Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 84. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Nurcan beni telefonla arayıp, “Osman,
getirme, getirme karını. Bu çocuk huysuzluk ediyor. Kendini
odasına kilitledi!” dedi üzgün ve telaşlı bir sesle. Eve
yaklaşmak üzereydim bunu dediğinde. “Ee, ne olacak peki?” diye sordum.
Nurcan, “Bilmiyorum, ne yapacağımı bilmiyorum. Bu çocuk ya
gerçekten Homo'ysa ben ne yaparım, ne ederim? Osman sen yardım et
bana, ne olursun yardım et. Odasından çıkmıyor, kilitledi
kapıyı, açmıyor. Yardım et...” derken, ben, “Ne
yapayım bu saatte? Çocuk istemiyorsa üzerine gitme. İlerde daha kötü
olur, sonra hallederiz!” dedim.
Nurcan’ın telefonun öbür ucunda ağladığını
anlıyordum. “Aklıma mukayyet olmaya çalışıyorum Osman.
Ya oğlum gerçekten Homo'ysa? Ne yaparım ben kadın
başıma? Ne yaparım?” deyip duruyordu yine.
“Bak dediğim gibi, çocuğun üstüne gitme! Çocuğu kendinden
soğutursun. Merak etme ben hallederim bunu. Ama bak, bu iş
karımla falan olmaz, ona göre!” dedim. Nurcan, “Tamam tamam, sen yeter ki
hallet, ben başka şey istemem!” dedikten sonra kapadı telefonu.
Böylece aklımı başımdan alan şey
gerçekleşmemiş oluyordu. Karım, Homo da olsa bir erkeğin
koynuna girmeyecekti. Eve geldiğimde kızlar odalarına
çekilmişti. Karım ise mağazadan aldığı bir elbise
ile salonda oturuyordu. Koyu yeşil, tek parça, ayak bileklerine kadar
inen, kapalı bir elbiseydi. Başını krem renkli bir
şalla bağlamıştı. Ayağında ise oldukça
yüksek, kalın topuklu aynı krem renkli bir ayakkabı vardı.
Elbisesi çok güzeldi, ama biraz dar gibi gelmişti. “Bu dar değil mi?”
diye sordum, “Yoo, çok rahat. Niye, beğenmedin mi yoksa?” dedi. Eğer
beğenmediğimi söylersem üzüleceğini biliyordum.
“Hayır, çok güzel, ama dedim ya biraz dar sanki. Yani, baksana, memelerin
altında iyice belli oluyor. Dön şöyle!” dediğimde etrafında
iki tur attı. “Popon da alttan iyice çıkıntı
yapmış, külotunun lastikleri meydanda!” dedim. “Korkma, şu
aldığın külotlardan giyerim, külotumun izi çıkmaz. Hem
zaten beni kimse görmeyecek. Kadın kadına oturacağız!”
dedi.
O sırada Özge ve Esra odalarından çıkıp salona, annelerinin
yanına geldiler. Esra aynı annesi ve ablası gibi
başını kapatmıştı. Özge bordo renkli, annesininki
gibi uzun ve kapalı bir elbise giymiş, başını elbise
ile aynı renk bir türbanla sıkıca bağlamıştı.
Esra ise koyu mavi, aynı annesi ve ablasınınki gibi kapalı
bir elbise giymiş, kırmızı bir şalla
bağlamıştı başını. Her iki kardeşin
ayağında biri beyaz, diğeri siyah yüksek topuklu ayakkabı
vardı.
Esra, “Nasıl olmuşum?” derken, “Çok güzel, ama nerden çıktı
bu?” diye sordum. Karım, “Onca insan gelecek, kalkıp açık
saçık bir şey giyerse olmaz. Hem zaten artık onun da kapanma
vakti geldi. Ablası gibi erkenden kapansa daha iyiydi, ama işte düz Liseye
gittiği için böyle oldu!” dedi. “Beğendi mi diğerleri?” diye
sordum. Özge, “Oo, hepsinin dibi düştü!” dedi ağzını
açarak.
