Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 77. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Ayça bir süre sustu. O süre boyunca dikkatle
baktım yüzüne. Gariptir, tanıdık geliyordu. Ya bir yerde
görmüştüm, yada birine benzetiyordum. Acaba kim bu diye kendi kendime
düşünürken, “Ne öğrenmek istiyorsunuz benimle ilgili?” diye sordu
Ayça. “Bana tanıdık geliyorsunuz!” dediğimde yutkundu, bunu
beklemiyordu. “Nasıl yani? Ben sizi ilk defa görüyorum!” dedi heyecanla.
“Yüzünüz tanıdık geliyor!” dediğimde, “İnsanlar birbirine
benzer!” dedi.
Evet, pek bir orospu gibi durmuyordu. “Ya şu sizi bizi
bırakalım, çok komik oluyor!” dediğimde, “Olur!” dedi
başını sallayıp. “Evet, nedir hikâyen? Dediğim gibi,
hayat kadını gibi durmuyorsun. Anlat, çekinme!” dedim. Yine bir süre
sustu, birşeyler düşünüyor gibiydi. “Kocam öldü. Bir kızım
var, üniversitede okuyor, şehir dışında. Ona para göndermem
gerekli. Onun için yapıyorum bu işi!” deyince daha fazla üzerine
gitmemeye karar verdim.
Olgun ve de dolgun, güzel bir kadındı. Giydiği ip
askılı elbise dizlerine geliyordu, şeffaf sutyen
askıları çıplak ve geniş omuzlarında görünürken,
alnındaki çizgiler görmüş geçirmiş bir kadın olduğunu
gösteriyordu. Cevat genç kızların götten vermediğini söylerken,
bu kadın kızına para gönderebilmek için götten sikişmeye
razı oluyordu.
Karnım açtı, “Aç mısın?” diye sordum. “Yok, akşamüstü
yemiştim birşeyler...” dedi Ayça. Ben yine de resepsiyondan iki tane
tost istedim, bir de şarap. Siparişlerimi beklerken, bu kez Ayça
sordu benim hikayemi. Nedendir bilmem ona ısınmıştım.
Yaşadıklarımı genel hatlarıyla anlattım
kendisine. İlgiyle dinledi beni. Bunları anlatınca içimde bir
rahatlık hissettim. Belki de beni dinleyecek birine ihtiyacım
vardı. Ayça, “Karın seni çok seviyor belli ki, seni kimseyle
paylaşmak istemiyor aslında. Ama sonuçta çıkar dünyası. Senin
başkalarıyla evlenmenden dolayı, karının da çıkarı
olacak!” dedi.
“Nasıl, anlamadım?” diye sordum. “Yani, sen şimdi şu Refiye
dediğin kadınla evlenirsen, Özge’yi unutacağını
düşünüyor olabilir!” dedi. Mantıklıydı dediği. O
sırada tostlarımız ve şarabımız geldi. Ben aç
olduğum için tostumun hepsini birkaç ısırıkta yerken, Ayça
yarısını anca yemişti. Yerli, güzel bir şarap
getirmişlerdi. Şişeyi açıp kadehlere doldurdum
şarabı. Ayça tostu yemeyi bırakıp, kadehi aldı eline
ve kaldırıp, “Sağlığına!” dedi. Ben de, “Güzelliğine!”
diyerek kaldırdım kadehimi. Söylediğim hoşuna
gitmişti. Gülümserken, ufak bir yudum aldı şaraptan.
Yüzünü ekşitti, pek öyle içkiyle arası var gibi görünmüyordu.
Kadehinin yarısını anca içebilmişti, ben hepsini
bitirirken. “Ha, unutmadan paranı vereyim!” dedim ve ceketimin cebinden 1.000
lirayı alıp uzattım kendisine. Paraya baktı ve “Burada çok
var!” dedi. “1.000 lira değil mi senin ücretin?” diye sordum. “Yok, ben
500 alıyorum. Sen beni Zümrüt sandın galiba!” dedi gülümseyerek. Para
nasılsa havadan gelmişti, onun için önemli değildi, 500 eksik
veya fazla olmasının. “Boş ver, at cebine!” dediğimde, Ayça
bir orospudan beklenmeyen bir tepkiyle, “Olmaz, fazla bu!” dedi. Almamakta
ısrar edince, ben de, “O zaman sen de 500 liralık fazladan muamele
çekersin!” dedim gülerek.
