.
Karısı Selma abla da öyleydi. Evinin balkonuna çıkarken bile
siyah çarşafını giyen bir kadındı. Şimdi
karım bu Remzi abinin kendisine tecavüz ettiğini söylüyordu. Gözlerim
karardı. Ne diyeceğimi, yapacağımı bilmiyordum. Ama
karım belki de yalan söylemediğine inandırmak için anlatmaya
devam etti:
“Ben bir gün görümcemlere gitmiştim. Görümcem de çocukları da yoktu,
ama Remzi abi evdeydi. Beni içeri aldı. Sonra da, (Kız bir kahve yap
da içelim, senin kahven güzel oluyor!) dedi. Ben de mutfağa geçtim,
sonuçta o da benim bir abim sayılırdı. Ben kahveyi yaparken bu
mutfağa geldi. Arkamdaki sandalyeye geçip oturdu. Ben tedirgin oldum, ama
bir şey diyemedim. Kahvesini yapıp fincana koydum, o sırada bu
kalkıp arkamdan sarıldı bana. (Kız öldüm bittim sana, benim
karıda iş yok. Bana evet de, seni zengin ederim. Haftada bir
uğrarım sana, yada sen gelirsin!) demeye başladı. Bir
taraftan da her yerimi elliyordu. Ben, (Abi ne yapıyorsun? Bırak
beni, saçmalama!) desem de dinlemedi. Sonra suratıma birkaç tane tokat
attı. Beni zorla kolumdan tutup yatak odasına götürdü, üzerimdekileri
zorla çıkartıp tecavüz etti. Günlerce kendime gelemedim. Namusuma
kara leke sürülmüştü. Sonra adet olmadım o ay. Hamile olduğumu
anladım, doktora gittim. Gerçekten de hamileymişim. Aldırmak
istedim ama çok para istedi doktor. Ben de annenden aldım parayı!”
dedi.
Karımın konuşması bittiğinde kan beynime
sıçramıştı. Karım yakın bir akrabamızın
tecavüzüne uğramıştı. Bunu aklım almıyordu bir
türlü. Hem de Remzi abinin tecavüzüne. Benim yapabileceğim tek şey,
Konya’ya dönünce aynı şekilde Remzi abinin karısı Selma
ablayı sikmek olacaktı. Kısasa kısasla cevap verecektim,
hem de bunu Remzi abinin gözleri önünde yapacaktım. Kendi kendime bunun
sözünü verdim. Ama şimdi aklıma takılan başka bir şey
vardı: “Annem bunun için mi senden nefret ediyor?” dediğimde,
karım, “Hayır, o başka!” dedi. Neydi başka olan?
Karım, “Annen benim bir sırrımı biliyorsa, ben de onunkini
biliyorum. Bunu ona söyledim, ama yalan söylediğimi söyledi. İnkâr
etti. Ama ne kadar inkâr ederse etsin, gerçek bu. Senin de öğrenmen benim
garantim olacaktır!” dedikten sonra anlatmaya başladı:
“Şeyy, Osman, bunu söylemek benim için çok zor ama, nasıl desem,
senin annenin eskiden bazı gönül ilişkileri olmuştu. Ben
onları bildiğim için annen bana düşman oldu!” dediğinde
başımdan aşağı kaynar sular döküldü gene. Kalkıp
karıma birkaç tokat attım. Elini kanayan ağzına ve burnuna
götürdü. Komodinin üzerinde duran türbanıyla sildi ağzını, burnunu.
Şimdi ağlamıyordu. “Bana istediğin kadar vur, ama gerçek
bu, senin annen ahlaksızın biri!” dedi. Ben hiç ses
çıkartamıyordum. Ağzım açık kalmıştı.
Karım anlatmaya devam etti: “Sizin kiracınız vardı, Sermet
diye bir adam, bir de karısı Azize. İşte o Sermet’le
ilişkisi olduğunu biliyorum, onları görmüştüm!” dedi.