Karım, “Dur sana sofra hazırlayayım!” derken, Özge, “Anne sen
otur, ben hazırlarım!” diyerek kalktı. Esra da
ablasının peşinden mutfağa geçti. Ben yemeğimi yerken
karımla kızlar sanki bir şey varmış gibi
bakıyorlardı yüzüme. “Ne oldu?” dediğimde, karım, “Yok bir
şey, bu aldıklarımızı çok sevdik de. Daha başka
şeyler de aldık gerçi...” dedi. “Biliyorum, eşek yüküyle para
gitti!” dedim. Karım, “Bu Refiye’de de bok gibi para var.
Cüzdanını görmedin mi, hep yabancı paralar, bir sürü kart
vardı!” dedi, sonra da, “Neyse, bundan sonra kocası sen
olacağın için onları sen yiyeceksin!” diye ekledi gülerek.
“Dilber’i işten çıkarttım, yerine başkasını
aldım!” dediğimde, karım, “Sahi mi, gerçek mi? O orospunun
anasını görmek istemiyordum, iyi ki çıkardın!” dedi
sevinçten ağzını açarak. Bir şey demese de Özge de bu
yaptığıma sevinmişti. Esra, “Kimi aldın yerine?”
derken, “Bu bağladığımız işyerinin sahibi birini
göndertti. Gariban bir kadın, onu aldım!” dedim.
Karım, “İyi yapmışsın, sevap işlersin hiç olmazsa!”
dedi. Dilber’e maaşını verip sigortasını
yatıracağımı söylemedim onlara, aksi takdirde bana
kızardı karım. Yemeğin ardından beraber çay içtik.
Daha sonra ise yatak odamıza çekildik.
Karım bu haliyle çok güzel ve çekici görünüyordu. Beline
sarıldım, “Çok güzelsin!” diyerek yanaklarından öpmeye
başladım. Yanaklarında, çenesinde hafif uzamış tüyleri
vardı. Az sonra karım da karşılık vermeye
başladığında daha da mutlu oldum. Dillerimizi
çıkardık ve karşılıklı dilledik birbirimizi
odanın ortasında ayakta dururken.
Sol elim karımın memelerinde geziniyordu elbisesinin üstünden.
Sağ elimi ise götüne atmış, avuçluyordum. Dolgun göt
yanaklarını elimin altında hissettikçe pantolonumun içindeki
yarağım sertleşmeye başlamıştı. Birbirimizi
uzun uzun öptük, karım da boynumu, yanaklarımı öpüyor, etimi
emiyordu. Ayağındaki yüksek topuklularla boyu epey
uzamıştı.
Öpüşme faslından sonra karım, “Soyunayım mı?” derken,
“Hayır, böyle kal!” dedim. Onu sırt üstü yatağa
uzandırdım. Karım, “Elbisem kırışacak!”
dediğinde, “Boş ver, yenisini alırım!” dedim. Ardından
lambayı kapadım, dışardan gelen ince bir
ışık içeriyi aydınlatıyordu. Tamamen soyunup
çıplak kaldım. Karım kalkık yarağıma bakarken
elbisesini yukarı doğru sıyırmaya başladım.
Dizlerinin üzerine gelen lastikli, ince, parlak naylon bir çorap giymişti.
İçerinin loş ışığında bacaklarındaki
çorapları parlıyordu. Çoraplarının bittiği yerden
bacaklarını öpmeye başladım. Ufak ufak, acele etmeden
öpüyor, emiyordum bacaklarını. Karım sessizce
saçlarımı okşarken dudaklarımın ucunda beyaz tenini,
etini hissetmek yarağımı sertleştiriyordu,
damarlarımdaki kanın daha hızlı
aktığını hissediyordum.
Yukarılara çıktıkça karımın kalçalarında,
kasıklarında minik ter damlacıklarının olduğunu
hissettim. Dudaklarım hafif tuzlu bu ter damlacıkları ile
ıslanırken, karım bacaklarını iki yana daha çok
ayırdı. Elleri saçlarımda gezinmeye devam ediyordu bu
sırada. İçine beyaz pamuklu bir külot giymişti. Külotun
üzerinden amının şişkin ve etli dudakları
çıkıntı yapmış, belli oluyordu. Külotunun üzerinden
dilimi amının dudaklarında gezdirdim.
