Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 88. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Kapanmamıştı Ceren. Kestane
renkli dalgalı saçları omuzlarına dökülüyordu. Dizlerine gelen
pileli ekose bir etek giymiş, üzerinde ise üst düğmeleri açık
dar bir beyaz gömlek vardı. Beyaz koynu gömleğin açık
yakasından görünürken neden böyle giyindiğini anlayamadım.
Kırmızı renkli, evde giyilen topuklu bir terlik vardı
ayağında, beyaz biçimli bacakları arkadan vuran
ışığın etkisiyle parlıyordu. Okulu asan Liseli
kızlar gibiydi bu haliyle.
Elimdeki çiçekleri görünce, “Ayyy, çok güzeeell...” dedi ağzını
yayarak. Sonra da aldı elimden çabucak, ben içeri geçerken
başını yana çevirip, “Annneee, annneee, gelseneee...” diye
bağırdı bu kez. Az sonra Refiye mutfaktan çıktı. O da
kapanmamıştı, kestane kızıl saçları dökülüyordu
omuzlarından aşağı. Onun evine ilk geldiğim
akşamki elbisesi vardı üzerinde.
Leopar desenli, dizlerine gelen, dar ve göğüs dekolteli bir elbiseydi bu.
Silikonlu iri memelerinin çatalı ortadaydı yine. Simli bir makyaj
yapmıştı; dudaklarında, göz kapaklarında, yüzünde ve
koynunda gökyüzünde parıldayan yıldızlar gibi
parıldıyordu simler. Elbisenin altından ince siyah çoraplı
bacakları görünürken ayağında kızınınki gibi topuklu
bir terlik vardı.
Refiye, “Zahmet etmişsin.” dedi çiçekleri gösterip. “Çiçeğin zahmeti
mi olur?” dediğimde, Ceren atılıp, “Sen anneme bakma, aklı
sıra sana naz yapıyor...” dedi gülerek. Refiye şakayla
karışık sert bir sesle, “Cerenn!” derken, Ceren oralı bile
olmadı annesinin bu sözünden.
Ben televizyonun karşısına geçerken, onlar ana kız
mutfağa geçtiler. Ceren salondaki masaya sofrayı kurmak için içeri
geldiğinde gözlerini bana dikiyordu. Ben televizyon izler gibi
yapıyordum, ama onun bana baktığını biliyordum. Az
sonra Refiye, “Hadi gel!” diyerek çağırdı sofraya. Beraber bir
aile olmuştuk şimdiden.
Ceren yemek yerken de bana bakıyor, deyim yerindeyse beni kesiyordu. Ancak
Refiye kızının bu halinden habersiz gibiydi. O sürekli, “Şunu
da ye, bunu da ye...” diyerek tabağıma bir şeyleri koyup
duruyordu.
“Ana kız ikiniz de çok güzel olmuşsunuz, hayırdır?” dedim
gülerek. Refiye, “Ee, yani, dışarda kapanıyoruz, ama evde de
kapanmaya gerek yok. Biz sonuçta bir aileyiz, ben senin karınsam, bu da
benim kızım. Kimden neyimizi sakınacağız ki? Sen bu
evin yabancısı mısın?” dedi gülümseyerek. Ceren annesinin
sözlerine başını sallayarak katıldığını
belli ederken, yemeğin de sonuna gelmiştik.
Ardından çaylarımızı içtik, televizyon izledik. Ben tekli
koltukta otururken, Refiye de yanımdaki koltukta bacak bacak üstüne
atmış şekilde oturuyordu. Ceren ise annesinin yanında
olmasından dolayı biraz daha edepli oturmaya
çalışıyordu. Eteğinin açılmasını eliyle
önlemeye çalışırken, bana bakmayı ihmal etmiyordu.