Dediğim onu üzdü mü, sevindirdi mi anlamadım. Çantasını
açıp parayı koydu içine. Zaman geçiyordu. “Hadi başlayalım!”
diyerek kalktım ve soyundum bakışları arasında.
Çıplak kaldığımda, Ayça baştan aşağı
süzdü beni. Az sonra kendisini sikecek erkeği tanımak istiyordu belki
de. O da kalkıp soyunmaya başladı. Sutyenini açınca, etli
pembe meme uçları olan, koca sarkık memeleri çıktı ortaya.
Altında beyaz bir tanga külot vardı, ön kısmı dantelliydi.
Dantelin altında amının yarığı belli oluyordu.
Tangasını çıkarınca tertemiz amcığı
çıktı meydana. Teni beyazdı, vücudunda kıldan, tüyden eser
yoktu. Yemekte salça, kadında kalça diyen eski zamanın erkeklerini
mutlu edecek bir kadındı Ayça.
Karşımda ayakta çırılçıplak dururken, ne
yapacağını bilmez bir haldeydi. Mecburen ben diyecektim
şöyle yap, böyle yap diye. Ona, “Ağzına almanı istiyorum!”
dediğimde, usulca, “Tamam!” dedi. Önümde dizlerinin üzerine çöktü. Yüzüme
bakıyordu, Esra geldi aklıma, onun gibi acemiydi sanki.
“Ağzını aç!” dedim. Ayça ağzını açtı bir
miktar, ardından yarağımın kafasını
ağzına aldı. Usul usul, ama çok tatlı şekilde
yarağımı emiyordu. Ellerini iki yanına
sarkıtmıştı, dizlerinin üzerinde sabit durmuş bir
halde bir süre emdi yarağımı.
Ama ben ondan daha ateşli olmasını bekliyordum, bu iş için
para veriyordum ve karşılığını almak istiyordum.
“Bana bak!” dedim, Ayça emmeyi bıraktı yarağımı.
Başını kaldırınca, “Şu işi düzgün yap!”
dedim bu kez. Sözlerim onu üzmüştü, ama bunu söylemek zorundaydım.
Ayça bu kez sol elini yarağıma attı ve bu şekilde yeniden
ağzına aldı. Biraz daha iyiydi şimdi, ama yine de para
alarak yaptığı işin
karşılığını veremiyordu.
O zaman başını iki yanından sıkıca tuttum ve
yarağımı ağzının içine sokup çıkartmaya
başladım. Ayça kurtulmaya çalışıyordu, ama
başını sıkıca tutmuştum ensesinden,
kaçamıyordu. “Oğmm, ığmm...” sesleri boğazından
çıkarken, yarağıma dişleri sürtüyordu. “Aç
ağzını adam gibi!” diye bağırmak zorunda kaldım.
Ayça korkmuş gibi ağzını iyice açtı bu kez ve ben de
boğazına kadar sokup çıkarttım yarağımı. Am
siker gibi ağzını sikiyordum Ayça’nın. Korkudan bir
şey yapamıyordu.
Yarağımın kafası, diline, yanaklarına, dişlerine
sürte sürte sikiyordum ağzını. Ayça gözlerini üzerime
dikmişti ağzı sikilirken. Elleri havada kalmıştı,
nereye koyacağını, ne yapacağını bilmiyordu
çünkü. Ağzının sıcaklığını yarağımda
hissediyordum, ama daha fazla devam etmemem gerektiğini anladım. Öbür
türlü ağzına boşalacaktım yoksa.
Yarağımı ağzından çıkardığımda
Ayça öksürmeye başladı. Nefessiz kalmıştı sanki. Bir
süre sonra kendine gelince ayağa kalktı, çantasını
açıp kâğıt bir mendil çıkardı ve bununla
ağzını, çenesini sildi. Yarağımın üzerinde ufak
sıyrıklar vardı, yarağım keskin dişlerine
sürtünce olmuştu bunlar. Yine de kızmadım kendisine. “Senden tek
bir isteğim var, sen de karşılık ver bana!” dedim. Ayça da,
'Tamam!' anlamında başını salladı.