Karım saçlarımı daha bir istekle ve çok çekmeye
başlamıştı şimdi. Ama dudaklarından çıkan
bir ses yoktu. Kendini dizginlemeye çalışıyordu
anlaşılan. Külotu üstten dilim ve dudaklarım, alttan ise
karımın amından gelen zevk sıvıları ile
ıslanmaya başlamıştı. Ara ara külotunun kalın
lastiklerinin bittiği noktadan kasıklarını dilliyor,
emiyordum. Pazar malı, basit bir külottu bu. Ter ve hafif sidik kokulu
kasıklarında karımın amını tıraş
ederken almayı unuttuğu birkaç uzun ve sert kıl ara ara
dudaklarıma, dilime batıyordu.
Külotunun ön tarafı artık iyice ıslanmış bir haldeydi.
Hafif yapış yapış bir sıvının külotun
bezinden dilime bulaşmasını fark ediyordum. Bu külotunu
aşıp gelen amının zevk sıvıları idi. Külotun
lastiklerinden tutup onu sıyırdım, am dudakları
çıktı ortaya. Külotunu indirmeden am dudaklarını emmeye
başladım.
Karım ufaktan zevk iniltileri çıkartmaya
başlamıştı bu sırada. Dilimi am dudaklarında
gezdiriyor, emiyor, yalıyordum. Am sıvıları
dudaklarımı ıslatsa da aynı şekilde acele etmeden
devam ediyordum. Karımın geniş amına dilimi soktum bu kez.
Amının sıcaklığı dilimi yakmaya
başlamıştı. Karımın bızırını
emdim, ufak ufak ısırdım onu. Karımın iniltileri
çoğalırken saçlarımda gezinen eli sanki onları kökünden
koparmaya çalışıyor gibiydi.
Kendime hakim olmaya çalışıyordum bu süre boyunca. Bir an önce
onun içine girip sikmek, boşalmak istiyordum, ama engelliyordum kendimi.
Uzun zaman amını dillemeyi, emmeyi sürdürdüm. Karımın
amından akan zevk sıvıları kasıklarını
kaplamıştı artık. Ağzım, dilim ıslanmıştı
iyice. Sonunda doğruldum. Şimdi sıra karımdaydı.
Karımı kollarından tutup yatağa oturttum. Yarağım
kalkık haldeydi ve karım ne yapacağını biliyordu.
Yarağımı usulca emmeye başladığında her
tarafım elektrik çarpılmış gibi oldu, titredi. Karım
yarağımı benim ona yaptığım gibi yavaş ve
nazikçe emiyor, yalıyordu. Ara sıra boğazına kadar sokup
çıkartıyor, daha sonra sadece kafasını dilliyor, bir
sonraki aşamada taşaklarımı emiyordu.
Ellerimi kalçalarıma atmıştım bu sırada.
Karımın elleri kalçalarımda, götümün yanaklarında
gezinirken, kendimi kaybetmiş halde yalamalarını, emmelerini
izliyordum. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum. Gözlerimi
kapatmış bir halde kendini içinde olduğum anın
akışına bırakmıştım. Karım da kendinden
geçmiş haldeydi. Ağzındaki kalın, şişkin
yarağımı emerken, “Iğmm, ağmm, oğmm...” diye
sesler çıkartıyor, yarağımdan akan zevk
sıvıları ile kaplanan ağzından sesler geliyordu.
Sonunda, “Tamam!” diyerek yalamasını bıraktırdım
karıma. Yoksa ağzına boşalacaktım. Karım
ağzındaki zevk sıvılarımı elinin tersiyle
silerken, “Osman, beni şu şeylerle yapmanı istiyorum, plastik
şeylerle...” dedi. Plastik yarakları kullanmamı istiyordu yani. Bana,
“Bak şu kapağı aç, orada, torbanın içinde!” deyince,
açtım dolabın kapağını.
Karım daha önceki yerinden başka bir yere koymuştu
yarakları. “Torba nerde?” diye sordum, “At elini, arkada, arka tarafta...”
dedi. Az sonra torbayı tutmuştum. Dışarı
çıkardım, torbadan hışır hışır sesler
gelirken içinden iki tane plastik yarağı çıkardım.
