Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 75. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Bir fotoğraf karesi gibiydi. Sol eli
memelerinde, sağ eli amındaydı. İşer vaziyette
oturduğu klozette kendini tatmin ediyor, amını
parmaklıyordu. İkimiz de bunun şokuyla bir süre kaldık
öylece. Esra banyonun ışığını açmamış,
kapısını da kilitlememişti. Banyo penceresinden giren sokak
lambasının ışığı içeriyi bir miktar
aydınlatıyordu. Loş ışıkta yere
attığı minik külotunu ve atletini gördüm. Esra beni aniden
karşısında görmeyi beklemiyordu, ama görünce de bir tepki
göstermedi, heyecandan çığlık atmadı. Sadece amındaki
elini çekti o kadar.
Bembeyaz vücudu loş karanlıkta inci gibi parlıyordu. Vücudu
körpecikti. Memeleri dolgun ve yuvarlak, meme başları dimdikti. E-Mail'de
gönderdiği resimlerinden çok daha güzel ve toydu. Heyecandan titriyordu.
Çıplak zemine ayakuçları ile basıyordu.
Sabahın erken saatinde yatak odamıza baskın
yapmıştı. Yarağımın
kalkıklığını ve annesinin geceliğinin içinde
sallanan koca memelerini görmüştü. Sonra daha ileri gitmiş ve belki
de bizi banyoda sikişirken izlemişti. Karımla ben sikişin
zevki ve heyecanıyla olup bitenin farkında değildik. Aralık
bıraktığımız kapının ne zaman, nasıl
kapandığını bilmiyorduk. Farkına
vardığımızda çok geç olmuştu.
Banyo kapısını içerden kapadım. Kalbim küt küt
atıyordu. Işığı yaksam, karım yada Özge
uyanabilirdi. Esra, “Şeyy, ee, ığmm...” yaptı, bir şey
söylemek istiyor, ama ne söyleyeceğini bilmediğinden
ağzından ancak bunlar çıkabiliyordu. Ben de önce ne
yapacağımı bilemedim, ama sonra (Böyle bir fırsat kaçmaz!)
diye düşünerek külotumu indirdim. Esra gördüğü manzara
karşısında yutkundu. Oysa yarağım inik haldeydi o
sırada. Önüne geldim, saçlarını okşadım. Gözlerini
dikmiş bana bakıyordu. “Hadi, durma, yala!” dedim usulca. Esra gene
yutkundu, ama sonra sağ eliyle tuttuğu yarağımın
kafasını ağzına aldı.
Nasıl yapılacağını bilmiyordu, yazdığı E-Maillere
bakılırsa bu işleri iyi bilen biri sanılırdı.
Porno filmler izliyordu, benimle götten sikişebileceğini söylüyordu.
Ama şimdi acemiliğiyle yarağımın
kafasını kimi zaman ısırıyordu dişleriyle, kimi
zaman da emiyordu.
Kısa süre önce annesinin amından çıkarmıştım
yarağımı. Karımın amının
sıvıları ve döllerim bulaşmıştı
yarağıma. Ama Esra bunun farkında bile değildi. İnce,
narin parmaklarıyla tutuyordu yarağımı. Yarağım
gittikçe sertleşirken, eli küçücük kalıyordu üzerinde.
Onun bu saflığı çok hoşuma girmişti. Bu işi
bilmemesi beni daha da azdırıyordu. Esra açılmamış bir
paketti, daha önce kimse elini bile sürmemişti o pakete. Ama şimdi
kenarından da olsa ben o paketi yırtmanın
eşiğindeydim. Gerçi bu gece onu sikemeyeceğimi biliyordum. Böyle
bir şeye kalkışmak çok tehlikeli olabilirdi. Karım veya
Özge her an uyanabilir ve bizi basabilirdi. Bir taraftan da bunun korkusu ve
baskısı vardı üzerimde.
O an Esra’ya, “Sen sadece ağzını açık tut, bak böyle 'O'
harfini söyler gibi yap!” dedim fısıltıyla. Esra
yarağımı yalamayı ve tutmayı bıraktı.
İki elini bacaklarının üzerine koydu. Ağzını
dediğim gibi 'O' harfini söylüyormuş gibi açtığındaysa,
yarağımı yavaşça ağzında açılan o minik
deliğe sokmaya başladım.