Yarağım kazık gibi olmuştu bu arada. Sıvazladım
bir süre elimle. Ayça yeniden ağzına almasını
istediğimi sanmıştı, onun için önümde diz çöktü yine.
“Hayır, hayır, götten istiyorum şimdi!” dedim. Yüzüme
baktı, dediğim ağrına gitmiş gibi yutkundu. Ama ses
etmeden kalktı ayağa yeniden. “Yataktan tutunup domal!”
dediğimde, en azından bunu yapmasını biliyordu. Ellerini
yatağın üzerine koyup başını aşağı
eğdi iyice. Bacaklarını iki yana ayırdı. Koca göt
yanakları karşımdaydı. Göt yarığının
altında koyu pembe ve büyük dudaklı amcığı bir miktar
açık duruyordu. Göt yanaklarını ayırdım iyice, siyah
bir çukur gibi duran göt deliği çıktı ortaya.
Deliğin haline bakılırsa, öyle çok götten sikilmiş gibi
görünmüyordu. Yarağımın kafasını tutup göt
deliğine bastırmaya başlamışken, Ayça
başını geriye atıp, “Şey, çantamda jel var, ondan
kullan lütfen!” dedi. Devamında da, “Kondom da var, alabilirsin!” dedi.
“Tamam!” diyerek çantasını açtım. İçinde 10-15 tane
çeşit çeşit kondom vardı. Bir de jöle tüpüne benzeyen bir tüp vardı,
üzerinde Almanca bir şeyler yazıyordu.
Rastgele bir kondom alıp taktım yarağıma, daha sonra da
jelden avucuma bir miktar döktüm. Yağ gibi bir şeydi bu, kondomun
üzerine sürdüm iyice. Ardından bir miktar da göt deliğinin
ağzına sıktım jelden ve parmaklarımla yedirdim iyice.
Kondomlu yarağımı sürttüm bir süre götünün
yarığına. Daha sonra da parmaklarımla iyice ortaya
çıkardığım göt deliğine bastırmaya
başladım yarağımın kafasını. Göt deliği
ilk anda pek sikilmemiş gibi görünse de, bastırınca
yarağımın kafası kolayca girdi içine. Jel işe
yaramıştı.
Ayça’nın göt deliği gittikçe açılıp genişlerken,
yarağım daha derinlere giriyordu. Ayça ara sıra, “Ağhh,
ayy, ığhhh, ayy, ağhh...” diye acı feryatlar çıkarsa
da, sonunda yarağımı dibine kadar almıştı göt
deliği. O halde bir süre bekledim. Ayça parmak uçlarına
basıyordu, boyunun kısalığını bir nebze telafi
edebilmek için. Götünü sağa sola oynattı biraz. Acı inlemeleri
kesilmişti, şimdi rahattı anlaşılan.
Göt deliği yarağıma büyük bir baskı yapsa da, jel sayesinde
içinde kolayca hareket edebiliyordum. Göt yanaklarından sıkıca
tutmuştum. Her seferinde yarağımı dibine kadar sokup
çıkarıyordum götüne. Ayça ara ara ahlıyordu. Genişleyen göt
deliğinde hızlanmaya başladım. Kondom takmış da
olsam, bir göt sikmenin hazzını yaşıyordum sonuçta. Ayça
başını sağa sola oynatmaya başlayınca, kumral
saçları da dalgalanmaya başlamıştı. Ellerini
yatağın üzerinde bir oraya bir buraya koyarak denge sağlamaya
çalışıyordu.
İyice hızlandım, kasıklarım artık am siker gibi
göt yanaklarına şiddetle çarpar olmuştu. Her bir kasık
darbemle göt yanakları löpür löpür sallanırken, şiddetli 'Şlop,
şlop, şlop...' sesleri de çıkmaya
başlamıştı. Bir otel odasındaydım, etrafta bizi
dinleyecek, yada gözleyecek kimse yoktu. Onun için istediğim gibi
sikebiliyordum Ayça’yı. Ayça, “Ağhh, ağhh, ığhh, ayy,
ağmm...” sesleri eşliğinde düşmemek için çabalıyordu
bu arada.