Karım yeniden sırt üstü uzanıp elbisesini yukarı
sıyırdı. Bilekten bağlamalı topuklu ayakkabıları
da halen ayağındaydı.
Karımın külotunu yine çıkarmadan sıyırdım,
plastik yarakların birini amcığına sürtmeye
başladığımda karımdan iniltiler gelmeye
başladı tekrar. Amı oldukça sulanmıştı,
yarağı yavaşça bastırmaya başladım amına.
Yarak ağır ağır amına girerken, karım yatak
örtüsünü iki eliyle sıkıca çekiyordu. Yarak amına
yarısından fazla girmişken, ikinci plastik yarağı
aldım. Karımı sol yanına çevirdim. Sağ
bacağını kaldırdım havaya. Amındaki
yarağı biraz daha ittim içeri doğru.
Yarak amına nerdeyse dibine kadar girmişken, ikinci yarağı
tutup göt deliğine sürtmeye başladım. Karım, “Iğmm,
ığhh...” diye uzun uzun inlerken, yarağı götünün
deliğine sürttürüyordum sürekli. Amındaki yarağı ileri geri
oynatmaya başladım, amının zevk sıvıları ile
kaplanan yarak amına kolayca girip çıkıyordu. Sol elimin orta
parmağını bu kez göt deliğinde gezdirmeye
başladım. Plastik yarağı sokmadan önce biraz
parmağımla genişletmek istiyordum çünkü.
Parmağım göt deliğine rahatça girip çıkıyordu, göt
deliği terliydi. Parmağım götüne girip çıktıkça
vıcık vıcık bir ses de geliyordu götünden. Bu arada
karım yatağın örtüsünü çekiştirmeye devam ediyordu.
Parmağım göt deliğinin içinde kaybolmuştu artık.
İçine kolayca sokup çıkartabiliyordum. Bir süre sonra
çıkardım parmağımı götünden. Parmağımı
burnuma yaklaştırdım, yoğun bir osuruk kokusu geliyordu.
Karımın göt deliğine bu kez plastik yarağı sokmaya
başladım. Yarağın kafasının göt deliğine ilk
girişi ile birlikte karımdan derin ve güçlü iniltiler gelmeye
başladı. Aynı anda yatağın örtüsünü deli gibi
çekiştirmeye de devam ediyordu.
Yarağı götüne bastırdıkça giriyordu, sonunda o da nerdeyse
dibine kadar karımın götündeydi. İki plastik yarak
karımın deliklerini doldurmuştu şimdi ve ben de onları
diplerinden tutarak ileri geri hareket ettirmeye başladım. Hareket
ettirdikçe delikler genişliyor, açılıyordu. Ter ve
amının zevk sıvıları derken her iki yarak amına
ve götüne girip çıkarken beraberinde sesler de gelmeye başladı.
Karımın amından Zekiye’nin amından çıkanlara benzer,
ama ondan daha az olmakla birlikte sesler gelmeye başlamışken,
göt deliğinden de osuruk benzeri sesler gelmeye
başlamıştı. Karım derin derin inliyor,
yatağın yüzünü çekmeye devam ediyordu bu sırada.
Artık kendimi unutmuştum, kendimi yaptığım işe
vermiştim. Yarağım sertliğini kaybetmişti. Karım
kendini olduğu yerde ileri geri sallamaya başlamıştı
bu arada. Karyola onun sallanışları ile birlikte
gıcırdama sesleri çıkartmaya başlamıştı.
Sağ bacağını iyice kaldırmıştı
yukarı az sonra, elini de alttan bacağına atmış destek
veriyordu bu şekilde. Dakikalar geçtikçe karımın
aldığı zevkle birlikte amından ve göt deliğinden
çıkan sesler yoğunlaşmaya başlamıştı.
Amındaki yarak koyu krem zevk sıvıları ile kaplanırken
göt deliğindeki ise terden ve karımın göt deliğinin
sıvılarından parlak bir renk almıştı.