Önce dişleri değdi yarağıma, “Isırma, az daha aç
ağzını!” demek zorunda kaldım. Esra biraz daha açtı
ağzını, evet, böyle çok daha güzeldi. Yarağımı
ıslak ağzına sokmaya başladım yeniden. Ağzı
o esnada sanki bir amcık gibiydi. Dudakları birer amcık
dudağıydı, dili amcığının diliydi. Yarağım
da o amcığın içine giriyordu.
Başını iki yanından tuttum, öne bir adım daha
attım. Yarağımı ağzının içine sokup
çıkartmaya başladım. Esra iki eliyle bileklerimi tutuyordu
sıkıca. Boğuk, ufaktan sesler çıkartıyordu. Gözlerimi
kapadım, bakire bir amcığı siker gibiydim. O zamana kadar
sadece Remziye’nin kızı Buse’yi sikmiştim bakire olarak. Bir
daha böyle bir zevki yaşayabilir miydim, bilmiyorum.
Vücudumun her tarafı titriyordu. Az önce karımla çok güzel bir
sikiş yaşamıştım, ama onun zevki şimdi
yaşadıklarımın yanında hiçbir şeydi.
Esra’nın minik ağzının içinde gidip gelen yarağım
patlayacak gibi kalınlaşmış, şişmişti. Esra
şimdi, “Oğmm, ığmm...” sesleri eşliğinde,
nefessiz kalmış gibi çırpınmaya
başlamıştı. Bileklerimi halen sıkıca tutuyordu. Yarağımı
boğazına kadar sokup çıkartmak istiyordum, ama Esra kendini
kastığından yapamıyordum bunu. “Rahat ol, kasma kendini,
rahat ol...” diyordum ama nafile. Bu bir süre daha devam etti böyle. Ama bir
taraftan da çok korkuyordum, kapı her an açılabilir ve karım
yada Özge ne yaptığımızı görebilir diye.
Derken Esra biraz rahatladı, ellerini bileklerimden çekip kalçalarıma
attı. Ağzını da biraz daha açmıştı.
Yarağımı ağzının içinde yeniden ileri geri
hareket ettirmeye başladım. Dili yarağımın ucuna
değdikçe aldığım zevk katlanıyordu. Bir süre
ağzının içinde bekledim o şekilde. Esra diliyle
yarağımın kafasını dondurma gibi yalıyordu bu
sırada. Aldığım zevk gittikçe artarken, her geçen an
boşalmaya yaklaşıyordum.
Acemi de olsa Esra sonuçta sakso çekiyordu bana. Heyecandan kalbim deli gibi
atıyordu, terden sırılsıklam olmuştum. Bir anda
vücudum elektrik çarpmış gibi oldu, her yanım kaskatı
kesildi. Gözlerim kararıyordu. Son anda kendimi toparladım ve ani bir
hareketle yarağımı çıkardım ağzından.
Duş teknesinin içine döllerimi akıttım, iyice
sıvazladım yarağımı. Zaten az önce karımı
sikmiştim, kalan döllerimi de bu şekilde boşalttım.
Esra heyecanlıydı halen. Banyonun içinde ses etmemeye
çalışıyorduk. Boşalmış da olsam yarağım
halen kalkıktı ve hareket ettikçe sallanıyordu. Esra bir bana,
bir yarağıma bakıyor, ara ara yutkunmaya devam ediyordu. Ona, “Ablan
yatıyor mu?” diye sordum. Ne dediğimi anlamamış gibiydi,
tekrar sordum. “E, evet, yatıyor, horlaya horlaya hem de!” dedi.
Karım da aynı şekilde yatıyordu. Acaba devam etsem mi diye
kısa bir süre düşündüm.
Sikişin ardından çoğunlukla derin bir uykuya dalardı
karım. Özge de işyerinde yoğun bir gün geçirmişti
ayrıca. Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Esra’nın
bakışları üzerimdeydi, benim vereceğim karara göre, o da ya
yatmaya gidecek, yada burada kalacaktı, beni bekliyordu. O sırada
kararımı verdim ve Esra’yı elinden tutup kaldırdım.
“Klozetten tutunup eğil!” dediğimde, “Domalmamı söylesene!”
dedi, ne yapacağını biliyordu bu kez. Ellerini klozetin
kenarlarına koydu. Ona, “Dikkat et, kapağı düşürme sakın!”
dedim, çıkacak bir ses sonumuzu getirebilirdi çünkü.