O ara yarağımdaki kondom çıkacak gibi olmuştu, iyice
kaymıştı uca doğru. Yarağımı göt
deliğinden tamamen çıkardım ve kondomu tekrar taktım. Ama
baktığımda kondomun ucunun delindiğini gördüm. O kadar
şiddetle sikince kondomun ucu patlamıştı. O zaman kondomu
çıkarıp yere attım, göt deliği halen açık duruyordu. O
heyecanla yeni bir kondom takacak durumda değildim.
Yarağımı göt deliğine bastırmaya başladım.
Kondoma ve göt deliğine sürdüğüm jel göt deliğinin içini
kayganlaştırmıştı, onun için ilk anda biraz zorlansam
da, yeniden ama bu kez kondomsuz halde yarağım götündeydi
Ayça’nın. Ve bu kez daha büyük bir zevk duyuyordum, tenini, göt
deliğinin duvarlarını hissediyordum çünkü. Aynı hızla
sikmeye başladım yeniden.
Zevk dalgası her bir yanıma yayılmaya başladı
kısa sürede, elektrik çarpıyordu sanki bedenimi. Son bir gayretle
şiddetle pompaladım götüne. Son anda götünden çıkardım
yarağımı, o sırada şiddetli bir osuruk sesi
çıktı götünden Ayça’nın. Ama bunu umursayacak durumda
değildim. Onu omuzlarından tutup, “Gel şöyle!” diyerek önce
kaldırdım, sonra da yatağa oturttum. Ayça’nın yüzü
kızarmış ve terlemişti. Yarağımı
sıvazlamaya devam ederken deli gibi boşalmaya başladım.
Yarağımdan ilk fışkıran döllerim yüzüne gelmişti,
Ayça iğrenmiş gibi ağzını, gözlerini sıkıca
kapadı bu anda. Yanaklarına, burnuna, ağzına, çenesine
fışkıran döllerimden arta kalanları da koca memelerine
akıttım. Sol elimle memelerini tutup kaldırırken, sağ
elimle de yarağımı sıvazlayıp kalan döllerimi
akıtıyordum memelerine.
Nefes nefeseydim, kalbim küt küt atıyordu. Tüm döllerimi
akıtınca doğruldum. Ayça’nın gözleri halen
kapalıydı. “Ne kapatıyorsun, açsana şu gözlerini!” dedim
kızarak. Ayça gözlerini açınca, göz kapaklarına akmış
döllerim bulaştı gözlerine. İğrenmişti, ama bir
şey diyemiyordu. Ayça sessizce kalkıp banyoya geçerken, ben de
sırt üstü uzandım yatağa.
Jel tüpü yatağın üzerindeydi. Bunun benzerinden Aydan’da da
görmüştüm, ama kullanma fırsatım olmamıştı.
Hoşuma gitmişti bu tüp. Bununla Esra’nın minik göt deliğini
sikebileceğimi düşündüm. Hem o da bir nebze olsun
korkularını üzerinden atabilirdi böylece. İçerden duşun
sesi geliyordu, Ayça yıkanıyordu.
Ben de kalkıp banyoya geçtim, duş kabininin içindeki
ıslanmış ve çıplak vücuduna baktım bir süre.
Dediği gibi okuyan kızına para göndermek zorunda olan bir
kadın mıydı, yoksa yalan mı söylemişti bilmiyorum. Ama
Zümrüt gibi 1 kilometre öteden orospu olduğunu belli eden bir kadın
değildi Ayça.
Duş kabini iki kişiyi alacak kadar genişti. Sürgülü
camını açıp ben de girdim içine. Ayça beni görünce hiç ses
etmeden yana kaydı, sıcak suyun altında hiç konuşmadan
yıkandık. Kurulanıp içeri geçtiğimizde, Ayça gümüş
tabakasından bir sigara çıkardı yine. Bana da uzattı, onu
kırmayıp aldım sigarasından.
“Tabakan güzelmiş, kaça aldın?” diye sordum. “Almadım, rahmetli
kocamındı!” dedi. “Niye öldü?” diye sordum. Sigarasından derin
bir nefes çekti ve “Boş ver!” dedi. “Anlat, dinlerim seni, hasta
mıydı?” diye sorduğumda, “Yok!” dedi başını
kaldırıp. Anlatmaya başladı, “Cinayet!” dedi, sonra tekrar
sigarasından derin bir nefes çekti. “Hayırdır?” dedim. “Bir
alacak verecek meselesi vardı, o işin sonunda karşı taraf
vurdu kocamı!” dedi.