Sonunda karım kendini kaybetmiş bir halde böğürmeye
başladı, olduğu yerde daha çok ve hızlı
sallanıyordu. Boşalırken de yarakları amına ve götüne
sokup çıkartmaya devam ettim. Yarakları tamamen
çıkardığımda göt deliğinden sağlam bir osuruk
sesi geldi. Karım nefes nefese kalmıştı. Kendini
yatağın üzerine bıraktı, plastik yarakların üzerinde
yoğun ve yapışkan sıvılar vardı, onları yere
bıraktım yavaşça.
Karımın yanına uzandım, göğsü aldığı
nefesle bir inip bir kalkıyordu. Yüzü ter içindeydi. Birkaç dakika sonra
karım kendine gelmişti, başını göğsüme koyup,
“İçime girmeyecek misin?” diye sordu. “Bilmiyorum, yarağım indi...”
dediğimde, “Ben onu kaldırmasını bilirim!” dedi elini
yarağıma atarak.
Yarağımı usul usul okşamaya
başladığında bir etkisi olmadı bunun. Uzun uzun
okşasa da olmuyordu. Ona, “69 yapalım, üstüme çık!”
dediğimde, “Tamam!” dedi sevinçle. Bir çırpıda karyolanın
üzerinde ayaklandı, ters döndü, işer gibi çömelerek
ayaklarını iki yanıma koydu, dizlerini kırıp tamamen
çömeldiğinde karımın koca götü tam önümdeydi. Elbisesini
sıyırdım yukarı, külotu artık su içindeydi, onu
çıkartmadan yine sıyırarak amını emmeye, yalamaya
başladım.
Bu sırada karım da boş durmayıp yarağımı
ağzına almıştı bile. Az önceki gibi usulca değil,
deli gibi somuruyordu. Kendini kaybetmiş halde yarağımı
koparacakmış gibiydi. Amı az önce boşalmasının
etkisiyle çeşme gibi olmuştu. Ağzım, dudaklarım
amının sıvıları ile kaplandı kısa sürede.
Burnumun ucundaki göt deliğinden yoğun bir osuruk kokusu
alıyordum bu sırada. Ama bana engel olmuyordu bu. Yarağım
karımın sıcak ve nemli ağzının içinde kalkmaya
başlamıştı artık.
Karım bu işi biliyordu. Nurcan, karımın deneyimli
olduğunu söylerken haklıydı. Oğlu bu gece bu zevki
tadabilecekken istememişti. Şimdi onun yerine ben yaşıyordum
bu zevki. Sonunda yarağım amına girebilecek kadar
sertleşmişken, karım bu fırsatı kaçırmadı.
Yalamayı bıraktı, apar topar kalktı ve yatağın
kenarında dört ayak üzerine domaldı. Ben de bu manzara
karşında kalktım ve arkasına geçtim. Elbisesini beline
sıyırdım, artık külotunu sıyırmak istemiyordum.
Yandaki ince tarafından tutup çektim sıkıca, pazar malı
ucuz külot 'Caarrt!' diye yırtılırken, daha da çektim ve
yırttım. Sonunda tamamen yırtılmıştı,
alıp yere fırlattım. Karım ara sıra
başını geri atarken, “Ağhh, ığmm, sik, sik,
ığmm...” deyip duruyordu.
Onu kıracak değildim, yarağımı sıvazladım
kısa süre. Ardından götünün yarığına
aşağı yukarı sürttüm. Sonunda da açık duran amına
sokmaya başladım. Yarağım vıcık vıcık
amına kısa sürede dibine kadar girerken bedenimi ateş
basmıştı resmen. Göt yanaklarından sıkıca tuttum
ve pompalamaya başladım.
Karımın koca göt yanaklarından şiddetli 'Şlop,
şlop, şlop!' sesleri gelmeye başlamıştı.
Karım, “Ağhh, sik, sik, ığmm, oğhh, sik, sik...”
derken pompa sesleri içeriyi çınlatıyordu. Her ikimiz de deli gibi
inliyorduk. Karımın ıslak ve geniş amında
yarağım kolayca hareket ederken kısa süre sonra deli gibi
boşalmaya başladım. Ancak boşalırken de sokup çıkarmaya
devam ettim.