Soğuk fayansın üzerine dizlerimi koyarak çöktüm. Esra’nın
bembeyaz, biçimli götü karşımdaydı. Göt yanaklarını
ayırdım, amı tıraşlıydı. “Annen mi
tıraş etti seni?” diye sorduğumda, 'Evet!' anlamında salladı
başını. Aile Berberimiz olan karımın müşterilerinden biri de
Esra’ydı. Ama göt deliğinde az da olsa kıl vardı.
Amının minik dudaklarına dilimin ucuyla dokunur dokunmaz,
Esra’dan, “Iğmm, ağhh...” sesleri gelmeye başladı. Bir süre
bekledim, yeniden değdirdim dilimi. Esra gene aynı tepkiyi gösterdi.
Bu kez göt deliğinin ağzına dokundum dilimin ucuyla. “Ayy,
ığmm, uğhh...” diye, Esra aldığı zevkle küçük
küçük inliyordu bu şekilde.
Göt yanaklarını sıkıp yoğurmaya başladım.
Annesininki gibi etli, dolgun ve yumuşak değildi götünün yanakları,
daha sert ve biçimliydi. Dilimi amına ve göt deliğine rastgele
değdirmeye başladım. Esra inlemeye devam ederken, ben artık
amını ve göt deliğini dondurma gibi yalar olmuştum. Esra,
“Iğhh, ayy, ığmm, ağhh...” diyerek deli gibi inliyordu. Bir
Balerin gibi ayak parmaklarının uçlarına basıyordu. Zaman
zaman götünü sağa sola oynatıyor, ellerini klozetin kenarlarında,
bir oraya bir buraya koyuyordu.
O gece iki defa boşalmıştım, ama uzun zaman beklediğim
fırsatın ayağıma gelmesi sonucu o heyecanla
yarağım inmek bilmiyordu. Esra’nın minik göt deliğini
dilledim uzun uzun, bir amına, bir göt deliğine dil darbeleri
atıyordum. Dilimi amının içine soktum, dilimin ucuna
amının zevk sıvıları geldi, gittikçe sulanıyordu
amı. Amının içi sıcacıktı, dilimi
olabildiğince çok içine sokmaya çalıştım. Esra, “Ağhh,
ığhh, ığmm...” diye diye kendini kasıyor, yerinde
oynayıp duruyordu aldığı zevkle.
Derken Esra nefesini bir tutup bir bırakmaya başladı, zaman
zaman nefessiz kalmış gibi oluyor, sonrasında derin bir nefes
alıyordu. Dilim amının içindeydi, amının dilini
dilliyordum, am dudaklarını emiyordum. Artık zevk
sıvıları dudaklarımı iyice
ıslatmıştı, daha da sulanıyordu amı. Ellerim
kadife tenli kalçalarında, göt yanaklarında geziniyordu.
Sonunda Esra kendini kasmaya başladı, elektrik
çarpılmış gibi olmuştu, evet, Esra boşalıyordu.
Amını yalamayı bıraktım. Esra, “Hığmm,
hığmm, hığmm, ağhh, aığmm...” sesleri
eşliğinde boşalıyordu. O boşalırken, ben iyice kasılmış
göt yanaklarını emip, yaladım bir süre. Aradan bir dakika kadar
zaman geçti, Esra ayak tabanlarını koydu banyonun zeminine. Biraz
daha rahatlamıştı en azından. Ben doğrulup ayağa
kalkarken o da doğruldu. Yüzüme bakmıyordu, başını
önüne eğmişti. “Esra, bana bak, hadi bak bana, Esra, hadi...” demek
zorunda kaldım bir süre.
Bana baktığında ise, bembeyaz yüzü
kızarmıştı. O loş karanlıkta bile kolayca
anlaşılıyordu bu. Ayrıca yanaklarında
ıslaklık vardı, gözlerinden birkaç damla yaş gelmişti.
Aldığı zevk onu ağlatmıştı belki de. Bu kez
dudaklarına yumuldum, ıslak dudaklarını emmeye
başladım. Esra öpüşmesini de bilmiyordu. Dilimi soktum
ağzına, ne yapacağını bilmiyordu. Uzun uzun emdim her
iki dudağını, bir ara nefessiz kaldı, öpmeyi
bıraktım. Öksürecek gibi oldu, ama son anda tuttu kendini.