Saat 22.00 gibiyken Ceren ağır ağır esnemeye
başlamıştı. Refiye, “Kızım uykun geldiyse geç yat
yatağına, zaten sabah erken kalktın!” dedi. Ceren, “İyi,
tamam, çok yorgunum!” diyerek kalktı. Önce annesinin, sonra da benim
yanaklarımı etli ve ıslak dudaklarıyla öpüp, “İyi
geceler!” diyerek odasına geçti. Sonunda Refiye ile yalnız
kalmıştım.
Refiye başıyla yandaki ikili koltuğa geçmemi işaret edince,
kalkıp oturdum. O da peşimden yanıma oturdu. “Sonunda
yalnız kalabildik!” dedim sol elimi omzuna atarken. Refiye, “Evet!” dedi.
Ona, “Neden söylemedin Ceren’in evde olduğunu?” diye sordum. “Aslında
arkadaşında kalacaktı, ama sonradan ben istemedim. Hem çekinme,
bu geceyi burada geçirebilirsin, benim odamda, benim yatağımda...”
dedi. Bu sonuncusunu kulağıma fısıldayarak söylemişti.
“Nasıl yani? Kızın evdeyken mi?” diye sordum. “Evet, Ceren
anlayışla karşıladı. Nasılsa iki gün sonra
nikâhımız kıyılacak. Onun için problem yapmadı hiç!”
dedi. Refiye’nin bu sırada sol eli göğsümde gezinmeye
başlamıştı. Başını göğsüme
koymuştu, dolgun memelerini hissediyordum göğsümde. Ceren’in böyle
bir şeye nasıl olup da evet dediğini
anlayamamıştım. O odasında yatarken ben üst katta annesini
sikecektim.
Refiye bir süre göğsümü okşadı.
Ardından eli aşağılara kaydı. Pantolonumun üzerinden
yarağımı okşarken, “Kızın içerde... Görebilir bizi!”
dedim usulca. “Haklısın, hadi gel, yukarı gidelim o zaman!”
diyerek kalktı ayağa. Ben televizyonu kapatırken, o da
ışıkları söndürdü. Köşedeki ayaklı gece
lambası yanıyordu sadece.
Birlikte el ele çıktık yukarı ağır adımlarla,
yatak odasına girdik. Yatak toplanmıştı, öğleden sonra
Elif’i sikmiştim bu yatakta. Ama sonra Refiye toplamıştı
odayı. Refiye kapıyı kapatıp, “Sana bir şey sormak
istiyorum, ama kızma!” dedi. “Ne soracaksın?” dedim. “Şey, Elif
sana zevk verdi mi?” dedi, dudaklarını utangaç genç bir kız gibi
ısırarak.
“Niye soruyorsun?” dedim. “Hiiç, merak ettim. Ama cevap ver bana, verdi mi
vermedi mi?” dedi yeniden. “O benim hayatımda gördüğüm ilk amın
sahibidir. Yıllarca bugünü beklediğimi fark ettim onunla
sikişirken. Evet, zevk aldım!” dedim. Açık sözlülüğüm
Refiye’yi memnun etmemişti. Ona Elif’le ilgili geçmişteki
şeyleri anlattım. Onu banyodayken anahtar deliğinden
dikizlediğimi ve onun da beni banyoda 31 çekerken gördüğünü söyledim.
Ben yatakta otururken, Refiye ayakta durmuş dikkatle dinliyordu anlattıklarımı. “Ne
yaptı sana peki? Sakso çekti mi?” diye sordu bu sefer ciddi bir yüzle.
Soruları canımı sıkmaya başlamıştı. Bu
sorularıyla Elif’i küçük düşürüyordu. “Bunları soracaksan ben
gidiyorum!” diyerek kalktım ayağa.
Verdiğim tepkiyi beklemiyordu Refiye. “Kusura bakma, gitme. Seni üzmek
istemedim!” dedi. “Beni üzmüyorsun, ama bu sorularınla Elif’le alay
etmene, küçük düşürmene izin vermem!” dedim. “Kızma lütfen. Yani
gerçekten merak ettim. Sana sakso çekip çekmediğini. Annen ona nasıl
yapacağını gösterdi, acaba yaptı mı yapmadı
mı merak ettim, hepsi bu!” dedi.