Amında kısa bir zaman kalabilmiştim, ama karım
aldığı zevkle inlerken onu mutlu ettiğimi biliyordum. Döl
niyetine ne varsa amına akıttım. Amından
çıktığım zaman döllerim ve karımın
amının sıvıları ile kaplı yarağım koyu
beyaz bir renk almıştı. Kalbim deli gibi atıyordu.
Karım kendini yüz üstü yatağa bırakırken, ben de
yanına uzandım. Bir süre o şekilde kaldık.
Karım daha sonra kalkarak üzerindekileri çıkardı.
Çırılçıplak kaldı az sonra, koca memeleri hareket ettikçe
deli gibi sallanıyordu. “Şöyle gel!” dedim, yanıma
uzanmasını istedim. Uzanınca koca memelerini emmeye
başladım. Meme başlarını, uçlarını dilledim,
ısırdım, bebek gibi emdim. Ama artık yorulmuştum.
“Hadi, kalk giyin!” dedim karıma. O da kalkıp dolabı açtı,
içinden uzun, beyaz bir gecelik çıkarıp giyindi, yeniden yatağa
girdi.
Bense giyinmeyip, o şekilde girdim yatağa. Birbirimize
sarıldık sıkıca. Karım, “Seni çok seviyorum!” derken
aynısını ben de ona söylüyordum. Birlikte güzel bir uykuya
daldık.
Ancak gecenin bir vakti uyandım, çırılçıplak
yattığımdan üşümüştüm. Karım ise horlaya horlaya
yatıyordu. Kalkıp külotumu ve eşofmanlarımı giydim.
Çişim gelmişti ayrıca. Çişimi yapıp
çıktığımda, karşımda Özge’yi görünce
şaşırdım. O da benim gibi eşofman
takımlarını giymişti, ama üst eşofmanının
altında sutyen yoktu gece vakti ve dolgun, dik memelerinin uçları eşofmanın
altında çıkıntı yapmıştı.
“Hayırdır? Çişin mi geldi?” dedim, “Yok, canım
sıkıldı, yatamadım!” dedi. “Ne oldu?” diye sordum. “Ya
nasıl desem...” dedi, “Ne oldu, anlatsana?” dediğimde, “Şeyy,
gel o zaman...” diyerek elimden tuttu ve beni odasına götürdü.
Esra üstteki ranzada sessizce yatıyordu. Battaniyenin altında yüzü
duvara dönük şekildeydi. Ben fısıltıyla, “Ne oldu?”
dediğimde, Özge de aynı şekilde, “Dinle!” dedi ve
parmağıyla üst katı işaret etti. Ben önce (Bir şey
anlamadım?) anlamında başımı salladım sağa
sola, ama Özge yine, “Dinle, dinle!” dedi.
Bu kez daha dikkatli olmaya çalıştım. Az sonra Özge’nin ne demek
istediğini anlamıştım. Üst kattaki odadan hafif
gıcırtılar geliyordu. Bunlar yatak
gıcırtısına benzer seslerdi. Üstteki oda evlenmeden önce
benim odamdı. Benim yatağım ve dolabım halen ordaydı,
ama annem içeriye bir çekyat koymuştu ve gelen misafirleri orada
yatırıyordu.
Şimdiyse o odada anlaşılan bir sikiş yaşanıyordu,
yoksa sürekli çıkan bu sesler yatakta sağa sola dönmekten
çıkmazdı. Şefika abla annemlerde kalıyordu ve
anlaşılan şu anda babam onu sikiyordu, hem de benim eski odamda.
Babam yıllar önce Şefika ablaya sulanıyor diye kıyameti
kopartmıştı annem. Ama şimdi kendi evinde, babamın onu
sikmesine bir şey demiyordu. Bu işte anlamadığım
şeyler vardı.
Özge, “Enişte, yani baban, galiba, şey, yani, nasıl desem,
Şefika teyzeyle şey yapıyor...” dedi utangaçça. “Doğru,
aynen öyle!” dedim. Özge’nin bakışları arasında
kulağımı duvara dayadım, sesler şimdi daha net ve
yoğun geliyordu. Çekyatın sesiydi bunlar; eski, yayları
eskimiş, ayağı problemli çekyatın üzerinde iki kişinin
sikişirken çıkardığı seslerdi. Sesler bazen
azalıyor, bazen çoğalıyordu.