Gecenin o vaktinde saatin kaç olduğunu bilmiyordum, ne kadar zamandır
banyoda olduğumu da unutmuştum. Ona, “Göt deliğin dar ama
sikilmeyecek gibi değil, ama şimdi yapamayız, çok tehlikeli!”
dedim. “Çok korkuyorum, şeyin çok büyük ve kalınmış, ben
onu nasıl alırım içime?” dedi sessizce ve bütün masumiyetiyle.
O ara memeleri bütün haşmetiyle ortadaydı, eğildim ve memelerini
emmeye başladım. Esra, “Ayy...” diye küçük bir çığlık
attı önce, ama hemen ardından saçlarımı okşamaya
başladı. Her iki memesini de uzun uzun emdim, meme
başlarını yaladım, ısırdım küçük küçük. Meme
başları emmelerim, yalamalarımla birlikte şişmeye,
büyümeye başladı. Esra küçük küçük inliyor, gene derin nefesler
alıyor, saçlarımı çekiştiriyordu. Böyle giderse o heyecan
ve istekle onu amından sikebilirdim. Ama eğer o eşiği
geçersem istemediğim sonuçlar ortaya çıkabilirdi. O yüzden
bıraktım memelerini emmeyi.
Yüzü kıpkırmızıydı Esra’nın. Ona, “Hadi giyin,
git, başımız derde girmesin!” dedim. Esra yerdeki atlet ve
külotunu alıp giyindi. Çıkmadan önce de, “Daha önce böyle bir keyif
yaşamadım, kendimi tatmin etsem de böyle olmuyordu!” dedi. Sonra da
genç kız heyecanıyla yanağıma bir öpücük kondurdu ve
kapıyı yavaşça açıp çıktı.
O giderken usulca kapadım kapıyı içerden. Bir üçüncü posta
atmazsam bu gece uyuyamayacağımı biliyordum. Bu kez banyonun
ışığını açtım. Işık gözlerimi
alırken etrafa baktım, geride bizden kalan bir iz olmamasına
dikkat etmeliydim. Neyse ki yoktu, sadece Esra ben gelmeden önce
işemiş ve sifonu çekmemişti. Sifonu çektim, duşu
açtım. Sıcak su akmaya başlayınca girdim altına, lifle
her tarafımı sabunlarken, bir anda karşımda
karımı buldum. Akan suyun sesinden kapının açılıp
kapanmasını duymamıştım. Sabah Esra’nın
yaptığını şimdi karım yapıyordu.
Karım, “Bensiz mi yıkanıyorsun aşkım?” dedikten sonra
üzerindeki geceliği çıkardı ve kirli sepetinin üzerine koydu.
Duş teknesinin içinde gecenin o saatinde güzelce yıkadık
birbirimizi. Ama aklım Esra’daydı halen ve 31 çekmeye fırsat
bulamadan karım damlamıştı yanıma. Şimdi 31
çekmeme gerek kalmamıştı. Karıma usulca, “Domal, aynı
sabahki gibi!” dediğimde, “Manyak mısın, bak gece gece olacak
iş değil bu!” dedi. “Niye, Özge duysun istemiyor musun?” diye sordum.
“Yok, o bir kerelik bir şeydi. Sonuçta o benim kızım, ben de
onun annesiyim!” dedi. Şimdi de Özge’yi düşünür olmuştu.
Ama benim kimseyi düşünecek halim yoktu. Karıma, “Bırak tantanayı
da, domal hadi!” dedim bu kez. Karım gene itiraz edecek olduğunda
saçlarına asıldım ve “Bana bak, sikerim belanı senin gece gece, dediğimi yap çabuk!” dedim. Karım suratımın
aldığı ifadeden korkmuş gibiydi, ses etmeden sabahki gibi
domaldı. Ara ara başını çevirip bakıyordu sadece.
Yarağımı sıvazladım bir süre, ardından göt
yarığına sürttüm. “Bacaklarını aç biraz!”
dedim karıma. Karım dediğim gibi yapınca, geniş
amına sokmaya başladım yarağımı.
Karımın amı şimdi kuruydu, o nedenle girmekte
zorlanıyordum biraz. Ayrıca kendini de kasıyordu.