Sermet abi ve karısı Azize yenge bizim
kiracılarımızdı. Karımla evleneceğimiz için
onları mecburen evden çıkarmıştık. 10 yıl boyunca
bizim kiracılarımız olmuşlardı. Çocukları yoktu.
Sermet abi bir fabrikada gece bekçisiydi, Azize yenge de evlere temizliğe
giderdi. Bizim eve sık sık gelip giderlerdi. Annem, namusuna töresine
çok düşkün bir kadındır. Annemin böyle bir şey
yaptığını tahmin etmezdim hiç. Oysa şimdi karım
bana daha ayrıntılı şeyler anlatıyordu. Sermet abi ve
karısı fakir insanlardı. Çoğunlukla kirayı geç öderlerdi.
Hatta Azize abla benim eski platonik aşklarımdan biriydi, belirgin
bir güzelliği olmasa da çekici bir kadındı. O da annemin bir
kopyası gibiydi, namusuna çok düşkündü. Bizim de evin
temizliğini o yapardı. Ama bunun için para vermezdi annem ona.
Kendisine köpek gibi davranırdı.
Artık karım anlatıyor, ben sadece ağzım açık
dinliyordum: “Bir gün size geldim, sen de, baban da işteydiniz, annen
yoktu evde. Sonra belki Azize ablalara inmiştir dedim. Onların zilini
çaldım. Birkaç kere çaldım, açan olmadı kapıyı. Tam
gidecekken içerden sesler duydum, ama kapı gene açılmadı. Hem
baktım kapının önünde annenin terlikleri vardı. Çok merak
ettim. Evin ön pencerelerinden baktım içeri, ama kimse görünmüyordu. Sonra
arka pencerelere bakayım dedim. Şimdi bizim fazla eşyaları
koyduğumuz küçük oda var ya, penceresi arka yüksek duvara bakan, aradan
girip pencerenin önüne geldim. Perdeler çekili değildi, tülün
arkasından içerisi görünüyordu. Pencere yüksekte ya biraz, ayakucumda
yükseldim azcık. O zaman annenle Sermet Beyi... şey, nasıl
desem, cima ederken gördüm. Sermet Bey anneni bir masaya domaltmış
sikiyordu!” dedi.
Karım anneme karşı her zaman saygılıydı, ona
karşı bir terbiyesizliğini görmemiştim. Konuşması
bittiğinde, küçük buzdolabındaki birayı açtım, peş
peşe birkaç sigara içtim. Bu doğru olsa bile artık birşey
yapamazdım. Olan olmuştu.
Karım, “Onları birkaç
kere daha ilişkiye girerken gördüm. Biliyorsun, bir gün sizin anahtar
içerde kalmıştı, akşam eve girememiş bizde
yatmıştınız. Ondan sonra baban yedek anahtar
yaptırıp bana vermişti. (Kızım ne olur, ne olmaz. Bu
sende dursun, belki lazım olur!) demişti. Ben bir gün size
gelmiştim yine, anneni pazarda sanıyordum. Küçük tenceresi bende
kalmıştı, onu bırakacaktım. Anahtarla açtım
kapıyı, içeri geçtim. O ara yatak odasından sesler geliyordu.
Annenin inleme sesleriydi. Yatak odasının kapısı
aralıktı biraz. Kapıya yaklaştım. İçeri
bakınca ağzım açık kaldı. Sermet Bey yatağın
üzerinde anneni dörtayak üstüne domaltmış sikiyordu. Annen deli gibi
inliyordu, halen giyinikti gerçi. Onları bir süre izledim, sonra tencereyi
bırakmadan çıktım evden. Aşağıda merdivenin
altına saklandım. 10 dakika kadar sonra sizin kapı
açıldı. Annen Sermet Beye, (Beni böyle sikmeye devam et,
istediğin kadar otur evimde, ama bizim herif paradan anlıyor sadece!)
dedi. Sermet Bey de, (Keşke olsa, benim karı dedim ya öküzün biri
yatakta, senin gibi ateşli olsa daha ne isterim. Neyse ben gideyim,
şimdi gelir melir başımıza iş almayalım!) dedi.