Devam edip, “Vuranı attılar içeri,
ama olan bize oldu. Düzenimiz bozuldu. Benim işim gücüm yok, mesleğim
yok. Akrabalarımız zaten istemezdi, sevmezlerdi kocamı. Kendi
kardeşleri bile sahip çıkmadılar bize o öldükten sonra. Bir de
korktular kocamı vuran adamlardan, bizim de sonumuz onun gibi olmasın
diye...
Kocamın cinayetini haber yapan bir gazeteci vardı, o arada
sırada uğruyordu. Dediğine göre halimize acıyormuş.
İşte o, yani, anlarsın işte, ona yakınlık duymaya
başladım, gazeteciye. Bir süre onun evinde yaşadım hatta
kızımla. İşte bir gün bu dedi ki, (Senin sesin güzel, sana
kaset yapalım, ama önce bunun için biraz şarkı söylemeyi iyice
öğrenmen gerekli, sahneye çıkman lazım!) dedi. Bu dediği
bana hiç uygun değildi. İlk başta itiraz ettim, istemedim. Ama
bu beni ve kızımı evden atmakla tehdit edince korktum. Sonunda
da kendimi bir pavyonda buldum...
Her gece sarhoş adamlara şarkı söylüyordum
anlayacağın. Meğerse bu şerefsiz beni
kandırmış, ben pavyona başlamadan önce bir kâğıt
imzalamıştım. Bana (Bu sözleşme kâğıdı!)
demişti. Oysa o sözleşme değil, borç
kâğıdıymış. Beni satmış pavyona.
Karşılığında da para almış, o paranın
ödemesini de çalışa çalışa ben yapacaktım. Ben
şarkıcılık yapacağımı sanırken, beni
müşterilerin masasına oturttular!” dedi.
“Konsomasyon yani?” dediğimde, “Evet!”
diyerek devam etti. “İşte böyle yani, iki sene boyunca köpek gibi
çalıştım. En sonunda da kaçtım ellerinden. Bunlar hep
Ankara’da olmuştu, orada yaşıyordum zaten. Burada ablam
vardı, pek görüşmezdik, ama en sonunda mecbur kaldım, onun
yanına geldim. Ablam yaşadıklarımı biliyordu, bana (Senin
mesleğin yok, en azından internette soyunarak para kazanabilirsin!)
dedi. Kendisi de yapıyormuş bunu. O böyle söyleyince şok oldum,
ama başka da çarem yoktu. İnternette kamera açıp soyunmaya
başladım, ama kazandığım para bir şeye
benzemiyordu. En sonunda Cevat’la tanıştım, aşağı
yukarı iki seneye yakın oldu. Bu işi hiç istemiyorum, ama
mecburum yapmaya, onun için sana daha yeni başlamışım bu
işe gibi gelmiş olabilirim!” dedi.
“Kızın biliyor mu bu işi yaptığını?” diye
sordum. “Biliyor, ama bilmese ne olacak. Benim tek amacım onun iyi bir
yere gelmesi. En azından o da bunun farkında ve derslerine
çalışıyor. Hiç dershaneye gitmeden kazandı üniversiteyi,
onunla gurur duyuyorum!” dedi gözlerinin içi gülerek.
Bir süre yatağın üzerinde birbirimize sarılı halde uyuduk.
Gözlerimi kapatacağım sırada telefonum çaldı. Ceketin
cebindeki telefona baktım, karım arıyordu. Karım, “Gelmeyecek
misin? Bak saat kaç oldu?” diye söyleyince, “Ben biraz daha kalırım,
sen yat!” dedim. “İyi, tamam!” diyerek kapadı telefonu. Onu
kadın doğumcuya götürdüğüm için mutluydu, onun için ses
etmiyordu.
Ayça da doğrulmuştu yatakta. Bana bakıyordu, bir anda
dudaklarına yumuldum. Etli dudaklarını emdim, ilk anda
kararsız kalan Ayça, sonrasında karşılık verince daha
bir iştahla emmeye başladım dudaklarını. Dilimi soktum
ağzının içine, sonra aynısını o yaptı.
Birbirimize sıkıca sarılmış halde uzun zaman
öpüştük.