Zorlaya zorlaya sonunda yarağımı amına tamamen
soktuğumda, karım da acı inlemeler çıkarıyordu. Bana, “Bekle
biraz, az dur!” dedi ve götünü sağa sola oynattı, ardından, “Tamam,
şimdi yap!” dedi. Bunu duymamla birlikte karımın amında
çalışmaya başladım. Karım şimdi usul usul, “Hığhh,
ığmm, ağhh...” sesleri eşliğinde inliyordu. Aynı
sabahki gibi memeleri sallanırken, amı da gittikçe sulanıyor ve
yarağımı sokup çıkarmam kolaylaşıyordu.
Birkaç sefer şiddetli şekilde pompaladım, karım o anda, “Ağhh,
yavaş, çocuklar kalkacak!” dedi. Sonra da, “Yapacaksan adam gibi yap,
yoksa ben bırakır giderim bak!” dedi tehdit eder gibi. Ama onun
tehditlerine cevap verecek halde değildim, o sözlerini bitirirken üçüncü
kez boşalıyordum çünkü. Esra’nın yaşattığı
zevk hala tazeyken karımın iyice genişlemiş amına
boşalmam erken olmuştu. Artık döl niyetine ne kalmışsa
hepsini karımın amına boşalttım. Bir süre daha gidip
geldikten sonra da çıktım amından. Karım doğruldu,
yüzündeki ifadeden, gücü yetse beni dövmek istediğini anlıyordum.
Bir şey demeden suyu açtı, kendi başına yıkanmaya
başladı. Sonra da, “Manyak mısın nesin, azdın iyice
sen bu aralar!” dedi. Beline sarıldım, lifle her tarafını
güzelce sabunladım. Sonunda siniri geçmiş, gevşemişti, o da
aynı şekilde beni yıkadı.
Kurulanırken banyo kapısı vuruldu. Kapının
arkasındaki bu sefer Özge idi ve “Anneee, çok sıkıştım
ya, çıksanıza, hadii!” deyip duruyordu. Karımı gene bir
telaş aldı sabahki gibi. Ama sonra, “Kız baş belası,
git odana çabuk, çıkıyoruz biz, git odana!” dedi sinirle. Bunun
üzerine Özge, “Ya, hadii, ya...” dedi önce, sonra da odasına gitti. Ben
karımla yatak odamıza geçip kapıyı kapatırken,
Özge’nin de banyoya geçtiğini duydum. Sikişmemize mi
uyanmıştı, yoksa gerçekten çişi geldiği için mi kalkmıştı,
bilmiyordum.
Artık yorulmuştum. Gecenin ilerlemiş bir vaktinde üst üste üç
kere boşalmak vücudumdaki bütün enerjiyi alıp götürmüştü
nerdeyse. Plastik yaraklar yerdeydi, karım onları yatağın
altına iteledi. “Sabah buraları temizlerim zaten!” dedikten sonra,
birbirimize sıkıca sarılıp uykuya daldık.
Ama ara ara uyanıp durdum sürekli. Doğru düzgün uyuyamıyordum
bir türlü. Gece yaşadığım tecrübeden dolayı halen
heyecanlıydım. Loş karanlıkta gördüğüm Esra’nın
vücudunu, minik ağzını, yarağımın kafasına değen
dilini, memelerini, amını, göt deliğini düşünüyordum.
Sabahın erken bir saatiydi, ortalık
yeni yeni aydınlanıyordu. Evde büyük bir sessizlik vardı,
karım sırt üstü yatmış halde derin nefesler alarak
uyuyordu. Kapıyı açıp salona çıktım. Kızların
kapısı kapalıydı. Ne yapacağımı
bilmediğimden yeniden odaya dönüp yatağa girdim. Az biraz uyumaya
başlamıştım ki, üst kattan sesler gelmeye
başladı. Önce birkaç adım atıldı zeminde,
ardından yataktan hafif gıcırdamalar gelmeye başladı.
Kulak kabarttım, yatağın gıcırdaması hafiften
artmaya başlıyordu. Annemle babam sikişmeye
başlamışlardı. Bu işi neden gece değil de,
sabahın bu erken saatlerinde yapıyorlardı acaba. Belki de
sabahın o saatinde erkeklerin yarağındaki istemsiz
kalkmanın sonucuydu bu. Dün benim başıma gelen gibi. Bilmiyordum,
ama bildiğim üst katta sağlam bir sikişmenin olduğuydu. Bir
ara yatak öyle bir gıcırdamaya başladı ki, karyolanın
ayaklarının zemine şiddetli çarpma sesleri geldi. Sanki annemle
babam üst katta değil de, bu odada sikişiyorlardı. Ve hep de
karımla yaşadığım sikişlerin ertesinde oluyordu
onların sikişmeleri.