Annemin bu işi Refiye’nin yanında yapmış olmasına
anlam veremiyordum. Ayrıca canımı sıkmıştı
annemin bu davranışları. Refiye, “Kızma, annen deneyimli
bir kadın. Erkeğini memnun etmesini biliyor!” dedi gülümseyerek.
“Aptal aptal konuşma!” dedim, konuşmaları gitgide daha çok
canımı sıkıyordu. “Kızma, yani o annen bile olsa
sonuçta bir kadın. Bir kadının da yatakta deneyimli, iş
bilir olması öyle kızacak, utanılacak bir şey değil!”
dedi. “Ya kessene sen!” dedim sert bir sesle. Bunun üzerine sustu, bir şey
demedi bir süre.
Ama daha sonra titreyen bir sesle, “Gecelerim yalnız geçiyor, seni
özlüyorum. Kendi kendimi yapıyorum parmaklarımla, yeri geliyor
salatalık sokuyorum, ama olmuyor, yetmiyor bir türlü. Seni öpmek,
koklamak, içimde hissetmek istiyorum. Beni öpmeni, yalamanı, emmeni
istiyorum. Her yerimi emmeni, yalamanı istiyorum. Alev alev yanıyorum
Osman, seni çok seviyorum. Ne olur, bu gece kal burada. Kızma dediklerime.
Beni sabaha kadar sikmeni istiyorum, deli gibi sikmeni istiyorum...” dedi
gözlerini gözlerime dikmiş şekilde.
Bu sözlerine karşılık vermedim. Onun yerine, “Annem neden
dinledi Elif’le beni? Kapının önünde dinledi değil mi bizi?”
diye sordum. “Annene kızma, o senin iyiliğini istiyor. Merak etti,
Elif’e bir sürü şey anlattı, gösterdi. Acaba yapabiliyor mu diye
öğrenmek istedi sadece...” dedi.
Ben de, “Annem Elif’ten sonra da seninle ilişkiye girmemi istedi!” dedim.
“Biliyorum, ona bunu söylemesini ben istedim. Ama sen işim var diye
kalmadın. Ama bir şey olmaz. Bu gece sabaha kadar bizim artık.
Gündüz yapamadığımızı gece boyunca yaparız. Hem
Ceren konusunda için rahat olsun. O şimdi çoktan yatmıştır
bile, yada yatakta kulaklığını takmış müzik
dinliyordur. Dünyadan haberi yoktur şimdi onun!” dedi sevinçle.
Ama ben Refiye ile konuşmak istiyordum sikişmeden önce. Annemle
karım arasında bilmediğim bir şeyler var gibime geliyordu.
Karım da, annem de, benden bir şeyi gizliyorlardı. Bunu
seziyordum. Refiye’nin anneme olan yakınlığını da
bildiğimden, onun ağzından laf almak istiyordum.
Ona, “Karımla annem arasında ne var? Anlat bana!” dedim. Refiye,
“Osman sabaha kadar bunları mı konuşmak istiyorsun?” dedi
sitemle. “Anlat hadi, soruma soruyla karşılık verme!” dedim.
Refiye önce sustu biraz. Sonra, “Bak, diyeceklerim canını
sıkabilir, ona göre!” deyince, “Bilmediğim ne biliyorsun? Biliyorum,
karımın zamanında çocuk aldırdığını!”
dedim.
“Biliyor musun? Annen mi anlattı?” deyince, “Hayır, karım
anlattı!” dedim. “Vay rezil, adamın altına yatıp gebe
kaldığını mı anlattı sana?” dedi. “Saçma sapan
konuşma, o pezevenk tecavüz etmiş, hamile kalmış!” dedim.
“Sen de yedin mi bunu?” diyerek eski filmlerdeki kötü kadınlar gibi
gülmeye başladı. O anda açılıp ağzının
ortasına bir tokat atasım geldi, ama kendimi zor tuttum.