Ardından dudaklarımı aşağılara
kaydırdım, boynunu, göğsünü öptüm uzun uzun. Etini emdim.
Sıra memelerine gelmişti. İştahla emmeye başladım
meme uçlarını, dilledim, ısırdım. Ayça hafiften
inlerken saçlarımı okşuyordu. Sağ elimi
amcığına attım, orta parmağımı soktum içine.
Sıcacıktı amı, parmağımı yarak gibi sokup
çıkartmaya başladım. Her iki memesini de uzun uzun emdim bir
bebek gibi. Ayça elini amındaki elime atmıştı bu arada.
Kendisi de amını üstten ovalamaya başlarken ben
karnını, göbeğini öpüyordum.
Etli butlu bir kadındı, dilimi dondurma yalar gibi karnının
üzerinde gezdirirken, inlemeleri artmaya başlamıştı.
Şimdi hem orta hem yüzük parmağımı sokup çıkarıyordum
amına hızlı hızlı. Ayça bir eli amında,
diğeriyle saçlarımı çekiştirirken, belini
kaldırıp indirmeye başladı yatakta. Sürekli inliyordu.
“Ağmm, oğhh, çok güzel, oğhh, çok güzel...” diye diye belini
kaldırıp indiriyordu. Boşalmaya yaklaşmıştı.
Amındaki parmaklarım vıcık vıcık olmuştu,
elim de amının zevk sıvılarından nasibini
fazlasıyla almıştı. Etli, koca amı bir çeşme gibi
akar olmuştu. Ayça’nın inlemeleri sıkılaştı,
nefes alışları hızlandı. Amındaki elimi
sıkı sıkı tutmuş, amına daha güçlü
bastırmamı istiyordu. O anda yeniden memelerini emmeye
başladım deli gibi. Derken tiz sesler çıkartmaya
başladı, nefessiz kalmış gibiydi, bacaklarını
sıkıştırınca, elim mengenenin arasında
kalmış gibi oldu kasıklarının arasında.
Bir süre kaldı bu halde, sonra kendine geldi, bacaklarını
açtı yeniden. Elimi çektim amından. Parmaklarım su içindeydi.
Göğsü bir inip bir kalkıyordu aldığı nefesle.
Yanına uzandım sırtüstü. Ayça başını göğsüme
yasladı, göğsümü öptü uzun uzun, saçlarımı okşadı
ve “Teşekkür ederim, buna ihtiyacım vardı!” dedi gülümseyerek.
Bir eli yarağımdaydı, sıvazlaya sıvazlaya
kaldırmıştı yarağımı. “Amından sikmek
istiyorum!” dediğimde, “Sik!” dedi usulca. “Ama istersen kondom tak!”
deyince kalkıp çantasından aceleyle bir kondom aldım,
kalkık yarağıma taktım hemen. Tekrar yatağın
üzerine çıkıp bacaklarının arasında yerimi aldım.
Amı iyice ıslanmış ve kayganlaşmıştı,
kondomun da kayganlığı eklenince yarağım hemen
girivermişti içine. Amının içine yağ sürülmüştü sanki,
hızlı hızlı sikmeye başladım. Terleyen
kasıklarımızın birbirine değmesinden osuruk benzeri
sesler çıkar olmuştu. Altımızdaki yaylı yatak deli
gibi yaylanıyor, sallanıyordu. Amından çıktım az
sonra, kalçalarından tutup bacaklarını kaldırdım
havaya.
Ayça iki elini kalçalarına atmışken, açık duran amına
girdim tekrar. Bu şekilde daha sert sikmeye başladım.
Ayça’nın dolgun vücudu yarak darbelerimle ileri geri sallanırken,
memeleri de deli gibi sallanıyordu dört bir yana. Ayça, “Ağhh,
ığmm, sik, sik, oğhh, devam et, çok güzel, oğhh, sik...”
diye diye inlerken, ben kendimi biraz daha öne kaydırdım dizlerimin
üzerinde. Daha güçlü şekilde pompalamaya başladım.
Ayça sallanan memelerini tutuyordu. Bense ayak
bileklerini kavramıştım sıkıca. Altımda ileri
geri gidip gelen vücudu, yaylanan yatak, yatağın zemine vurma sesleri...
hepsi beni daha da zevklendiriyordu. Amı oldukça genişti, bazen o
heyecanla yarağım koca amından tamamen çıkıyordu.