Bir süre sonra yatağın gıcırdamaları azaldı,
azaldı ve sonunda bitti. Daha sonra yeniden ayak sesleri geldi. Muhtemelen
banyoya geçip yıkanacaklardı şimdi de. Onların bu
sikişmesi canımı sıktı. Annemin eski
kiracımız Sermet abi ve babamın bir dönem ortağı olan
Cemal abi ile ilişkileri olmuştu. Annem bunu nasıl
yapmıştı babama? Aklım halen almıyordu. Bununla ilgili
ne yapabileceğimi de bilmiyordum henüz. Ama bir şeyler
yapmalıydım.
Sabah kahvaltı sofrasında Esra her zamanki neşesinden
uzaktı. Hiç konuşmadan kahvaltısını yaptı. Sonra
da bir şey demeden odasına girdi. Karım ve Özge’yi de alıp
arabaya bindim. Özge’ye, “Kardeşinin neyi vardı sabah sabah?” dedim. Özge,
“Bilmiyorum, dün gece bir şeyi yoktu, belki de karnı falan
ağrıyordur, adet dönemi olabilir...” dedi. Bunu duyan karım, “Kız
sus, ağzını yırtarım senin, terbiyesiz, o nasıl
konuşma öyle!” dedi. Özge, “Anne ne var bunda, kızın adet
görmesi ayıp bir şey mi? Sen görmüyor musun sanki!” dediğinde,
ben, “Tamam hadi, uzatmayın ana kız, yakışmıyor size!”
dedim. Sonra da karıma dönüp, “Sen de saçma sapan konuşma, kız
doğru söylüyor!” dedim. Karım ise, “Tabii, sen hep onların
tarafını tutarsın zaten!” dedi küçük bir çocuk gibi.
Özge’yi işyerine yakın bir yerde indirdikten sonra, karımla birlikte,
çalıştığım bankaya gittim. Özel bir finans kurumuydu
burası. Her zaman çalıştığım Sinan Bey yoktu,
başka bir şubeye geçmişti. Yerine, Merve adında, aşağı
yukarı benim yaşlarımda bir kadın bakıyordu. Merve
hanımın karşısına geçtik karımla. Ben konuyu
anlatırken, karım çantasından çıkardığı
altınları ve paraları masanın üzerine koyunca, Merve
hanımın gözleri fal taşı gibi açıldı ve “E,
şey, bana göstermenize gerek yok, ben işlemlerinizi halledeyim!”
dedi, bilgisayarda bir süre işlem yaptı.
Daha sonra paralar için hesap açtık, altınları da kasaya koyduk.
Merve hanım, “Osman bey, isterseniz eşiniz adına da bir kredi
kartı verelim?” dediğinde, karım hemen atılıp, “Olur,
olur, Osman, lütfen, benim de kredi kartım olsun, lütfen...” diye çocuk
gibi konuşmaya başladı. Ben de, “İyi, tamam, alalım!”
dedim. Benim kartımdan ek kart çıkaracaktık. Ama unuttuğum
bir şey vardı. Karımla henüz resmi olarak evli değildim.
Merve hanım karımın ve benim
kimliklerimize baktı önce, sonra münasip bir dille, “E, şey, Osman
bey, kusura bakmayın ama bu şartlar altında maalesef
eşinize kart çıkartamayız. Kendi adına da veremiyoruz,
çünkü hiçbir sosyal güvenlik kurumuna bağlı değil. Bize resmi
bir bilgi, belge gerekli!” dedi. Bunu duyan karım utancından
kıpkırmızı oldu ve ağzını açamadı.
Doğrusu ben de çok utanmıştım. Merve hanım, “Lütfen
yanlış anlamayın, prosedürlerimiz böyle. Ben yine de ne
yapabiliriz diye bir bakarım!” dedi.
Biz ordan ayrılacakken, Merve hanım kartını uzatıp, “Bundan
önce Sinan bey ilgileniyormuş sizinle, ama şimdi ben
ilgileneceğim. En yakın zamanda sizi ziyaret etmek isterim.
İsterseniz siz de gelebilirsiniz!” dedi. “Memnun olurum!” dedim, ben de
kendisine kartımı uzattım.