O ara kulağımın içinde yankılanan şiddetli bir öksürme
sesi geldi, Şefika ablayı sikerken öksürüyordu babam. Çekyatın
sesleri bir süre kesildi, ama hemen ardından daha da güçlü şekilde
gelmeye devam etti. Birkaç konuşma sesi olduğunu tahmin ettiğim
ses geliyordu kulağıma, ama anlayamıyordum ne olduğunu. Bir
ara zeminde ayak sesleri işittim, eğer babamla Şefika abla
çekyatın üzerinde sikişiyorsa bu ayak sesleri kimindi? Olsa olsa
annemin olurdu. Aklım gerçekten almıyordu. Babam bir
başkasını sikerken, annem de onu mu izliyordu?
Sonunda sesler artmaya başladı, eski çekyatın
ayaklarının yere şiddetle vuruşları, yaylarından
gelen sesler birbirine karıştı. Anlaşılan babam
boşalmıştı. Sesler az bir zaman daha devam etti ve kesildi.
Özge ile birbirimize bakıyorduk anlamsızca. Az sonra ayak sesleri
geldi, babam işini bitirmiş, Şefika ablayı sikmiş,
şimdiyse gidiyordu. Ama iki kişinin ayak sesleri olduğundan
emindim. Biri annem, diğeri babamdı.
Şefika abla sol ayağından sakat bir kadındı. Sol
ayağı dizinden kesilmiş, protez kullanıyordu. Aynı
zamanda sol gözü de kör kalmıştı kaza sonucu. Gözünün
olduğu yerde bir boşluk vardı ve oraya camdan yapılma suni
bir göz takardı. Ayağındaki protezi gizlemek içinse her zaman
uzun ve kapalı etekler, giysiler giyerdi. Töresine, namusuna,
inancına düşkün bir kadındı Şefika abla, ama
şimdi bir akrabasının kocasıyla sikişmekten geri
durmuyordu.
Özge ile salona geçtim. Özge, “Yarım saattir yatırmadı baban
beni!” dedi gülerek. “Ne yarım saati?” diye sordum. Özge, “Yarım
saattir yatak gıcırdıyor, anlaşılan sen de babana
çekmişsin!” dedi yine gülerek. Sonra, “Dün gece de aynıydı!”
deyince, “Dün gece mi? Nasıl yani?” diye sordum. “İşte, dün gece
de böyleydi. Aynı yani, sürekli bir gıcırdama sesleri, tak tuk,
tak tuk sesleri gelip durdu. Yatırmadı beni sabaha kadar,
uyuyamadım!” dedi. “Sabah onun için mi suratın beş
karıştı?” diye sordum. “Hı, hı!” dedi evet
anlamında. Anlaşılan dün gece babam önce annemi sikmişti.
Ben banyoya gidiyorlar sanırken, babam odaya geçip Şefika ablayı
sikmişti daha sonra.
Özge, “Siz tatile gittiğinizde de aynıydı!” dediğinde, “Ne
demek bu? O zaman da mı Şefika abla gelmişti?” diye sordum. Özge
bir pot kırmıştı ve şimdi nasıl
düzelteceğini bilmediğinden susuyordu. Ben gene aynı soruyu
sordum. Özge utangaç şekilde, “Yok, o zaman Şefika abla yoktu!” dedi.
“Kim vardı peki? Kimdi o kadın?” diye sordum. “Bilmiyorum,
tanımıyorum. Kapının anahtar deliğinden baktım
sadece. Çarşaflı bir kadın vardı, yüzü görünmüyordu. Bir
de...” diyerek yine sustu. “Bir de ne? Başka kim vardı?” dedim
sinirle. Özge ses tonumdan korkmuştu. “Şey, bir adam vardı, onu
da tanımıyorum, bilmiyorum!” dediğinde
şaşkınlığım daha da arttı. Kendi kendime (Bu
salak ne anlatıyor böyle?) dedim. “Aptal aptal konuşma manyak
mısın nesin?” dedim sinirle.