“Karın tecavüze uğramış, sonra da hamile kalmış,
sen de yedin bunu yani! Bravo, tek kelimeyle bravo... Ayol, karının
kaç zaman ilişkisi olmuş o adamla, kaç kere sikiştiğini kim
bilir? Öyle bir kere sikilmekle hamile kalınmıyor. Adam tam gebe
kalacağı günü denk getirmiş demek ki. Aptal olma. Kaç zaman devam
etmiş ilişkisi adamla. Adamın karısı da
biliyormuş bunu, ama ses etmiyormuş. O da ayrı bir godoş ya
neyse. Aile içinde cinayet çıkmasın, kardeşi öğrenmesin
diye ses etmemiş. Ama karın sonunda hamile kalınca, mecbur
kalmış, annene söylemiş durumu. Aldırmışlar
çocuğu...” dedi.
Annem de aynısını söylemişti, ama eksik
anlatmıştı. Onun demesine göre, karım Remzi abiyi
baştan çıkarmıştı, onunla olmuştu. Ama şimdi
Refiye’nin anlattıklarına bakılırsa aralarında uzun
zaman devam eden bir ilişki olmuştu.
Söyledikleri canımı fena halde sıkmıştı. “Sen
nerden biliyorsun bunları, annemin anlattıkları bunlar!” dedim
sinirle. “Evet, annen anlattı, ama Selma denen kadın da anlattı
aynısını. (Kocam beni tamamen bırakıp gitmesin,
kardeşim de öğrenmesin diye ses etmedim o orospuyla düşüp
kalkmasına. Ama nasıl olduysa gebe kaldı orospu. O zaman mecbur
kalıp yengeme bahsettim!) dedi kadın benim yanımda. Yani
anlayacağın karın seni kandırmış!” dedi Refiye.
Aklım almıyordu bir türlü. Kalbim yerinden
fırlayacakmış gibi atmaya başlamıştı. O
esnada karım karşımda olsa tekme tokat girecektim. Bir sigara
yaktım sinirle. Derin nefesler çeke çeke bitirdim sigarayı.
Sinirimden ellerim titriyordu.
“İyi de, nasıl olur da annem benim onunla evlenmeme izin verir,
razı olur?” dedim. Refiye, “Annen bir şey yapamadı buna. Çünkü
baban istedi bunu. Başka şeyler de var ayrıca. O sürtük
kocası ölünce Selma’nın kocasına yazılmaya
başlamış gene. Selma da kocamın yakasını
bırak, olan biteni millete anlatırım diye tehdit edip
korkutmuş bunu. O zaman da sevgili karın gitmiş babana
demiş beni Osman’la evlendirin diye. Yarak hastası sikişken
orospu... Tövbe tövbe, neler var, neler var...” dedi başını iki
yana sallayarak.
Refiye devam edip, “Bunların sorumlusu aslında o Selma denen
kadın. Resmen kocasına pezevenklik yapmış. Onların
maddi durumları iyi tabii, herif hediyeler falan alıyormuş
karına. Kocasından göremediği maddiyatı adamdan
görmüş. Karşılığında da altına
yatmış adamın. Adamın resmini gördüm, bir boka
benzediği yok. Ama para var...” deyince, aklım en son tatilimizde
yaşadıklarıma gitti. Karım Rahmi ve karısı
Meryem’le birlikte sikişmemiz için beni ikna etmişti. Bunu sadece
para için yapmıştı. Onlardan yüklü miktarda para ve altın
almıştı bunun için. Düşündükçe canım daha da
sıkılıyor, bunalıyordum.
İçim içimi ne kadar yese de, Refiye anlatmaya devam ediyordu. “Sen bu
Aysel denen kadına epey bir gittin değil mi?” diye sordu bu kez. “Ne
ilgisi var şimdi Aysel’in?” dedim sinirle. “Çok ilgisi var. Sen her
gidişinde bu kadına dünyanın parasını ödemedin mi?”
diye sorunca, “Ödedim, ne olmuş?” dedim. “Hah, işte bu senin
karın Aysel’le ortak. Boktan şeyler için seni ona götürdü, sen de
ödeme yaptın kadına. İşte o ödediğin paraları
Aysel’le karın kırışıyor aralarında. Karın
seni çarpıyor!” dediğinde inanamadım.