Annen de, (Git git, anlar manlar, başımız yanar vallahi, hem ben
de pazara gideceğim!) dedi. Sermet Bey merdivenlerden inip eve girdi, ama
beni görmemişti. Eve çıksam mı, çıkmasam mı diye
düşünüp durdum. O sırada kapı açıldı, annen de
iniyordu merdivenlerden. Giyinmişti, elinde pazar arabasıyla
çıkıp gitti. Ben o zaman eve çıkıp tencereyi
bıraktım!” dedi.
Kâbus gibi bir gece olmuştu benim için. Hem karımın
başına gelenler, hem annemin yaptıkları beni
fazlasıyla yaralamıştı. Ne diyeceğimi bilmiyordum.
Balkona çıktım, artık sigaram da kalmamıştı.
Sonra karımı odada bırakıp aşağıya, bara
indim. O sinirle duble bir viski söyledim kendime. Derin derin düşünürken
omzuma bir el dokundu. Aydan’dı bu. “Aşkım, haber vermedin bu
gece için?” dedi. Yüzümdeki ifadeyi görünce, “Hımm, anladım,
dertlisin! Hayırdır, karınla mı kavga ettin?”
dediğinde, “Boş ver!” dedim. Yanıma oturdu. Halden anlayan bir
kadındı. Moralimi düzeltmeye çalışıyordu kendince.
Bir süre sonra kulağıma eğilerek, “Aşkım, seni memnun
eder mi bilmiyorum, ama senden haber alamayınca kendime birini buldum.
Eğer istersen bu gece birlikte güzel bir üçlü grup yapalım!” dedi.
Anlamsızca suratına baktım. Tekrar kulağıma
eğilip, “Merak etme, Alman bir kadın buldum, onunla lezbiyen bir
ilişki olacak benimki. Ama sen de katıl, çok süper olur!” dedi
gülerek. Bu gece değişik birşeyler yapmam gerekliydi, yoksa
kafayı yiyebilirdim. Karımı aradım, “Ben barda takılacağım,
kafamı dağıtmam gerek, sen yat!” dediğimde, hiç itiraz
etmedi, “Tamam!” diyerek kapadı telefonu.
Aydan’la birlikte odasına çıktım. Aydan, “Misafirim birazdan
gelir!” diyerek, bir bavulu yatağın üzerine koydu. Açınca
içinden beni hayrete düşüren bir sürü şey çıktı. Birkaç
tane damarlı plastik yarak, bir tane belden bağlamalı takma
yarak, iki başlıklı yarak, kelepçe, Aydan’ın 'Anal zevk
topu' dediklerinden birkaç tane, porno dergiler, prezervatifler, kremler... Bir sürü şey vardı.
O sırada odanın kapısı vuruldu. Aydan kapıyı
açınca, içeriye kızıl boyalı saçları beline dökülen,
üzerinde leopar desenli mini bir etekle, gene leopar desenli kısa kollu
bir bluz olan, yaşlıca bir kadın girdi. Ayağında
kalın yüksek topuklu bir terlik vardı. Kadının
parmakları yüzüklerle doluydu, açık pembe bir ruj sürmüştü.
Yüzündeki ve ellerindeki hafif kırışıklara rağmen,
beyaz tenli, güzel bir kadındı. Üzerine dar gelen bluzun
altından oldukça iri ve sarkık memeleri iyice belli oluyordu.
Eteği, koca götüne, kalçalarına yapışmıştı.
Uzun boylu, yapılı bir kadındı.