Sonra tekrardan sokuyordum amına. Bir iki sefer çıkacak gibi olan
kondomu taktım yarağıma tekrar. Boşalmaya her geçen saniye
daha çok yaklaşırken, ben de aldığım zevkle
inliyordum. Ayça’nın koca amından gelen 'zort, zort!' seslerine
kasıklarımın kalçalarına, göt yanaklarına
çarpmasından kaynaklanan 'Şlop, şlop!' sesleri
karışıyordu.
Ve sonunda ikinci sefer, bu kez amına boşaldım. Ne kadar dölüm
kaldıysa akıttım kondomun içine. Yarağımı
çıkardığım vakit kondomun içine bir miktar dölümün
aktığını gördüm. Koyu pembe kondomun üzeri Ayça’nın
amının sıvıları ile kaplanmıştı. Bir
süre o şekilde, dizlerimin üzerine çökmüş halde kaldım
yatağın üzerinde. Sonra da ayağa kalktım. O sırada
Ayça da kalkmıştı. Yarağımdaki kondomu elleriyle
aldı, yere attığım patlamış kondomu da alıp
banyoya geçti. Az sonra sifonun sesi gelirken yanıma döndü, lambayı
kapadı. Şimdi sadece komodinin üzerindeki küçük gece lambası
yanıyordu. Birlikte ince yorganın altına girip
sarıldık birbirimize.
Ayça bu geceden memnun kalmıştı, göğsümü yine uzun uzun
öptü. Ellerini göğüs kıllarımın üzerinde gezdirdi. “Şu
kaçtığım adamlardan biri çıkacak karşıma diye
korkuyorum. Onun için gideceğim müşterileri iyice sorup
soruşturuyorum, senin öyle biri olmadığını
söylemişti Cevat. Yine de bir korku vardı içimde buraya gelirken. Ama
şimdi çok mutluyum, teşekkür ederim sana!” dedi.
Sıkıca sarıldım ona. Yorulmuştum, o da öyleydi. Hatta
Ayça benden önce daldı uykuya. Uyandığım vakit saat üçü
geçiyordu. Her yer sessizdi. Ayça mışıl mışıl
uyuyordu. Kalkıp banyoya geçtim. Döndüğümde ona baktım uzun
uzun. Hikâyesi gerçek miydi, değil miydi? Hem nerden tanıdık
geliyordu yüzü? Bunu öğrenmenin tek yolu vardı.
Uyanacak gibi görünmüyordu. Çantasını açtım, verdiğim para,
kondomlar, sigara tabakası, ıslak mendil, kâğıt mendil vs.
şeyler vardı. Bir de el cüzdanı vardı, siyah deri
kaplı. Cüzdanın fermuarını açtım. İçinde birkaç
kredi kartı ile bir kızın vesikalık resmi ve kimliği
vardı. Kimliğine baktım, tahmin ettiğim gibi Ayça takma
ismiydi, tıpkı Zümrüt gibi. Gerçek adı Şermin idi. 38
yaşındaydı. Kızı 19-20 yaşında vardı
resmine bakılırsa ve de çok güzeldi. Ama beni şaşırtan
Ayça yani Şermin’in kimlikteki resmiydi. Aynı karım gibi
kapalıydı Şermin resminde. O hali ile şimdiki arasında
dağ kadar fark vardı. Büyük bir türbanla
bağlamıştı başını, kara kaşları
kalındı. Yüzünde makyajdan eser yoktu. Dul yazıyordu medeni
halinde. Kimlik beş yıl önce verilmişti. O zaman
çektirmişti belki de. Yüzünden o zaman daha zayıf olduğu
anlaşılıyordu, yine de güzel bir kadındı.
Yaşadıklarının onu çok değiştirdiği
belliydi. Hikâyesinin gerçek olduğuna inanmıştım. O
sırada yere bir şey düştü. Bu da bir vesikalık resimdi.
Eğilip aldım yerden. Resme bakınca beynimde şimşekler
çaktı. Sonunda bulmuştum Ayça yani Şermin’in nerden
tanıdık geldiğini.
Bu resimdeki Nurten’di, yani Keriman’ın üst komşusu. Şermin’in
bahsettiği ablası Nurten’di...
[Osman]
|