Bir süre sustum. Fırsatını bulmuşken onunla konuşmak
istiyordum. Karım ve Esra yatıyordu halen, uyanacak gibi de
görünmüyorlardı. “Semanur bir şeyler anlattı! Senin
diyeceğin bir şey var mı?” diye sordum. Suratı
asıldı, “Ne anlattı o orospu?” dedi. “Senin Ahmet’le aranda bir
şeyler varmış?” dediğimde, Özge Semanur’a okkalı bir
küfür etti.
“Yok öyle bir şey, Ahmet bana sulanıyor, ama ben istemiyorum onu. Ben
sadece seni seviyorum. Geri zekâlının biri o çocuk. Daha Semanur’un
bakire olmadığını bile anlayamamış. Kalkıp
da bir kadını idare edebilecek biri değil!” dedi. “Seni
arıyormuş, şifreli konuşuyormuşsun, başka odaya
geçiyormuşsun?” dediğimde ise, “Onun yanında
aradığında ne yapabilirim ki, mecburen öyle yapıyorum.
Yüzüne kapatmaya utanıyorum, o yüzden. O orospu mu anlattı
bunları böyle?” diye sordu. “Bak, bir daha soruyorum. Gerçekten aranda bir
şey var mı yok mu?” dedim.
“Ya yok dedim ya, çocuk sulanıyor bana, ama ben istemedim onu. Ben sadece
seni seviyorum, sadece seni. Halen anlamıyor musun? Sadece seni. Annemle
evli bile olsan sadece seni seviyorum!” diye yanıtladı.
“Aramızda bir şey olamaz, bunu anlamıyor musun? Yarın öbür
gün annen hamile kalırsa hele, kesinlikle olmaz. Şu kalın kafana
sok şunu!” dedim.
Özge kendinden emin bir halde, “Ya hamile kalmazsa, o zaman ne olacak? Senin
annenle baban daha ne kadar sabredecekler anneme. Kaç zaman geçti, halen hamile
kalmadı. Eğer biraz daha böyle giderse ben sana söyleyeyim,
başka şeyler olabilir!” dedi ciddiyetle. “Ne olabilir? Ne
saçmalıyorsun sen?” diye çıkıştım. “Bilmiyorum yani,
annemin durumu her geçen gün kötüye gidiyor. Sürekli puan kaybediyor, hamile
kalamazsa yani, o zaman senin de üzerine gelirler bu kadını
bırak diye!” dedi.
“Ne biliyorsan anlat!” dedim, sinirimden bileğini
sıkmıştım. “Ağhh, bileğim, ağğh, kolum...”
derken farkına vardım. Bıraktım bileğini. “Annenle
annemin arası iyi değil. Annem hamile kalamazsa annen bir şeyler
yapacak. Eğer Refiye abla hamile kalırsa sorun yok, ama onun da
yaşı geçkin sonuçta. O da olmazsa...” diyerek sustu.
“O da olmazsa? Konuşsana!” dedim. “O da olmazsa annen beni sana verecek...”
dedi gözlerime bakarak. “Yok artık, saçmalama!” dedim. Özge ise kendinden
emin bir halde, “İster inan, ister inanma. Siz tatildeyken annen
konuştu benimle. Eğer bu dediklerim de olmazsa, yani annem ve Refiye
abla da hamile kalmazsa, annen seninle benim aramı yapacak. Elif abla
hamile kalabilir. Ama siz teyze çocuğusunuz. Doğacak çocuğunuzun
sakat doğma ihtimali var. Onun için teyzen bu evliliğe pek
yanaşmıyor aslında. O zaman geriye ben kalıyorum!”
dediğinde ağzım açık kalmıştı.
Özge, “Eğer istersen hemen bu gece bu işi bitirelim, amımdan sik
beni, gebe bırak. O zaman beklememize gerek kalmaz, anladın mı
gerek kalmaz!” dedi. “Git yat yatağına, gece gece
salaklığın üzerinde!” dedim sinirle. Özge, “Yalan değil,
sen de göreceksin!” derken ben yatak odama geçmiştim.
Yatağa girip karıma sarıldım. Özge’nin
anlattıklarını duyunca acaba Nurcan’ın büyü bozması
işe yaramadı mı diye sorup duruyordum kendime...
[Osman]
|