Karım arabaya binerken, “Ağzına
sıçtığımın orospusuna bak, benim yanımda kocama
sulanıyor!” dedi sinirle. “Lan, ne sulanması manyak, kadın
işini yapıyor!” dediğimde, “Bırak bırak,
işmiş, karının gözleri fıldır fıldır
dönüyordu, görmedim sanma. Sen de memnun olacakmışsın,
bakalım seni memnun edebilecek mi orospu!” dedi gene sinirle.
Oradan sonra Kadriye’nin muayenehanesine gittik. Kadriye henüz gelmemişti,
erken bir saatti çünkü. Öğrendiğimize göre, gelmesi de öğleden
sonrayı bulacaktı. O zaman karım, “Aysel hocaya gidelim!” dedi,
ben itiraz ettiğimde ise arabanın içinde avazı
çıktığı kadar bağırdı. Sinirimden kan
beynime sıçramıştı, ama yine de Aysel’in evine gittik.
Kapıyı, epeydir görmediğim Melahat açtı.
Karşısında beni görünce şaşırdı. Karıma
dikkatli gözlerle bakıyordu. Bize, “Hoş geldiniz, buyurun...” dedi
sessizce. Yanımdakinin karım olduğunu anlamıştı.
Kimse yoktu Aysel’le Melahat’tan başka. Aysel’in kocasından epeydir
ses çıkmıyordu. Bir yerlere gitmişti belli ki. Aysel salonun
ortasında, minderlerin üzerine bağdaş kurarak oturmuş,
gözleri kapalı, kendi kendine bir şeyler mırıldanıp
ileri geri sallanıyordu. Melahat bizi karşısına oturttu. Ama
Aysel’in gözlerini açıp bize bakması için 15 dakika kadar oturduk
öylece.
Sonunda Aysel gözlerini açtı, Melahat’a, “Kapıyı kapat!” dedi
emir verir gibi. Melahat çıkarken kapıyı kapattı. “Niye
geldiniz? Durun durun, siz büyük bir günah işlemişsiniz, evet, evet,
görüyorum, çok büyük bir günah. İçinizi kötü ruhlar esir almış,
şimdi de tövbe etmek istiyorsunuz!” dedi ileri geri sallana sallana.
Bunları duyan karım küçük bir çığlık koyuverdi önce,
sonra da, “Ay vallahi hocam, çok büyük günah, çok büyük!” dedi endişeli
bir halde.
Aysel, “Anlat o zaman kadın!” dedi buyurgan bir sesle. Karım
anlatmaya başladı, ama bir süre sonra kekelemeye başladı. O
zaman ben her şeyi en baştan anlattım.
Anlattıklarımı dinleyen Aysel’in yüzü şekilden şekle
giriyordu. Bitirdiğim vakit, Aysel, “Sizin tedavi olmanız gerekli,
sizi tedavi etmem gerek benim. Yoksa içinizdeki bu ateş sizi eritip
bitirir!” dedi karıma dönerek. Karım, “Ne olur hocam, ne olur, bizi
tedavi et!” dedi yalvaran gözlerle.
Aysel, “Ederim, ederim ama bu size pahalıya patlar. Zaten benim yapacağım
iş değil bu. Bunun için Zehra hoca gelecek!” dedi, eski
huylarını bırakmıyordu Aysel. Benden 3.000 lira para istedi,
ama ben pazarlık ede ede 1.000 liraya anlaştım. Böyle
şeyler için para harcamak zoruma gidiyordu, ama karım bu konularda
geri kafalıydı, hiçbir şekilde sözümü dinlemiyordu. Aysel bir
kâğıda bir sürü şeyin adını yazdı, “Bunları
alıp, yarın bana gelin ikiniz de, ama gelirken bir Bakirenin de bir
tutam saçından getirin bana!” dedi. Karım, “Tamam, ben hallederim!”
dedi.
Oradan çıktık. Kadriye’nin muayenehanesine gelmesine daha vardı.
Aysel’in yazdıklarını almak için bir aktara girdik. Adam
kağıtta yazanlara baktı, sonra da, “Bunu size Aysel hoca mı
verdi?” diye sordu. Karım, “Evet, evet, o verdi!” deyince, adam, “Tamam o
zaman!” diyerek çeşitli otlardan birer tutam alıp torbalara koydu.
Sonra dükkanın arka tarafına geçip, oradan da iki paketle döndü.
Ödemesini yaptım, çıktık. Yine de Kadriye’nin gelmesine
daha vardı.