Kadın beni görünce şaşırdı. Aydan Almanca biliyordu ve
kadına beni anlattı. O zaman kadın, “Oh ja, sehr gut, sehr gut!”
dedi gülerek. Aydan bana dönüp, “Aşkım bu Erika, kendisi tek
gelmiş tatile, ona ülkemizin güzel bir tanıtımını
yapalım bu gece!” dediğinde, “Bu kadın kaç yaşında?”
dedim. Aydan, “65, ama halen taş gibi, baksana!” diyerek kadının
götüne bir şaplak attı. O anda Erika bir kahkaha koy verdi.
Erika bavulun içindekilere baktı, çift taraflı yarağı tutup
Aydan’a gösterdi, sonra da bir kahkaha patlattı. “Wunderbar, sehr gut!”
dedi yine. Aydan bana, “Açılışı nasıl yapalım?”
dediğinde, ona, “Erika’nın bana sakso çekmesini istiyorum!” dedim.
Aydan isteğimi Erika’ya söyleyince, Erika yüzüme şöyle bir baktı
ve dilini çıkarıp dudaklarını yaladı. Bu kadın
yaşına rağmen çok rahat davranıyordu. Aydan, “Bu kadın
da benim gibi, hayattan zevk almasını biliyor. Bakma bunun böyle
olduğuna, 3 çocuğu varmış!” dedi gülerek.
Ben soyunup çırılçıplak kaldım odanın ortasında.
Erika yarağıma bakıp elini ağzına götürerek güldü ve “Oh
ja, schön, sehr schön!” dedi. Ardından önümde dizlerinin üzerine çökerek,
eliyle yarağımı sıvazlamaya başladı. Derken
Aydan’a dönüp bir şeyler söyledi. Aydan da bana, “Prezervatif takmanı
istiyor!” dedi. Ama ben kabul etmedim bunu. O zaman Erika biraz da çekinerek
yarağımın kafasına dilinin ucuyla dokunmaya
başladı. Erika bu işi gayet iyi biliyordu. Az sonra bir eliyle
taşaklarımı tutarken, diğeriyle de götümün
yanaklarını okşuyordu. Deli gibi somuruyordu
yarağımı. Ara ara yalamayı bırakıp, “Ja, ja,
ığmm, sehr schön!” diyor, sonra yine aynı şekilde somurmaya
başlıyordu. Yarağımdan akan zevk sıvıları
ağzının kenarlarını ıslatmıştı
iyice. O sırada Aydan da soyunmuş ve yatağın üzerine
geçerek plastik yaraklardan birini amına sokmaya
başlamıştı.
Erika dizlerinin üzerinde ileri geri sallanarak yarağımı
boğazına kadar sokup çıkartıyordu durmadan. Dilinin ucuyla
yarağımın kafasını dilliyor,
taşaklarımı, kasıklarımı emiyordu. Gözlerini
benden ayırmamaya çalışıyordu. Bir süre sonra elini bluzuna
attı ve yukarı sıyırdı. İçine sutyen
giymemişti, memeleri kocaman, sarkıktı. Meme başları
büyük ve pembeydi, meme uçları da etli ve büyüktü. Memelerinin içindeki
ince mavi damarları fark ediliyordu. Memelerinde, koynunda da
kırışıklar vardı.
Yarağımı ağzından çıkarıp hafifçe çömeldim
ve yarağımı memelerine sürtmeye başladım. Erika ne
istediğimi biliyordu. Sürekli, “Ağhh, ja, ığmm, oh,
ağhh, ja!” sesleri eşliğinde yarağımı iri ve
sarkık memelerinin arasına aldı. Gözleri bendeydi. Erika
yarağıma memelerinin arasında adeta 31 çektiriyordu şimdi.
Çok zevk alıyordum, ben de inlemeye başladım. Bir süre devam
etti bu şekilde Erika. Ama artık dayanacak durumda değildim. Onu
hayvan gibi sikmek istiyordum.
Yarağımı memelerinin arasından çektiğimde, Erika,
“Fick mich! Fick mich! Bitte fick mich!” demeye
başlamıştı...
[Osman]
|