Refiye, “Sen Aysel’e ödeme yapıyorsun, sonra o da karınla
bölüşüyor parayı. Karın epey bir para çarpmıştır
senden şimdiye kadar. Ama sen saf saf gidip durdun Aysel’e. Annen
farkına varmış bunun. Karın sizin yatak odanızdaki
sandığın içine gizliyormuş paraları. Annen
görmüş, bunlar ne demiş? Sana ne demiş, annenle saç saça
baş başa birbirlerine girmişler!” deyince, “Yalan söyleme,
karımın anneme karşı bir terbiyesizliğini görmedim ben!”
dedim.
Refiye, “İşte kendin diyorsun, görmedim ben diye. Sen akşama
kadar iştesin, görmüyorsun, duymuyorsun. Annen bunları anlatmadı
sana. Senin yuvanı dağıtan kadın olmak istemedi. Onun için
içine attı kadıncağız. Bana anlatıyordu, ama ben de
sana anlatamazdım bunları. Senin kendi gözlerinin
açılmasını bekledik onca zaman. Ama sen bir türlü
uyanmadın. Karının amı tatlı geldi herhalde!” dedi.
Karımla annem kavga etmişti demek. Oysa ben annemi karıma
karşı baskı yapan, kimi zaman ona şiddet gösteren biri gibi
görüyordum. Daha doğrusu bunlar karımın
anlattıklarıydı. O bana böyle söylüyordu. Refiye’ye, “Daha geçen
akşam araları çok iyiydi. Annem ona kızım deyip duruyordu.
Yani bunların hepsi yalan mıydı?” diye sordum. “Ne yapsın
kadın? Sana karşı açık açık karını
kötüleyecek değil ya!” dedi.
Kalbimin normalinden çok hızlı attığını
hissediyordum. Göğsüm daralıyordu sinirimden. “Başka şeyler
de var mı? Başka ne biliyorsun? Karımın da
anlattığı şeyler var. Aklım almıyor, annemin
babamı aldattığını söyledi bana...” deyince, “O mu
söyledi bunu?” diye araya girdi Refiye.
“Evet, bu sabah anneme ima ettim bunu. Bana ben babandan habersiz iş
yapmadım dedi annem. Bütün bunlar ne demek? Madem konuşmaya
başladık. Ne biliyorsan anlat bana!” dedim. Refiye karıma
küfürler ediyordu bu sırada. Küfür faslı bitince anlatmaya
başladı.
“Madem annen kabul etmiş bunu. Doğru, yalan değil. Ama bu senin
bildiğin gibi bir iş değil. Yani, ya konuşturma beni
şimdi...” dedi, devam etmek istemedi. “Anlatsana adam gibi, ne biliyorsun,
söyle, anlat yoksa ben anlattırmasını bilirim!” dedim sinirle.
Refiye bir süre sustu bunun üzerine. “Ben bu gece ne bekliyordum, şimdi
neler yapıyorum?” dedi başını sallayarak. “Anlat adam gibi
şunu!” dedim yine. “Bak, annen kendisi anlattı. Bunlar, yani annenle
baban... Şimdi bu iş senin bildiğin gibi değil. Bu aldatma
işi yani. Karı kocalar arasında oluyor bu işler. Karı
koca başka bir karı koca ile... Tövbe tövbe, yani nasıl desem...
Yani anla işte, annenle baban eş değiştiriyormuş!”
deyince yumruk yemiş gibi oldum.
Beynimin içinde bir adam elindeki tokmakla davula sertçe vuruyordu sanki. Her
bir vurmasıyla sadece beynim değil tüm vücudum zangır
zangır titriyordu. Annem ve babamın eş
değiştirdiğini söylüyordu Refiye. Annemin, (Ben babandan gizli
iş çevirmedim!) derken kastettiği buydu demek ki..
[Osman]
|