Ne yapalım diye düşündüm bir süre. İşyerine gitsek Dilber
oradaydı ve karım onu görürse olay çıkarabilirdi. Karıma, “Ne
yapalım?” diye sorduğumda, “Ablama gidelim o zaman!”
dedi. Benim de kafama yattı. Zarife’nin evine gittik. Zarife
güler yüzle karşıladı bizi. İki kardeş birbirlerine
hasretle sarıldılar. Kaynanası da evdeydi, yaşlı,
hoşsohbet bir kadındı. Zarife, karım ve kaynanası yanımızda olduğundan,
benimle oldukça resmi bir şekilde konuşuyordu. Epey bir zaman
kaldık yanında.
Saat 14:00 gibi Kadriye’nin muayenehanesindeydik.
Kadriye beni görünce şaşırdı, ama belli etmemeye
çalıştı, yanımdakinin karım olduğunu
anlamıştı. O da oldukça resmi davranıyordu. Beyaz
önlüğünün altında ince naylon çoraplı bacakları
parlıyordu. Krem renkli yüksek topuklu bir ayakkabı giymişti.
Yaşına rağmen çok hoş bir kadındı Kadriye. Beni
dışarı çıkardı, karımı tek başına
muayene edecekti.
Yaklaşık 15 dakika kadar içerde tek başıma bekledim. Derken
sekreter kız, “Doktor hanım sizi bekliyor!” deyince odasına
girdim. Karımın suratı kızarmıştı, üzerini
toparlıyordu. Kadriye, “Osman Bey, karınıza bundan önce
yanlış bir tedavi uygulanmış, daha doğrusu Kürtajı
kim yapmışsa (Kürtaj kelimesini söylerken suratının
şekli değişti) çok kötü yapmış. Bu da
karınızın rahmine zarar vermiş. Ama korkmanıza gerek
yok. Benim söyleyeceğim tedavi yöntemi ile yeniden gebe kalabilir!”
dediğinde, dünyalar benim oldu.
Kadriye yapılacakları tek tek
anlattı, yazdığı ilaçları hemen kullanmaya
başlayacaktı karım. Onun yanından ayrılırken
karım çok mutluydu. Karım, “Bu kadın çok iyi doktor, nerden
buldun bunu?” diye sorduğunda, “Bir arkadaş karısını
getiriyormuş, o söyledi!” dedim yalandan. Ama o anda karım
mutluluktan bunu anlayacak durumda değildi. İlaçlarını
aldım, karımı eve bırakıp işe döndüm.
Akşama kadar yoğun bir şekilde çalıştım. Özge gün
boyu etrafımda fır fır dönüyordu, ama insanlar
yanımızdayken bir şey yapamazdım. Dilber bir ara gelip, “Ne
yaptın, buldun mu çocuğu?” diye sorduğunda, durumu anlattım,
çocuğun yanına gideceğimi söyledim. Dilber çok sevindi, “Bizim
sürtüğü vereyim mi yanına giderken?” dedi. Semanur’dan bahsediyordu.
O anda beynimde şimşekler çaktı. Uzun zamandır yapmak
istediğim şey için fırsat olabilirdi bu. Semanur’u götünden
sikmek istiyordum kaç zamandır. Dilber’e, “Onun gelmesine gerek yok,
kızcağız zaten üzgün. Ben onunla özel konuşmak istiyorum!”
dedim. Dilber, “Tamam, olur, sen nasıl istersen!” dedi.
Çıkmaya yakın telefonum çaldı. Tanımadığım
bir numaraydı. Açtım, “Aloo, Osman, sen misin? Ben Zekiye!” dedi
telefonun ucundaki. Zekiye teyzeydi bu. Kısa bir hoşbeşten sonra,
bana, “Seninle konuşmak istiyorum!” dedi. “Olur, eve mi geleyim?” dedim. “Yok,
yok, bizim oğlanın evinin orada bir pastane var, oraya gel!” diyerek
pastanenin adını verdi.
Doğrusu çok merak ettim, Zekiye teyze benimle ne konuşacaktı.
Özge’ye bir işimin olduğunu söylediğimde, “Tamam, nasıl
istersen öyle yap!” dedi. Eskiden olsa suratını asardı, ama
şimdi çok anlayışlı, sabırlı görünüyordu. Yine de
onu bir taksi durağında indirdim. Özge taksiye binip giderken, ben de
pastanenin yolunu tuttum...
[Osman]
|